yaklaşımlarÖzkan YıkıcıMart ayını da tamamlarken - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Mart ayını da tamamlarken – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Martın son haftasına girdik. Artık hafta sonu ilgili ay da hayatımızdan çıkacak. Öyle çıkacak ki Mart ayının son gününü tatil değil de yerel Türkiye seçimlerinin havasını soluyarak yaşayacağız. Kısaca; Mart ayının son haftasına girdik.

Gün pazartesi. Mart ayının son haftasına geçtik. Sabahleyin seherin de etkisiyle uyandım. Kısa yerel medya dinletisiyle yatakta oyalandım. Klasik K. Kıbrıs gündemiyle karşılaşmadan da olamadım. Şaşırmadıklarımla basit sınırları çoğunun belirlendiği güncel gazetelerin ön sayfalarını dinledim. Aaynen kendi ülke gerçeğimiz ve onların gündemleştirilme yansıyışıyla yarım saat cıvarındaki zamanımı harcadım.

Sürpriz yoktu. Kendi dar gündemimizle haberler yere göre mahşetlendi. Yine trafik cinayetleri vardı. Nedenleri de yazma malumluğuyla. Bu arada ironi gibi haberi de öğlen dinledim: meyerlim bizim makamlarımızdan biri de yasayla da kurulan “Trafik ulaşım hizmetleri” komisyonuymuş. Yasaya göre de bir ayda enaz birkez toplanması gerekiyormuş! Oysa malum komisyon üç yıldır bir defa dahi toplanmadı. Neyse, burası Kuzey Kıbrıs şanlı çağdaş demokratik dersi veren ülkedir..

İkinci önemli mesaj da önemli: yine konu elektrik. Ercan hava alanını işleten şirketin borçları milyonları buldu. Hala ödemiyor. Meraketmeyin, bunun da çaresi var. nemi; zam yapmak. Hortumları, orçları ve rantları çıkarmanın alanı da hal olmasıacayi gelmemesi gerekir.

Bitmedi, başka gelişmemiz de herkesin bilip, yerine göre uyguladıkları şummeşur izin verme durumu. Çalışma izni rantının olduğu ve uygulandığını her yerde duymak mümkün. Nitekim bu defa sokak dilinde değil de bir gazetenin mahşetinden duyduk. Mbu konuda zaten çeteleşme veya normal şekilde bağlantılarla oluşması da şaşkınlık elbet yaratmaması da normal…

Konuları daha da artırmak mümkün. Küçük bir coğrafyada hem de onca askeri güce rağmen, bunların olması da madalyonun öteki yüzü. Daha mahşet olamayan, sistem sansürü nedeniyle dokunulmayan nice konumuz da var. normal medyacılıkta haber yapacak çok mavzemenin olduğu kesin. Hele de makamcıların geldiği nokta da ilginçlik değil sistemin varlığının nedeni oldu.

****

Elbet unutmadım. Şu meşur başlayan ünüversite ayağını. Üstelik ülkemizde şaşallı şekilde YÖÖK da gelip denetim yapıp yardımcı olacakmış! Bunu makamcı önemli kelimelerle duyurtu. Ama birielri de ona yanıtı verdi: şu kişinin de diplomasını göster”… Ayrıca yeni YÖDAK başkanı da atandı. Aslında buna gürültü çıkarak gerekirdi. Çünkü ilgili yeni atanan Yüce başkan daha önce DAÜ rektörü olup orada yaptıklarının tortuları günümüz DAÜ konumunda dolaşmaktadır. Ama burası Kuzey Kıbrıs: yandaşlık yüceliği hertürlü yanlışı kolayca örter. Üstelik kulanılan “YÖDAK imajı” sankı son yaşananlar hiç olmamış havasında çalınmaktadır.

Neyse, deyinmek gereken şu YÖK işidir. Ünal bey sıkılmadan kendi istedi diyordu. Oysa Ünal beyin böyle bir yetkisi ve gücü yok. Ama yeni sayfada lafı olsun diye bunu söyledi. Hele “Hukuk yolunu sonuna dek uygulayacam” ifadesi güldürü dahi olamaz. Jet sgandalından Adapas sahtekarlıkları, ihalesiz yakıt alımı ve mahkeme sonucuna rağmen gelişmeleri peşpeşe gelir. Uzatırsak doksanlardaki ara seçimde nasıl seçildiği veya Annan planında eğer kabul görseydi barışçıl CTP hükümetli kualisyonlar hikayesi de akla gelecekti. Zaten üstüne gideceğim dediği anda hemen birielrinin diplomasını göstermesi istendi. Ama makamcıdır ve bu yere nasıl geldiğim mutlakaakıldan hiç çıkarılmaması şart olduğu yeniden anlaşıldı.

Gelelim YÖK hikayesine: herhalde YÖK konusunu bilenler mesaja tedirginlikle yaklaştı. Birincisi zaten buraya direk hakim olma gerçeği ile ele almak gerekir. İkincisi YÖK konusunda hemen akla Boğaziçi ünüversitesinde olanlar, suç ortağı olmayacağız imzacısı akademisyenlerin başına gelenler pek de öyle iyi gelişmeler değildi. Son olaylarındaki tartışmalardan bir örnek dem ekleyelim: Diş fakültesinin dekanı ilahatçı.. bu herşeyi anlatır. Ama Türkiyede durmadan eleştirilen ve yÖk ismiyle geriye gidişler anımsanırken, K. Kıbrısta “kurtarıcı” gibi algılatılması da yrınlarımızın tehlikelerinden de öte mesaj içermektedir.

Bunlar hep olayın sonuna değil eni el koyma değişim çizgisine doğru kayıldığını gösteriyor. Atanan YÖDAk başkanında YÖK gelişine dek ülkemiz ünüversite sisteminde daha Türkiyeleşme ile sınırların yeniden belirleneceği kesin. Elbet nasılını onlar gibi düşünmediğim için net tahmin edemiyorum.

Son ironi de şu: ünüversite rezaleti baştan beri tahmin edilip gerçekleşirken, teslimieytcilerimiz bunlar yokmuşçasına hemen alkışa başladı. Ortaya Takeci gazeteciler de çıkıp desteği patlatı: “YÖDAK parçalanıp silinsin ve yÖK burayı düzenlesin” teslimiyeti çıktı. Tıpkı öteki yağmalanan kurumların Türkiyeleştirilmesi gibi. K. Kıbrıs teslimiyet kültürünün siyasal değerlendirilmesinin acı düşüncesidir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin