Bazı önemli yaşamla yerleşen gerçekler vardır ki artık imkar edemeyecek dereceye geldi. Önemli ve çok da şok edici gelişme başlayınca, önce inanılmazla epey etkili olur. Bilinmese de güncel olgularla, konu konuşulur. Duygusal veya tepkisel tavır dahi gösterilir. Sonra, olay devam edilince, alışma sürecine gelinir. Bir anlamda önemli vahşet artık güncel normaliğe gelir. Daha da konu devam ederse, normalin de gerisine gelip adeta önemsizleşmenin de konuşulmama noktasına ulaşır. Zaman zaman, yeni travma derecesindeki tutumlarla da konuşulsa, artık eski duyarlılığına gelemez. Bunu son Gazze İsrail kıyımında resmen yaşıyoruz. Yaşadıkça da seçeneksiz solun ve uluslarası hegemonik körlükte istenilen en azından ateşkesi dahi ilan etiremeyecek dozda olduğu yüzleşmesiyle de karşıkarşıya kaldık.**
İsrail yeni hedefiyle resmen kendince bize faşizminn ne olduğunu yeniden tarih yazarak hatırlatıyordu. Dünyadaki egemen güçlerin de emperyalist bakışla gelişmelerdeki faşizim desteklilik sınıfsal özünü de öğretmeye devam edilmektedir. İsrtrail bu defa Refaha karşı operasyona başlayacağını açıklıyor. Filistinlilere de kaçmaları öneriliyor. Kaçışın önemli atresi ise artık Sina çöleri oluyor. Oysa İsrail net oynadı. Ama dünyada algıalrla oynanıp, konu adeta hiçeleştirilerek sanki pek de önemli tehlikke olmadığı imajı ne yazık yaratıldı. İsrailin bilinmesine karşın da yine önerdiği yerlere gitmenin “kurtuluş” olduğu algısı işlendi. Oysa İsrail açıklama dahi yaparken, önerdiği yeni gidilecek yerleşimleri dahi bombalıyor, yerlebir ediyordu. Ama, emperyalist düşünce şekli ile faşizmin resmen gerçek yüzü birlikte karşımızda siyasal oyunla sergilenmekteydi.
Şimdi sıra Refaha geldi. Açıklama ise ordan kaçış yolları da açılacağı utanmadan söyleniyordu. Nedeolsa, inanacak birileri, algı probagandası yapacak medya yanında ses çıkarmayacak dünya önemli devletleri vardı. Kimse Hamaslaştırılan ama özü Filistin gerçeği olan sorunda kılını pek kıpırtacak durumda değildi.
Bir yanlış probaganda algısına yeniden deyinmek gerektiğine inanıyorum. Çoğu kesim bir yanda Haması kötüleyerek israile haklılık getirmekle hala uğraşırken, bir kesim de onların doğrusunu değil de yeri geldiğinde yanlıştır belirtiği medya algılarının esiri olmaktadır. Sanki Gazze konusu ekim ayının yedisinde başlamışçasına yorumlar yapılıp temele de Haması koymaktadırlar. Halbuki daha Hamasın saldırıları yokken, eylül ayında B.M. kürsüsünde İsrail başbakanı Metanyahu, resmen elindeki haritayla sınırlarının hedefini koyuyordu. Batı Şerya ile Gazze özerkliği veya bağımmsız devlet kurma konusunda da kesin ifade kulandı. Gösterdiği yeni sınırlarla israilin toprak alanını anlatıyordu. Kimse bu durumu cidiye almazken, orada dahi yakın zamanda Gazze ve Batı Şeryada Filistinlilerin sürüleceği hedefi netleştiriliyordu.
İsrail gibi devletin belirli yerleri eğer kendine ilhaklaştıracağı belirtiliyorsa, devamında oradaki halkın da sürülme veya soykırıma varan durumlara uğracağı mesaj ikilemi de olduğu kesindi. Nitekim, daha yine Ekim saldırıları ve devamı başlamadan, İsrail Batı Şeryadaki Filistinlileri sıkıştırıp, elerindeki toprakları alarak resmen Ürdüne sürgün gitmeğe veya ölme seçenekleri arasında cendere sıkışması yapıyordu. Gazze için de her an saldırıyla Mısırın sina çölerine sürme hesapları olduğu da gizlenmiyordu. Ek olarak başbakan Metanyahu yolsuzluk nedeniyle yargıdaki reforum denilen Erdoğan tipi yönetime geçme hamlesi, sokakta protestolar ve üst mahkemede ret edildi. Savaş faşizmin önemli seçeneklerinden biridir. Soykırım yapmak dahi kaçınılmayacak tutumdu.
Nitekim böyle de oldu. En son ısrarla Filistinlilere Refaha gitmeleri ve oranın güvenli bölge olduğunu açıklayan metinler atıyordu. Öte yandan İsrail değişik kaynaklarla Mısıra Filistinlileri kabul etmesi Katarın da onlara yönelik kampların kurulmasına kaynak ayırması önerisi yapıyordu. Pek de gereken yanıt alamayınca Afrika ülkelerine yöneldi. Demokratik KOngodarn Orta Afrika cumhuriyetine dek para karşılığında Filistinli kabul etme önerileri yaptı. Tüm bu gelişmeler pratikte ABD İngiltere ve Almanya tarafından destek buluyordu..
Bunlar öyle gizli falan yapılmadı. Uluslararası adelet divanının soykırım hamlelerinden kaçınma önerisini dahi dikate almadı. Ne acıdır dünya kıyım karşısında ateşkes sağlanmasına dahi gereken güçler katgısı yapılmadı. Adeta İsrail soykırıma varan saldırılar yaparken, konu şu veya bu denecek bazı temaslarla da sanki dengelenme oluyormuş havasın estiriliyordu.
Son gelişmeler de ders vericidir. Katar ve Mısır, Hamasla görüştüler. Üç bölümlü ateşkes üzerinde anlaştılar. Fakat, İsrail ret etmekle kalmadı bu defa bilinen rakamla eski nifusu ikiyüzbineli olan şimdi birbuçuk milyon insanla dolu Refaha saldıracağını söyledi. Filistinlilere adeta artık Gazzeği terkedin diyordu. Dünya sanki şaşkınmış havasına kapıldı. Halbuki başta ABD herkes biliyordu ki İsrail Gazze de sıkıştıra sıkıştıra gücü yetikçe Filistinlileri Gazzeden sürüp orayı kendi idari kontroluna alma hedefindeydi. Bir anlamda etnik temizlik ve soykırım ilkelerini uyguluyordu. Gelişmiş kapitalist ülkeler buna destek verdiler. Uluslararası adalet divanı ilk oturum kararlarında eksik brakılan ise Ateşkes acil olarak edilme açıklamasını yapmama eleştirisini de zaten olayın açıklanmasında ben de yazdıydım.
Metanyahu faşist liderdir. İsrail devletini de daha otoriter faşist kurallarla yönetmek istiyor. Onun için ateşlenmiş şekliyle savaşa koşuyordu. Başka çaresi de kalmadı. Normal koşulalrda erken seçime gidilmekten tutun, yargılanıp hapse gitme sonuçları onu bekliyordu. Adeta ateşe tutuşup koşarak kurtulma arayan faşist liderdir. En başta Gazze Filistinliler ise kırksekizde başlayan sürgün süreçlerine şimdi kendi toprakları dışında yeniden sürülme sonucuyla karşı karşıyadır. Önemli eski farkı ise eskiden Filistin sorununu kamuoyuna taşıyan güçlü sol eksen vardı. Solun eksikliği Filistini destekleyen devlet sayısının çok az kalmasına da neden oldu. Batının fabrikaları israile cepane yetiştirirken, Filistine diplomatik destek dahi veren ülke sayısı oldukça az. Bazı latin Amerika ve Afrika ülkeleri dışında israile direk tavır alan da yok. Uluslararası aadalet divanına dahi islam veya batılı değil Güney Afrikanın taşıması da tesadüf değildir.
Kısaca, İsrail bildiğini hala yapıyor. Filistinde ise doğrusu tüm eksiklere karşın direnç sürüyor. İlk defa bu denli uzun süren İsrail saldırılarına tanık oluyoruz. Artık eski bildik ne Ortadoğu nede Filistin var. B.M. kürsüsünden okunan harita, şimdi savaşla gerçekleştirilmesine çallışınıyor. Faşizmin sınır tanımayıp yapmayacağı kötülük de olmadığı sonucu da net. Refahta daha yüksek çığlıkla sıkıştırılacak ölüm veya göç ikilemli baskılarla felaketin soykırım sayfalarına yenisi eklenecektir. Bakalım insanlığı unutup faşizme destek verenlerin en azından bu son katliyamı önlemek için laf yerine tavır koyma eylimleri olacak mı sorusuyla yazıyı şimdilik burada keselim.
Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.