Kıbrıs sorununun çözüme kavuşturulması hedefiyle yapılması gereken müzakerelerde süregiden bir boşluğun yaşandığı ve Kıbrıs Türk liderliğinin kabul edilemez tezler öne sürdüğü bir dönemde Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinin Kıbrıslı Türklere yönelik tek taraflı bir açılımda bulunması doğru yönde atılmış bir adımdır.
Nikos Hristodulidis’i destekleyen partilerin çoğunun bu girişimle aynı fikirde olmadığının da göz ardı edilmemesi gerekir.
Pek bilinmeyen bir şey de bu konu hakkındaki tartışmanın geçen Nisan ayında AKEL Genel Sekreteri’nin Ulusal Konsey toplantısında sunduğu öneriyle başlamış olduğudur.
Ulusal Konsey toplantısının ardından AKEL, bu konuda bir dizi adımı içeren önerisini kamuoyu ile de paylaşmıştı.
Bu konuların birçoğu AKEL Avrupa Parlamentosu Milletvekili Niyazi Kızılyürek tarafından Avrupa düzeyinde de zaten gündeme getirilmişti. Bu girişimin amacı hem süregiden çıkmazın aşılması hem de Kıbrıslı Türkler ve genel olarak iki toplum arasındaki ilişkilerle ilgili mevcut sorunların çözümü yönünde olumlu katkıda bulunmaktı.
Nikos Hristodulidis’in bu konuda adım atma niyetinde olduğunu geçen yazdan bu yana uluslararası alanda defalarca ifade etmesine ve basına yapılan çok sayıdaki sızıntıya rağmen, sonuçta söz konusu açılımın duyurusu BM Genel Sekreteri’nin Kişisel Temsilcisi’nin adaya gelişinin az öncesinde yapıldı.
Zamanlama açısından bunun tercih edilmesindeki niyet her ne kadar belliyse de eğer amaç gerçekten müzakerelerin yeniden başlatılmasına yardımcı olmaksa böylesi bir zamanlama ille de eleştirilmesi gereken bir şey değildir.
Gerçek şu ki, yapılan duyuruda yer alan adımların çoğu bazı sorunlara kısmen çözümleri içerip tatmin edici çözümler sunmazken, diğer adımlar daha önce alınmış kararların tekrarıyla sınırlı kalıyor.
Gerek karma evliliklerden doğan çocuklara vatandaşlık verilmesi gerekse sağlık ile ilgili konularda mevcut durumdan etkilenenlerin daha geniş kesimlerini kapsayacak çözümler üretilebilirdi.
Ayrıca işgal altındaki bölgelerde ikamet eden Kıbrıslı Türklere serbest bölgelerde banka hesabı açma olanağının hâlâ sunulmamış olması da kabul edilemezdir.
Ancak daha genel olarak değerlendirildiklerinde bu adımların çözüm hedefine yönelik olmadığı ve iki toplumun çeşitli düzeylerdeki daha geniş ilişkilerini dikkate almadığı da görülmektedir. Bu açılımda özellikle iki toplumlu ilişkilerin desteklenmesi konusunda hiçbir adımın yer almaması olumsuz bir unsurdur.
Ülkenin “aşağıdan yukarıya” yeniden birleştirilmesi yönünde yatırım yapması gerekenler toplumların liderlikleri olacağına tüm bu yıllar boyunca iki toplumlu girişimler yabancı ülkelerin Büyükelçiliklerinin fonlarından ve uluslararası programlardan destek almaya çalışmaktadırlar.
Bu durum aynı zamanda iki toplum arasındaki ilişkiler konusunda ülkenin ilerici güçleri ile Hristodulidis hükümeti arasındaki farkı da göstermektedir. Nitekim AKEL’in hükümete sunduğu öneriler arasında iki toplumlu inisiyatiflerin desteklenmesine yönelik özel bir fonun oluşturulması ve barış içinde bir arada yaşama kültürünün eğitim yoluyla desteklenmesi de yer alıyordu. Bu önerilerden bazıları Dimitris Hristofyas hükümeti döneminde hayata geçirilmişti.
Son tahlilde, Hristodulidis hükümetinin sadece bu açılımın duyurusunda bulunmasına değil, aynı zamanda söz edilen adımların sonuç verici bir şekilde uygulanmasının gerçekleştirilmesine de bakılarak değerlendirileceğini vurgulamakta fayda var.
Bu konuyu değerlendirecek olan, sadece tel örgülerin iki tarafındaki biz Kıbrıslılar değil, aynı zamanda Kıbrıs sorununda iki tarafın adımlarını dikkatle izleyen uluslararası toplum da olacaktır.