Ana Sayfayeniçağ güncelyeniçağ özelEski DPÖ Müsteşarı Ödül Muhtaroğlu: Rüşvet ve yolsuzlukla buraya kadar

Eski DPÖ Müsteşarı Ödül Muhtaroğlu: Rüşvet ve yolsuzlukla buraya kadar

Yeniçağ’da Gazeteci İsmet Özgüren’in hazırlayıp sunduğu “İsmet Özgüren ile Gündem” programına katılan Eski Devlet Planlama Örgütü Müsteşarı Ödül Muhtaroğlu, ekonomik anlamda yaşanan sorunlara ve atılması gereken adımlara dikkat çekti.

Yeniçağ’da Gazeteci İsmet Özgüren’in hazırlayıp sunduğu “İsmet Özgüren ile Gündem” programına katılan Eski Devlet Planlama Örgütü Müsteşarı Ödül Muhtaroğlu, ekonomik anlamda yaşanan sorunlara ve atılması gereken adımlara dikkat çekti.

Muhtaroğlu, ülkedeki enflasyonun düşürülmesi için gümrük vergilerinde sabit kura geçilmesi, vergilerin düşürülmesi ve üreticinin desteklenmesi gerektiğini dile getirerek, bunlar yapılmadıkça enflasyonun düşmeyeceğini savundu.

Enflasyonun artış göstermesi sonucu maaş artışına gidileceğini ifade eden Muhtaroğlu, bu durumun da kısır döngüye ve devlet bütçesinin yetersiz kalmasına yol açacağını vurguladı.

“İstikrarlı para birimi denge sağlayacak”

Eski Devlet Planlama Örgütü Müsteşarı Ödül Muhtaroğlu, istikrarlı para birimi konusunun ülkede uzun yıllardır konuşulmakta olduğunu belirterek, 1980 ve 1990’lı yıllardan itibaren seslendirilmeye başlanan bir konu olduğunu kaydetti.

Muhtaroğlu, bunu seslendiren uzmanların haklı çıktıklarını dile getirerek, bu konunun yüksek enflasyonların ve TL’nin değer kaybettiği bu dönemde yine gündeme geldiğini ifade etti.

İstikrarlı para biriminin hayata geçmesi noktasında kendileri gibi birçok bilim insanının görüşlerini ortaya koyduğuna işaret eden Muhtaroğlu, ancak yetkililerde bir fikir karmaşasının söz konusu olduğunu vurguladı.

Muhtaroğlu, yetkililerin bu konuyu hamasetle değerlendirdiğine dikkat çekerek, oysa bu konunun hamasetle değil bilimle değerlendirilecek yanlarının bulunduğunun altını çizdi.

Ülkede 2 yılda yüzde 178 oranında enflasyon yaşandığını bildiren Muhtaroğlu, böyle büyük enflasyonların olduğu ve TL’nin de yüzde 100’ün üzerinde değer kaybettiği bir ortamda istikrarlı para biriminin konuşulmasının normal olduğunu açıkladı.

Muhtaroğlu, istikrarlı para birimi olarak euroya geçilmesiyle birlikte ilk etapta piyasada euronun olmayacağını, TL’nin bulunacağını belirterek, şöyle devam etti:

“Nasıl ki piyasadaki tüm parametreler dövize endekslenmişse, Çalışma Bakanlığı İhtiyat Sandığı’nı Euro ile belirlemişken neden çalışanların maaşları TL kalsın. Onları da aylık euro kuruna endeksleyelim ve bu insanlar maaşlarını bu kur üzerinden alsınlar.”

TL’nin tedavülde devam edeceğini ve vergilerin de euroya endeksleneceğini kaydeden Muhtaroğlu, böylece devletin de bir kaybının olmayacağını söyledi.

Muhtaroğlu, devletin şu an da gümrük ve ithalat vergilerini döviz üzerinden aldığını dile getirerek, ülkede her şeyin dövize endekslendiğini, yalnız maaşların buna geçmediğini ve isteklerinin maaşların da dövize endekslenmesi yönünde olduğunu ifade etti.

Böylelikle enflasyonun bu durumda olmayacağına, bir denge sağlanacağına ve insanların rahatça borçlanabileceğine işaret eden Muhtaroğlu, günümüzde insanların döviz borçlardan uzak durması çağrısında bulunduklarını ancak öte yandan TL’yle borçla için de faizin artırıldığını vurguladı.

“Vergiler düşürülmeli, gümrük vergisinde kur sabitlemesi olmalı”

Muhtaroğlu, asgari ücrete yapılan artışla hükümetin pansuman uygulamaya çalıştığını belirterek, bunun yaraya neşter vurmak (sonuca ulaştırmak) anlamına gelmediğini, bunun yapılabilmesi için enflasyonla mücadele edilmesi gerektiğini kaydetti.

Hükümetin enflasyonla mücadele konusunda başarısız olduğunu dile getiren Muhtaroğlu, şöyle devam etti:

“Diyorlar ki ‘Biz TL’ye hükmedemiyoruz, olanları vatandaşın seyrettiği gibi seyrediyoruz.’ Böyle bir politika olabilir mi? TL’nin değer kaybını vatandaşın seyrettiği gibi seyrediyorsunuz. Burada maliye ve vergi politikalarını uygulamak gerekir. Bunlar da geçmişte uygulanmış olan politikalar. Biz size yeni icat bulun, Amerika’yı yeniden keşfedin demiyoruz.”

Gümrükteki vergilerin güncel döviz kuru üzerinden alınması nedeniyle pahalılığın oluştuğunu yineleyen Muhtaroğlu, bunun önüne geçilebilmesi için 4’lü koalisyon döneminde yapıldığı gibi kur sabitleme yoluna gidilebileceğini ifade etti.

Muhtaroğlu, fonların da aşağıya çekilmesi önerisinde bulunarak, tüccar ile ithalatçının üzerindeki yükün de indirilmesinin maliyetleri düşürmesinden dolayı tedarikçiden toptancıya, toptancıdan perakendeciye ve halka doğru yansıyacağını savundu.

Bunu yıllardır söylemelerine rağmen “Maliye’nin gelirleri düşecek ve maaş bile ödeyemeyecek duruma geleceğiz” şeklinde itirazların geldiğini anımsatan Muhtaroğlu, Maliye Bakanlığı’nın gelirlerini takip ettiğini ve “3- milyar TL bütçe açığı olacak” denmesine rağmen böyle bir durumun yaşanmadığına işaret etti.

Muhtaroğlu, hükümetin Maliye’nin gelirlerinin düşeceğiyle ilgili derdinin bulunmaması nedeniyle vergilerde indirim yapılması gerektiğini önerdiklerini hatırlatarak, öte yandan tüm üretim mekanizmasının girdi maliyeti olan akaryakıt ve elektriğe de zam yapılmaması gerektiğinin altını çizdi.

Bunlara yapılacak zamları devletin üstlenmesi gerektiğine dikkat çeken Muhtaroğlu, akaryakıta yapılacak zammın Fiyat İstikrar Fonu; elektriğe yapılacak zammı da Maliye Bakanlığı’nın karşılaması önerisinde bulundu.

Muhtaroğlu, böylelikle vatandaşa yansıyacak olan zammın bu kadar ağır olmayacağını belirterek, bunun sonucunda da enflasyonun da yükselmeyeceğini kaydetti.

Bunlar yapılmadığında enflasyon artacağı için devletin bütçesinden emekliye ve çalışana verilen maaş yükseleceği için bütçe açığının oluşacağını dile getiren Muhtaroğlu, bunun da kısır döngüye yol açacağını ifade etti.

Muhtaroğlu, bunlar yapılmadıkça enflasyonun düşemeyeceğine ve bütçeden daha çok harcama yapılacağına işaret ederek, bunun sonucunda da ek bütçe yapma zorunluluğunun kendini göstereceğini anlattı.

“Tüketici evine et alamayacak durumda”

Üreticinin canlı kuzu fiyatının 200-220 TL civarında olduğuna dikkat çeken Muhtaroğlu, kasapların maliyetleri nedeniyle satış fiyatının 460-470 TL’ye çıktığını bildirdi.

Muhtaroğlu, bazı kasaplarda pirzolanın 600 TL; bazı marketlerde temizlenmiş şiş denilen özel etlerin 750 TL şeklinde satışa sunulduğunun gözlemlendiğini belirterek, tüketicilerin bu fiyatlarda evine eti nasıl alabileceğini sordu.

Muhtaroğlu, dana ve inek etlerinde de aynı durumun söz konusu olduğunu kaydederek, Güney Kıbrıs’taki et fiyatlarıyla KKTC’deki et fiyatları arasındaki uçurumun kaçakçılığa yol açtığını vurguladı.

Et kaçakçılığının da hem hijyen hem de vergi kaybı açısından sorun yarattığını dile getiren Muhtaroğlu, üreticiler buna karşı olsa da ithal etin gündeme gelmesi gerektiğini ifade etti.

Muhtaroğlu, hükümetin 6 ay önce et ithalatını konuşmak için komitede tüm paydaşlarla bir araya geldiğine işaret ederek, o dönem de bir sorunun çözüme ulaşması istenmiyorsa o konunun komiteye devredildiğini söylediğini hatırlattı.

Geçen süreçte de bu öngörüsünün gerçekleştiğine dikkat çeken Muhtaroğlu, şu an kimsenin et ithalatını konuşmadığının altını çizdi.

Muhtaroğlu, ithal et için araştırma yapılması gerektiğini ve et ithalatının fiyatların artmasını engelleyeceğini belirterek, bu noktada yakın coğrafya olarak Türkiye’ye veya Güney Kıbrıs’a bakılabileceğini, böylelikle Güney Kıbrıs’tan kaçak ve hijyensiz bir şekilde et getirilmesinin yerini yasal zemine bırakacağını kaydetti.

Dünya ülkelerinin tarım ve hayvan üreticisini desteklediğini ve bu sektörlere ciddi kaynak ayırdığını dile getiren Muhtaroğlu, devletin bu destekler üzerinde ciddi şekilde durması gerektiğini ifade etti.

Muhtaroğlu, üreticilerin birçok konuda destek beklediğini ancak en önemli destek beklentisinin hayvan sayısının ve yem bitkisi üretiminin yükseltilmesi yönünde olduğunu vurgulayarak, böylece girdi maliyetlerinin düşeceğini söyledi.

“Kayıt dışılıkla ilgili alarm zilleri çalmalı”

İstatistik Kurumu’nun kaçaklarla ilgili yayımladığı raporda oranların çok yüksek olduğunun görüldüğüne işaret eden Muhtaroğlu, bu rakamın normal istihdamın yüzde 7,6’sına ulaştığının altını çizdi.

Muhtaroğlu, kaçaklarla ilgili alarm zillerinin çalması gerektiğine dikkat çekerek, bu rakamların istihdam edilen kişilerin kayıt dışına çıkmasında bir hızlanma olduğunu ortaya koyduğunu anlattı.

Bu oran geçmiş yıllarda yüzde 4 oranındayken şu an yüzde 7’lere çıktığını belirten Muhtaroğlu, kayıt dışı istihdamda 11 bin 243 kişi tespit edildiğini açıkladı.

Muhtaroğlu, 2023’teki işsiz sayısının ise 7 bin 988 olduğunu kaydetti.

Asgari ücretin yüzde 52 oranında arttığını ve bunu desteklediklerini dile getiren Muhtaroğlu, ancak küçük esnafın bu maaşlar karşısında ayakta durabilmesi için işveren prim desteklerinin artırılması gerektiğini ifade etti.

Muhtaroğlu, böylelikle çalışanların kayıt dışına düşmeyeceğine işaret ederek, kayıt dışına düşen her işçi için devletin vergi; Sosyal Güvenlik Kurumu’nun da prim kaybettiğini vurguladı.

“Güney Kıbrıs’ta çalışan Kıbrıslı Türk sayısı arttı”

Güney Kıbrıs’ta çalışan Kıbrıslı Türk işçi sayısında da artış olduğuna dikkat çeken Muhtaroğlu, insanların bu konuda haklı olduğu değerlendirmesinde bulundu.

Muhtaroğlu, halkın Güney Kıbrıs’ta çalışmasının olumlu yanının bu kişilerin ülkesini terk etmemesi olduğu üzerinde durarak, olumsuz yanının ise KKTC’nin kalifiye eleman kaybetmesi olduğunu bildirdi.

“Üniversiteleşme kalifiye işçi açığı oluşturuyor”

Ülkedeki işsizlik oranının yüzde 5,1; genç nüfus oranının ise yüzde 15 olduğunu belirten Muhtaroğlu, gençlerin üretime katılmamasının altında ise üniversiteleşmenin yattığını kaydetti.

Muhtaroğlu, dünya ülkelerinde üniversiteleşme oranı yüzde 50’yken ülkemizde yüzde 70 oranında olduğunu dile getirerek, dünya ülkelerinde mesleki eğitime de büyük önem verildiğini ifade etti.

Milli Eğitim Bakanlığı’yla yapılan proje kapsamında her yıl ihtiyaç fazlası bölümlerin açıklandığına ve bu bölümlere burs verilmediğine işaret eden Muhtaroğlu, buna rağmen bu bölümlere talep olduğunu anlattı.

Muhtaroğlu, gençlerin yönlendirilmesinde ailelerin de görevinin bulunduğuna dikkat çekerek, ihtiyaç fazlası bölümlerden mezun olan birçok gencin iş bulamadığının altını çizdi.

Çocukların geçmiş dönemlerde yaz tatillerinde bazı iş yerlerinde çalıştığını ve çalışma yaşamını birebir deneyimlediklerini anımsatan Muhtaroğlu, günümüzde bunun da azalması nedeniyle gençlerin üniversitelere eğilim gösterdiğini savundu.

“Halk sıkıntı içindeyken 8 bin euroluk sözleşme uygunsuz”

Muhtaroğlu, İhtiyat Sandığı’nın dijital arşivi için bir danışmana 8 bin Euro verilmesi konusunu da değerlendirerek, ilgili kişilerle konuştuğunda böyle bir ihtiyacın olmadığı, yıllardır bilgisayar hizmeti aldıkları şirketin bu konuda yardımcı olabileceğini söylediği cevabını aldığını açıkladı.

Böyle bir şeye gerek duyulmamasına rağmen konunun İhtiyat Sandığı Genel Kurulu’na getirildiğini belirten Muhtaroğlu, devlet ve işveren tarafının onayıyla bu sözleşmenin Yönetim Kurulu’ndan geçtiğini kaydetti.

Muhtaroğlu, sendikaların bakana çağrıda bulunup eylem yaptığını dile getirerek, bu sözleşmenin onaylanmaması gerektiğini ifade etti.

Muhtaroğlu, halkın ekonomik sıkıntı içinde yüzdüğü, borçlanmaların arttığı, insanların evine et alamaz duruma geldiği, hastaların ilaç bulamadığı, çocukların okullara aç gittiği bir dönemde 8 bin euronun verilmesinin çelişkili olduğunu vurguladı.

“Ercan’daki alacaklar mutlaka tahsil edilmeli”

Ercan Havalimanı’nın apar topar açılmasından dolayı orada her geçen gün bir aksaklığın ortaya çıktığını belirten Muhtaroğlu, Havalimanı işletmecisine verilen imtiyazların da halkın canını sıktığını kaydetti.

Muhtaroğlu, Ercan Havalimanı’ndaki sözleşmeye göre gelirin yüzde 48,5’ini devletin alacağını dile getirerek, sadece her yolcu için 15 Euro’luk bir gelirin söz konusu olduğunu ifade etti.

Devletin Ercan Havalimanı’ndan alacaklarını mutlaka tahsil etmesi gerektiğine işaret eden Muhtaroğlu, bunların önemli rakamlar olduğunu söyledi.

Muhtaroğlu, Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu’nun (KIB-TEK) ülke için çok değerli olduğuna dikkat çekerek, ancak KIB-TEK’in yarısının özelleşmiş durumda olduğunu, AKSA’dan enerji alındığını, alınamadığında da Güney Kıbrıs’tan temin edildiğine vurgu yaptı.

“KIB-TEK Kıbrıs Türk halkının varoluşu için stratejik bir kurum”

Ülkeye kabloyla elektrik gelecek olsa bile AKSA’nın devre dışı kalmasının gerekeceğini belirten Muhtaroğlu, ancak kabloda bir arıza çıkması durumunda tüm ülkenin karanlıkta kalacağını, aynı durumun su borusunun patlaması sonrasında deneyimlendiğini kaydetti.

Muhtaroğlu, KIB-TEK’in güçlendirilmesi gerektiğini dile getirerek, bu kurumun iletim ve dağıtım işlerini de yapması nedeniyle bu açıdan da geliştirilmesi gerektiğini ifade etti.

KIB-TEK’in Kıbrıs Türk halkının varoluşu açısından stratejik bir kurum olduğuna işaret eden Muhtaroğlu, bu kurumun özerkleşmesi ve siyasilerden arındırılması gerektiğini anlattı.

“Ülkede rüşvet ve yolsuzluk var”

Muhtaroğlu, ülkede rüşvet ve yolsuzluğunun da yaşandığına dikkat çekerek, mahkemenin birçok kararı durdurduğunu hatırlattı.

Muhtaroğlu, KKTC’de Yolsuzluk Algısı anketlerinde iş insanlarının en önemli sıkıntının bürokrasideki rüşvet olduğu yönünde bir düşüncesinin bulunduğunu belirtti.

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin