bu kesimlerden biriydi. Almanyada başlayan kesintilerle Çifçi de sokağa çıktı. Peşinden Fransa ve ötekiler de geldi. AB merkezli yasa çıkarılırken, kesintiler de konuldu. Bu sistemin en yakınında bulunan küöçük üretimi de yoksulaştırılmaya itiyordu. Bu durum protstolarla sokağa sıçradı. Kırlardaki eylemler yetersiz olunca da olayı Şehirleri kuşatma hareketine çevirdiler. Sanırım birkaç yıl önce yazdığım Hindistan örneği ve ardından yapılan seçimleri tekrardan hatırlasanız iyi olur.
Kriz ve yoksulaşma, savaşlar ile alınan siyasal kararlarla yeni ekonomik daralma getiren politikalar sol seçeneksizlikte kalırken, kaçınılmaz olarak faşizmin de yükselmesine yarıyor. Hele de göçmen düşmanlığı ve ırkçılık adeta sorunların nedenine dek indirgenmektedir. AB böylesi dalgalanma sürecine girdi. Belli ki bu siyasal karmaşanın şimdilik siyasal yabnıtı, faşizmin kitlesel destek bulup normalleşmeyle gerçekleşiyor. Öyle uzağa gitmeden isgandinav ülkelerindeki faşist partilerin son durumubna bakmak yetiyor. İsveç ve Filandiyada faşist partiler açık veya dıştan önemli destek veren örgütler olması tesadüf değildi.
Ukrayna savaşı, Rusyaya konulan ambargolarla gelişen pahalı enerji durumu, Ukraynadan kaynaklanan göç dalgası ve ucuz gıda alma tutumları, alınan AB merkezli kararlarla desteklerle haklaran tırpan vurmayya girişmek gelişmeleri, sonunda AB sokaklarını da ısıtıyor. Bir de İsrail desteği nedeniyle de sokaklarda Filistin desteği eylemleri de unutulmaması gerekir. Üstelik bazı AB ülkelerinin bu tür eylemleri yasaklamalarına karşın.
Kısaca, son hafta sonunda da yaşandığı gibi, sosyal patlamalar giderek değişik alanlarda yayılıyor. Bunların ortak paydaşlığı şimdilik yok. Kimisi faşizme doğru kayarken, bazısı da kendi ekonomik çıkarları yelpazesinde ayakta durmakla meşkuldurlar. Ama, net olan AB kentleri hafta sonu resmen kuşatıldı. Sert eylemler dahi yapıldı. Bunların devvamında ise evrilecekleri yön oldukça önemlidir.