1857’de, ABD tarihteki ilk büyük uluslararası ekonomik krizin başlangıcına tanıklık ediyordu. Olaylar, Karl Marx’ı o kadar heyecanlandırmıştı ki her fırsatta ancak böyle bir krizin yeni bir devrimi doğacağını dile getiriyordu. Bu sebeple, Ağustos 1857 ile Mayıs 1858 arasında sekiz not defteri doldurdu, Grundrisse adını verdiği bu yazmalar, Kapital’in ilk taslağıydı.
1858-1953: Yüz Yıllık Yalnızlık
Muhtemelen Friedrich Engels’in bile okumadığı yazmalar, ancak ölümünden sonra Alman Sosyal Demokrat Partisi arşivlerine emanet edilmiş, hiçbir ilgi görmemişti. Bu dönemde keşfedilen tek kısım, Karl Kautsky’nin 1903’te bastığı “Giriş” kısmıydı. Bu kısım –Marx’ın metodolojik konulara dair en detaylı beyanıdır– önemli bir ilgiye mahzar olmuş ve kısa sürede birçok dile çevrilmişti.
Fakat, Grundrisse’nin kalanı uzun süre gizemli kaldı. Bu gizem ancak 1923’te Moskova Marx-Engels Enstitüsü müdürü David Ryazanov’un, Marx’ın Belin’deki elyazmaları arasında bulmasıyla ortadan kalkabildi. Gecikmeli de olsa Moskova’da basılması ile (ilki 1939, ikincisi 1941 tarihinde çıkan iki cilt olarak), Marx’ın en önemli elyazmalarının sonuncusu da gün yüzüne çıkmış oldu. Ancak II. Dünya Savaşı şartları, o dönemde bu keşfi bir süreliğine görünmez kıldı. Sonunda 1953 yılında Doğu Berlin’de 30 bin adet olarak yeniden basıldı. 1857-8 yıllarında yazılmasına rağmen ancak o tarihte –yüz yıllık yalnızlığın ardından– tüm dünyada okunmaya müsait hale gelebildi.
Tüm Dünyada 500 Bin Kopyası Dolaşımda
Girişten hemen sonraki kısım olan “Kapitalist Üretim Öncesi Formlar” başlığı Grundrisse’nin hatırı sayılır bir ilgi görmesini sağladı. 1950’lerde çeşitli dillere çevrilen metin, Eric Hobsbawn’ın iddiasına göre Marx’ın “tarihsel evrim sorunuyla uğraşındaki en sistematik denemesiydi” ve “hiç kuşkusuz denilebilir ki geçmişte yapılmış herhangi bir Marksist tarih tartışması, bu metin okunduktan sonra yeniden düşünülmelidir”.
Grundrisse’nin bütün olarak yaygınlaşması yavaş ancak şiddetli bir süreçti, nihayetinde Marx’ın külliyatına dair daha derin ve kimi açılardan farklı bir takdir yarattı. Diğer dillerdeki ilk hali Japonya’da 1958, Çin’de 1962 ve Rusya’da 1968’de yayınlandı.
1960’ların sonunda Grundrisse Batı Avrupa’yı da etkisi altına almaya başladı. Fransızca ve İtalyanca ilk çevirilerine girişen yayınevinin, Komünist Parti ile bir ilişkisi yoktu. Tamamı İngilizceye çevrilmiş ilk versiyonu 1973’te, çevirmen Martin Nicolaus’un “Marx’a dair bugüne kadar düşünülmüş tüm önemli yorumlamaları sınayacak olan, Marx’ın tüm politik-ekonomik tasavvurunun yegane özeti” sunuşuyla yayınlandı.
1970’ler Doğu Avrupa dilleri için kritik bir süreçti, Yugoslavya’da 1979 yılında yayınlandı. 1980’lerde Grundrisse Farsça, Slovence, Lehçe ve Fince basıldı. 1989 itibariyle, “gerçekten varolan sosyalizmin” sonunun ardından Grundrisse yolculuğunu dünyanın kalanında sürdürüyordu: Yunanistan (1989), Türkiye (1999), Güney Kore (2000) ve Brezilya (2011). Bugüne kadar 22 dilde toplam beş yüz binden fazla baskı yaptı. Bu rakamlar, bu eseri sadece o güne kadarki ekonomik çalışmalarının bir özetini aceleyle kâğıda dökmek için yazan kişiye büyük sürpriz olurdu muhtemelen.
Okurlar ve Yorumcular
Grundrisse’ye dair ilk inceleme olan Roman Rosdolsky’nin Marx’ın Kapital’inin Oluşumu, Almanya’da 1968 yılında yayınlandı. Aynı yıl, Marx’ın her yeni sayfada daha da radikalleşen metni öğrenci isyanlarının öncülerinin ilgisini kazanabilmişti. Cazibesi, özellikle de Marx’ın Marksist-Leninist yorumunu altüst etmek isteyen yeni solda ciddi bir heyecan yaratmıştı.
Doğuda da çağ değişiyordu. Grundrisse’ye “tedbirli” yaklaşılan ilk dönemden sonra, Rus düşünür Vitalii Vygodskii metni “dâhiyane bir eser” olarak tanımlamış ve daha fazla dikkat kesilmeye çağırmıştı. Yalnızca birkaç yıl içinde, metin tüm Marx öğrencilerinin anlaması gereken en temel eser haline geldi.
Birkaç nüansta, Grundrisse yorumcuları metni kavramsal olarak kendinden müstakil bir eser olarak görenler ve Kapital’in yolunu açan bir erken elyazma olarak görenler arasında bölündü. Grundrisse tartışmalarının ideolojik arka planında, fikir ayrılığının temelinde Marx’ın metindeki yaklaşımının meşru olup olmadığı sorusu vardı ki verilecek cevap, önemli siyasal sonuçlar doğuruyordu; yetersiz, bugünden bakılınca saçma yorumları öne çıkarıyordu. En yobaz yorumcuları, ikincisinin yazımına olanak sağlayan onlarca yıllık yoğun çalışmaya rağmen, Grundrisse’nin Kapital’den üstün bir eser olduğunu iddia ediyordu. Benzer şekilde, metni hakir görenler ise Marx’ın Hegel ile ilişkisini anlamamızı sağlayan kısımlarına ve yabancılaşmaya dair önemli bölümlere rağmen, Grundrisse’nin Marx hakkında halihazırda bilinen hiçbir şeyi değiştirmediğini, yeni bir şey eklemediğini iddia ediyordu. Yalnızca birbirine zıt okumalar yoktu, bir de yok saymayı tercih edenler vardı; en dikkat çekici ve temsili örneği Louis Althusser, Marx’ın erken ve geç dönem çalışmalarına dair tartışma yaratan fikirleri olmasına rağmen Grundrisse’yi dikkate almıyordu.
1970’lerin ortalarından itibaren ise Grundrisse gitgide büyüyen okurlara ve yorumculara sahipti. Çeşitli araştırmacılar onu Marx’ın eserlerine dair en çok tartışılan konulardan birini sonuçlandırabilecek bir metin olarak gördü: Hegel’e düşünsel borcu. Başkaları, makineleşme ve otomasyon konusunda kehanet denilebilecek yorumlarının etkisinde kaldı. Antonio Negri’nin çalışması, bu açıdan önemlidir. Operaismo’nun kurucularından olan Negri, Grundrisse’ye dair o dönemde metne en hâkim eserlerden biri olan Marx Ötesi Marx: Grundrisse Üzerine Dersleri’ni yazmıştı. Negri’nin tezleri, 1970’ler İtalya’sının siyasal ikliminin etkisiyle, Grundrisse ve Kapital’i zorlama bir şekilde karşı karşıya getirmiş ve ikincisinin ilkine kıyasla indirgemeci bir ekonomi politik eleştiriye sahip olduğunu iddia etmişti. Negri’nin çalışmasında Grundrisse’ye dair en ilgi çekici kısım genel zekâ bölümüdür. 1970’ler ve 80’lerde İtalyan post-operaismo kapitalizm eleştirisinin önemli bir kısmını buradaki fikirler üzerine temellendirmiş ve maddi olmayan emek, soyut hegemonyanın yapısı ve biyopolitika analizlerinde yararlanmıştır. Negri’ye göre Marx Grundrisse’den sonra aynı Marx değildir.
Bugün Grundrisse Marx’ın kapitalist üretim modelini açıklamasının dayanıklılığını gösteriyor. Kapitalizmin, öncesinden daha kozmopolit bir toplum yaratmadaki tarihsel rolüne dair öngörülü analiziyle yine kapitalizmin toplumun ve bireyin bütünlüklü gelişimine ket vuran engelleri ve içsel çelişkilerinin eleştirisi birlikte açıklanıyor. Grundrisse ayrıca örneğin komünist topluma dair birçok gözlemi açısından da istisnai bir eser çünkü Marx bu fikirlerine tamamlayamadığı külliyatının başka hiçbir eserinde yer vermiyor. Marx’ın eserlerini okumaya başlayan yeni nesiller de mutlaka bu el yazmalarının büyüsüne kapılacaktır. Solun kaderi ve yaşadığımız dünyanın dönüşümü konusunda ciddi fikir sahibi olmak isteyen herkes için zaruri bir eser olduğu kesin.
Çevirmen: Yusuf Tuna Koç