Basit kuramla konuya girecem. Genellikle, marksis olmayan fakat, kendine aydın ve demokrat diyen kesimler, bazen sorun incelerken, açıkça Marksizme ve sosyalist kuramı da kulanıp söylerler. Buna karşın, sosyalist olup Marksizimden kopan ve kendine akademisyen derecesine çeken kişiler de daha konuya girmeden “Marksis yönetmi kulanmadım. Akademik kuramı kulandım” deme ihdiyacını duyar. Bu araştırma okunurkenki dikatle ele alınması gereken önemli farktır. Nitekim, Marksizmi bilimsel kuramdan çıkarmaya uğraşanların eserlerinde “Emperyalizim, Yeni Sömürgecilik, faşizmin devlet biçimini, Kapitalist analizlerdeki sınıfsal temele” raslamazsınız. Bu soyutlama sonrası da AB ve AMerikanın önemiyle öteki geri kalan eksenli bakışlarla veya demokrat olup olmamayı gelişen ve geri kalan ülkeler ifadelerle bulursunuz. Sistem deyişim isteyene radikal veya karşıtına terörist derken, kendinin üretiği sistemi koruma Faşizi gibi kurama da utangaçça “ aşırı sağ “derler. Böylesi temel farklılıklar algılaşıp kuramsalaşır.
Buna daha da örnekler vermek kolaydır. İlgili girişi ise altaki seçilen konu nedeniyle önemsiyorum.***
Siyasal veya ekonomik, sosyal alanlar hep statik gibi algılanıp, sonra da deyişmemişcesine ayni yorumlar yapılır. Oysa ister gericileşme isterse ilerleme olsun, buna sistem deyişim noktası dahi eklersek, tek gerçek deyişim olup dikate almanın önemi kaçınılmazdır. Bunu son dönemde Batı algısında hep yaşıyoruz. Geçmiş ile şimdiki koşullar sanki aynıymış gibi hep takılan benzetme ile beklenti ve yorum yapılır. Batıdaki demokratikleşme anlayışla her konuda beklenti de oluşur. Oysa genel kapitalis sistemi yok saymakla başlayan yanılgıya kapılıp gideriz. Bir de diyalektik kuramla “her şey durmaz ve deyişir” ilkesi de işlemektedir. Nitekim bunu en basit noktadan ele alacak olursak.
AB veya ABD yapıların daha demokratik olduğu özentisiyle bakışta netleşir. Hiç düşünülmez kapitalist gerçeklik. Bu ülkelerin de gelişme kriterinde sistemsel gerçek de olduğu. Buna karşın önemli sayılan içsel siyasal gelişmelerle sistem içi yeni ayarda dikate alınmaz. Sol partilerin gücü, siyasal düşünce biçiminin muhalif ekseni pek önemsetilmez. Koşullar yorumlanmadan beklenti oluşu****
İkibinonbirde yeni Ortadoğu projesinin hamleleri oluşur. Sol partiler Almanyada toplanır. Konu konuşulur. Mısır sosyalist aktifisler çileden çıkar. AB sol partilerin kendi devletleri eksenli önerilerine kızar. Sonunda itiraf ederler, AB sol partileri kendilerinden çok uzak. Öyle uzak ki AB sol partiler sömürgeciliği savunuyor ve kendilerinde olan deyişimi hiç dikate almıhorlar. Hele de sömürge politikasını savunduklarına da tanık oluyorlardı.
Tahrir meydanı konusundaki bakış ile AB ile Ortadoğu sosyalist Aktivislerin konumu ters yönde oluyordu. Afrikalı aktivisler, masadaki yorum deyil mücadele alanlalrının sosyalist hareketi geliştireceği sonucunu açıklar.***
Benzer durumlar Suriye konusunda olur. Fİlistindeki katliyamlardaki sesizlikte de yaşanır. Bu arada ikibinaltıdaki Lübnan işkal girişimi ile Hizbulah bakışında da yaşandı.***
Gelelim günümüze: Avrupada özellikle sol partiler ya geriledi yada Natoyu savunan noktaya dek idolojik sağa kaydı. Parçalanmalar dahi gerçekleşti. Sosyaldemokratlar ise sağ eksenin merkezi yerini doldurmaya başladı. Bunu yaratan birçok gelişme elbet vardır. Daha önceki yazılarımda zaten yorumladım.
Tam da bu konumda yeniden israilin Gazze saldırısı oldu. Buna önceden Ukrayna savaşını da ekleyerek konuyu tamamlayalım. AB resmen Ukrayna ve israile destek vermekle kalmadı. Sokakta Anti Rusya ve Filistin faşist hareketler de çıktı. Demokratik ortam Rusya lehine veya Filistine destek gösterilerine çoktan kapatıldı. Kapatılmakla kalınmayıp, kültürel sanatsal ret etmeler, sansürler de geldi. Sosyaldemokrat hükümetlerin de bunların uygulanmasında etki yapması, işin cabasıydı. Hele de savaşa karşı barış gösterilerine sol denilen köktenci partiler dahi bir kısmı uzak durdu. Alman Sol parti gibi.
Doksanlarda en büyük barış hareketleri Avrupadda yükselirken, savaşa karşı barışın Yeşil artilerin siyasal temel ilkesi olduğunu hatırlarsak, gelinen aşamadaki siyasal savaş lehine dönmesini de kavramakla konuşma zorunluluğu epey acıdır. Şimdi Yeşiler özellikle almanyada Ukrayna savaşını ve İsrail desteğini açıkça veriyor. Bunlar bize siyasal gelişmelerin oluşturduğu koşulları da bilerek yaklaşım gerçekleştirmenin kaçınılmaz önemini getirmektedir.
Sanki bunlar yokmuşçasına da AB yolcularımızın ısrarla barış isteyen AB algısının da amacı parasal ve gezisel deyerle örtülme sonucu olduğunu da kafamıza vura vura koyması da gayet normaldır.