Sadece Avrupa’nın değil dünyanın da en eski-köklü partilerinden olan Social Demokratische Partei yani Almanya Sosyal Demokrat Parti (SPD) geçen hafta sonu kongresini/konferansını gerçekleştirdi. Eşbaşkanlar Saskia Esken ve Lars Klingbeil’in yeniden seçildiği kongrenin sloganı “Almanya. Daha iyi, Daha adil”di.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in de katılarak Almanca bir konuşma/sunum yaptığı kongre, 1863 yılında kurulan ve 160’ıncı yılını kutlayan SPD’nin kapsamlı röntgenini çekmesi açısından önemliydi. Kongredeki tartışma başlıkları, sunumlar, alınan kararlar ve yönelimler “sosyal demokratlar”ın ne tür hastalıklardan mustarip olduklarını gösterdi.
DÜMEN KİMİN ELİNDE?
Sosyal demokratlar 26 Eylül 2021’den bu yana iktidarda olsalar da, uzunca bir süredir “kimlik” krizinde. Gerek siyaset yapma tarzı, gerekse partinin kimliği üzerinde süregiden tartışmalar alevlenmiş durumda. Parti içindeki farklı kanatların kendi aralarındaki rekabette “realist-pragmatist” kanat etkin, dümeni ortada tutmaya çalışsalar da mevcut durum itibarıyla gemi daha fazla sağa yelken kırıyor.
Angela Merkel’li dört dönemlik CDU/CSU iktidarının üç döneminde “koalisyon ortağı” olunmasının yarattığı sağ sapma, hücrelere kadar sirayet etmiş durumda. Ve haliyle Hristiyan Demokratlar’ın yerine işbaşına gelmek iyi değerlendirilemedi, haliyle işler sarpa sarmış durumda. Kamuoyu araştırmaları SPD’nin aşırı sağcı AfD’ye geçildiğini, partinin oy oranlarının yüzde 14’lere kadar gerilediğini gösteriyor.
Düşen oylar, koalisyon içindeki çatlaklar, savaş eleştirileri, bütçe açığı, kriz varken sanki bunların hiçbiri yokmuşçasına kongrede yapılan “umutlu” konuşmalar, birbirlerine sıralanan “övgüler” dikkat çekti. Kimi yayın organları “Olağan kurultayda sosyal demokratlar biraz ‘moral’ buldu” dese de kimilerine göre, sosyal demokratlar “tehlikeli” bir yanılsama içerisinde.
TEHLİKELİ YANILSAMA!
“SPD şansölyesini kutluyor, şansölye partisini övüyor ve birlikte tehlikeli bir yanılsamaya kapılıyorlar…”
Der Spiegel’dan Marina Kormbaki, “Sosyal Demokratlar kendilerine karşı dürüst değiller” başlıklı analizinde yukarıdaki ifadeleri kullanıyor.
Üç gün süren SPD federal parti konferansına göre SPD’de her şey yolunda. Berlin’de kendisiyle barışık bir parti imajı çizildi. Şansölye Scholz, belki de yeni bir seçime gidilmesini gerektirecek “borç krizi” ve diğer sorunlara rağmen oldukça iyimser konuştu. Bir saate yakın konuşması salondaki 600 delege tarafından beş dakika ayakta alkışlanarak karşılandı.
DIŞARIDA YANGIN VAR, BURADA HER ŞEY GÜLLÜK GÜLİSTANLIK
Kormbaki, bunun kuşkulu ve aldatıcı bir durum olduğunu söylüyor. Çünkü partinin gerçek durumuyla keskin bir tezat oluşturuyor. Pek çok alanda işler yolunda gitmiyor.
Sadece Spiegel yazarı değil partinin gençlik kanadı da benzer görüşte. Partinin gençlik örgütü Genç Sosyalistler’in (Jusos) Başkanı Philip Türmer’in “Dışarıda yangın var, siz burada güllük gülistanlık bir dünyadan söz ediyorsunuz” diyerek Scholz’a itiraz etmesi dikkate değer. Almanya gibi bir ülkede yoksulluğun arttığını, insanların gıda yardımı veren Tafel’lardan geçindiğini söyleyen Türmer, sosyal adaleti sağlayacak bir politika yürütmesini isterken önemli bir yere vurgu yapıyor.
HİÇBİR ŞEY YOLUNDA GİTMİYOR
Kormbaki’ye göre de SPD’de hiçbir şey yolunda gitmiyor. ARD Deutschlandtrend’in son anketine göre oy oranı yüzde 14 ve başbakanın itibarı da rekor düzeyde düşük. “Trafik lambası” koalisyonuna güvensizlik hâkim ve dağılması artık ihtimal dışı bir senaryo değil. Üstelik önlerinde büyük bir bütçe açığı da var. Dahası, Sosyal Demokratlar önümüzdeki yıl yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerinde büyük bir hezimetle karşı karşıya. Sosyal Demokrat Parti (SPD) son aylarda iyice derinleşen krizden çıkmanın yollarını arıyor.
Alman sosyal demokratlar krizden çıkabilecek mi? Kongrede alınan kararlara ve yapılan tartışmalara bakılacak olunursa oldukça zor görünüyor. Üstelik kriz bugüne de özgü değil. Krizin kökeni Gerhard Schröder’in mimarı olduğu “Reform Agenda 2010”e kadar gider.
Neoliberal ekonomik politikalar SPD’ye iktidar kaybettirdiği gibi, sermayenin sözcülüğüne de itti. Bu reform uzunca yıllar protesto edildi. Almanlar her pazartesi “Agenda 2010 eylemleri” düzenledi. Sosyal devleti budayan, ülkeyi neoliberal zihniyete teslim eden “reform” tarifsiz bir hasara neden oldu.
İKİNCİ ENTERNASYONAL’İN İZİNDE
Sağa sapan, kimliğinden uzaklaşan, ilkeli bir politika sürdüremeyen “sosyal demokratlar” geçmiş hatalarından dersler çıkarmadıkları gibi, yeni hatalara da imza atmayı sürdürüyorlar.
Savaş politikaları/militarizm: Bunların en önemlisi savaş politikası. Alman sosyal demokratlar “atalarının” izinden giderek bir kez daha tarihi bir yanlışa ortak oldular. Birinci Paylaşım Savaşı’na destek sunan dönemin sosyal demokratları gibi, bugün de benzer şekilde bir başka savaşa destek verdiler. ABD’nin peşine takılarak Ukrayna savaşında cepheye koştular. Kongrede kabul edilen “Geçiş Sürecindeki Dünyaya Sosyal Demokrat Yanıtlar” başlıklı pozisyon belgesi ile savaş politikaları kutsandı. Scholz, kongrede de kimse kalmasa dahi Ukrayna’nın yanında yer alacaklarını ilan etti. 2021 seçim programında yer alan Avrupa’da barışın “Rusya’ya karşı değil, ancak Rusya ile birlikte” sağlanabileceği çizgisi terk edildi. Bu tespitin “bir hata” olduğu ileri sürülerek “U dönüşü” yapıldı, “Avrupa’nın güvenliği için Rusya’nın dizginlenmesi” çizgisine gelindi.
Neoliberal politikalar: Özel, Scholz ile görüşmesinde, “Milyonlarca insanı en temel haklarından yoksun bırakan neoliberal anlayışın yerine sosyal demokrat bir ekonomik düzen inşa etmeliyiz” dese de bu inşayı gerçekleştirebilecek bir iradenin olmadığı ortada. SPD, neoliberal politikaların sürdürücüsü, sermayenin “sadık” bir dostu. Böyle olunca da bir diğer hayal kırıklığı da SPD’nin adil toplum ve adil gelir dağılımı politikasında başarısız kalması nedeniyle yaşanıyor.
Hegemonya sevdası: Partinin yeniden silahlanma ve askeri güce odaklanması da alınan kararlardan birisiydi. Scholz, eş başkanlar ve diğerleri yaptıkları konuşmalarda bu çizgiyi teyit ettiler. Partinin Almanya’nın dünyada öncü bir rol oynamasını savunduğu ve askeri operasyonları barış politikasının bir aracı olarak kullandığı açıkça sunuldu. Scholz, Almanya’nın Rusya’ya karşı mücadelesinde Ukrayna’yı gerekirse yıllarca desteklemeye devam edeceğini belirtti. Hatta Almanya’nın “diğerleri zayıflarsa” daha da fazlasını yapmaya hazır olacağını vurguladı.
Egemen dış politika: ABD’nin Rusya politikasına boyun eğildi, savaşa müdahil olundu. Washington’ın tüm silahsızlanma ve silah kontrolü anlaşmalarını iptal etmesi ve NATO’nun nükleer ilk vuruş doktrinine başvurması desteklendi.
Kabul edilen belgede ayrıca “egemen bir Avrupa’nın” yeni döneme verilecek en önemli siyasi yanıt olduğu belirtildi. AB’nin savunma politikası ve silah endüstrisindeki “verimsiz ve etkisiz bölünmüşlüğün” üstesinden gelinmesi gerektiği kaydedildi.
Göç yaklaşımı: Koalisyon, sınır dışı edilmeleri sıkılaştırmak ve yardımları kesmek istiyor. Partinin Geri Dönüş İyileştirme Yasası, sığınma politikasındaki sağa kaymanın işareti. İltica politikası konusunda parti içinden açık bir muhalefet var. Partinin sol kanadı ve gençlik örgütü, başvurusu reddedilen ilticacıların sınır dışı edilmesine itirazlarını sürdürüyor.
SAĞ DEĞİL, SOL SAPMA
Berlin’deki konferansta SPD, sosyal demokrat özünü arasa da pek de başarılı olduğu söylenemez. Kendisine yabancılaşan, sokakla bağı kopan, militarizmin bayraktarlığını yapan Alman sosyal demokratlarının mevcut akılla öze dönüş yapmaları zor görünüyor.
Özel, tüm dünyanın bir “dönüm noktasında” olduğunu “21. yüzyılı barışın, sosyal adaletin, demokrasinin, eşitliğin yüzyılı yapmak biz sosyal demokratların görevi” dese de bu görevin mevcut “sosyal demokratlarca” gerçekleştirilmesi uzak bir ihtimal. Sadece Alman değil Avrupa ve dünyadaki sosyal demokrat partilerin yaşadığı savrulmalar göz önüne getirildiğinde bu “görevin” yerine getirilme şansı yok. Sosyal demokratların aslına rücu ederek, sola sapmalarından başka çıkar yolu da yok.