yazılarKıbrıs iktibasillegal “yerleşimci”ler ve “yerleşim”leri - Hayati Yaşamsal
yazarın tüm yazıları:

illegal “yerleşimci”ler ve “yerleşim”leri – Hayati Yaşamsal

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Kıbrıs’ta “De-facto Taksim” ve “De-facto İlhak”ın bileşenleridir .
Emperyal Ankara Otoritesi’nin kendi ülkesinden Kıbrıs’a taşıdığı “YERLEŞİMCİ” ler ve “YERLEŞİM”leri, temel olarak 1974 De-facto Taksim ve “De-facto İlhak”in iki temel yapılanmasının ana bileşenleridir.
Uluslararası Kızılhaç Örgütü (ICRC)’nin Cenevre Sözleşmelerine İlişkin Yorumunun açıkça ortaya koyduğu gibi, Yerleşimci’ler ve “Yerleşimleri” yerel nüfusu etkin bir şekilde dini, ekonomik ve nihai olarak yoksun bıraktığı için, Yerleşimcilere ve Yerleşimlerine yönelik yasak, işgal altındaki topraklardaki İnsan Hakları’na ve yerli nüfusun haklarına dikkat çekmeyi amaçlamaktadır.
Yerli olmayan nüfusların akını, ister zaman içinde sabit olsun ister bir anda olsun, ister süreklilik arz eder olsun, yerli nüfusa yasal olarak ait olan topraklarda dramatik bir demografik değişime yol açar.
İşgalci Devlet daha fazla göçmen taşındıkça, mülk edindikçe ve iş, ticaret ve siyasetle gözle görülür bir şekilde uğraştıkça veya onları devraldıkça, bir zamanlar yerli halkın yaşadığı bu bölgede yerli halk ya sürülüyor, sürülmeyenlerde seyreliyor.
Yerli halktan yerli olmayan insanlara doğru bu demografik kaymaların sonuçları, nihai olarak yerli nüfusun kendi topraklarında kendi kaderini tayin hakkını engelleme etkisine sahiptir.
Bu tür bir bozulma, bölgenin egemenliği üzerinde geniş kapsamlı sonuçlar, İşgalci Devletin toprak üzerindeki kontrolünü ve otoritesini sağlamlaştırmaya yönelik daha kötü niyetli bir niyet doğurar.
İşgalin uluslararası hukuk kurallarına göre geçici olması gerekse de, bir İşgalci Devlet, kendi sivillerini işgal altındaki topraklarda yaşamaları için doğrudan veya dolaylı olarak göndererek gücünü sağlamlaştırmasının ayni zamanda kanıtı olur.
Bir İşgalci Devlet “De-Jure İlhak” kapsamında resmi olarak başka bir toprak elde etmemiş olsa da, Kıbrıs örneğinde olduğu gibi, işgal etttiği topraklarda iktidardayken eylemleri ve faaliyetleri yine de fiili ilhak anlamına gelmektedir.
Uluslararası Adalet Divanı (UAD), Namibya’nın işgali düşünülürken ilhak etmeme ilkesinin “önemli bir önem” olduğunu yinelediği Namibya’nın eski manda topraklarına ilişkin raporlarında bu görüşü dile getirir.
“Dolayısıyla, bu transferler Sözleşme’nin 49(6). Cenevre Sözleşmeleri’ne göre, bu Yerleşimci’ler ve Yerleşim’ler işgal hukuku uyarınca basitçe yasadışı olmanın ötesine geçiyor – fiili ilhak girişimleri veya fiili gerçekleşmeleri anlamına geliyorlar.”
Yine, modern bir Devletin bir bölgeyi resmi olarak ilhak etme veya fethetme niyetini ilan etmesi pek olası değildir, çünkü bu, uluslararası hukuk uyarınca ilhakın tamamen yasaklanması nedeniyle kendi aleyhine tanıklık etmekle eş anlamlı olacaktır.
BM Komisyonu’nun eski bir Özel Raportörü, İsrail ile Batı Şeria’yı ayıran duvarı değerlendirmek için yaptığı bir gezide, “belirli bir durumu doğru bir şekilde tanımlayan kelimelerden neden kaçınılır” diye uyardı. örneğin İsraillilerin, duvarı ilhak olduğunu kabul etmek yerine bir güvenlik gerekliliği olarak tanımlayarak “gerçeği gizlediklerini” belirtti.
Ancak, İsrail’in duvarın “görünür ve güvenlik kisvesi altında açık bir toprak ilhakı eylemidir.” dedi.
Ayni şekilde 49 yıldır Kıbrıs’ta doğudan batıya kadar BM kontrolündeki ara bölge Yeşil Hat’ın kuzeyindeki Emperyal Ankara Otoritesinin Askeri birliklerilerince oluşturulmuş askeri yasak bölgelerin ve sınırların “görünür ve güvenlik kisvesi altında açık bir TOPRAK iLHAKI EYLEMİ deyil midir?
Böylece, ilhakın kasıtlı olmasına ilişkin yasal gereklilik, bir İşgalci Güçün gerçeği gizlediğinde belirsizleşir.
İşgalci gücün Yerleşimci’lerinin ve Yerleşim’lerinim ve ilgili faaliyetlerinin fiili gösteriler olarak ilhakın “açıkça gerçekleri yaratmaya yönelik olduğunu” bildiren BM İnsan Hakları Komisyonu Özel Raportörü, resmi ilhak eylemleri olmasa da , “De-facto İlhak” için “etkisinin aynı olduğunu” gözlemledi.
Ancak yetkililerin tüm bu açıklamaları tekrar etmesinin ötesinde, işgalci gücün Yerleşimci’lerinin ve Yerleşim’lerinin tam olarak nasıl De-facto (Fiili) ilhak anlamına gelebileceğini araştırmak gerekiyor.
Yabancı toprakları ele geçirmek için resmi bir eylem olmadığında, De-facto (Fiili) İlhak, bu tür bir faaliyetin ilhaka yönelik bir niyet çıkarımı sağlayıp sağlayamayacağını belirlemek için davranışın niteliği, boyutu ve süresi analiz edilip, özünde, uluslararası kurumların soruşturmasının yapılıp yapılmadığıdır.
İlhakın formalitesi ne olursa olsun, Kıbrıs bağlamında, birçok faktör Emperyal Ankara Otoritesi’nin Yerleşimci taşıma ve Yerleşim faaliyetinin De-facto (Fiili) ilhak anlamına geldiğini İlhak’ın fiilen gerçekleştini gösteriyor. ( https://www.yeniduzen.com/yil-1975-kibrisin-kuzeyine…)
Örneğin, Emperyal Ankara Otoritesi’nin Kuzey Kıbrıs’ta oluşturduğu İşgal Alt yönetiminin 1977’de çıkardığı “İSKAN, TOPRAKLANDIRMA VE EŞDEĞER MAL YASASI” (http://www.mahkemeler.net/birlestirilmis/41-1977.doc) ile taşıdığı Yerleşimcilere, kovulan Adalı Kıbrıslı Rumların ve diğerlerinin ata yadigarı topraklarını, evlerini ve işyerlerini dağıtarak, “Yerleşim Programı”nın uzun ömürlülüğünün, Ankara’nın uzun süredir devam eden Misak-ı Milli sınırlarına ulaşma “Milli Arzusu”nun ve sonunda Kıbrıs’ı tamamen ele geçirme niyetinin göstergesidir.
İşgal edilmiş Kuzey Kıbrıs topraklarındaki Emperyal Ankara Otoritesi’nin taşıdığı “Yerleşimci”ler ve “Yerleşim”leri sıklıkla tartışılsa da, birçok kaynak, en azından, her Emperyal Ankara Otoritesi İktidarı’nın, 1974 De-facto (Fiili) Taksim ile Kuzey Kıbrısta oluşturduğu “Alt Yönetimi”nin 1974’den bu yana “Yerleşimci”lerin “Yerleşimi”nin büyümesini denetlediği ve desteklediği konusunda hemfikirdir.
49 yıllık işgal ve yerleşim inşası, Emperyal Ankara Otoritesi için kesinlikle yeterince çok planlı bir şekilde kullanıldı.
Emperyal Ankara Otoritesi Adalı Kıbrıslı’ların elinden alıp, Yerleşimci Mülklerine dönüştürdüğü topraklardaki 2004 referandomundan sonra başlatılan ve son on yılda, “Yerleşim İnşaatları” patlamasının telaşı önceki yıllara göre çok daha hızla arttı;
Bu süreç, Alt Yönetim “Yerleşimci Kolonize Rejim kk-Tc” deki hangi siyasi partinin iktidarda olduğuna bakılmaksızın tutarlı bir şekilde desteklendi ve siyasi bir rant olarak kullanıldı.
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin