Faşizmin, tarihsel kökleri öncelikle Avrupa’da, özellikle de 20. yüzyılın başlarında İtalya ve Almanya’da bulunan karmaşık bir ideolojidir. Tipik olarak Orta Doğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesi ile ilişkili değildir. Ancak MENA ülkelerinde otoriter rejimlerin ve güçlü milliyetçi hareketlerin örnekleri de yaşandı.
Milliyetçilik, MENA bölgesinde sıklıkla sömürge karşıtı hareketler ve kendi kaderini tayin etme arayışıyla bağlantılı olarak önemli bir rol oynadı. Bazı ülkelerdeki sömürgecilik sonrası liderler, iktidarlarını pekiştirmek için milliyetçi retorik ve otoriter taktikler kullandılar. Örneğin 2010’ların başındaki Arap Baharı ayaklanmaları hem daha fazla siyasi özgürlük arzusunu hem de otokratik yönetimin reddini yansıtıyordu.
MENA bölgesinde otoriterlik ve milliyetçi hareketlerin örnekleri olsa da, doğru değerlendirmeler yapabilmek için her ülkenin kendine özgü tarihi, siyasi ve kültürel bağlamlarını anlamak önemlidir. Bir terim olarak faşizm, tipik olarak tarihsel Avrupa faşizmi ile yakından ilişkili hareketler ve ideolojiler için kullanılır ve bölgedeki tüm siyasi gelişmeler için uygun bir tanımlayıcı olmayabilir.
Faşizme karşı dayanışma, demokrasinin ve insan haklarının korunmasının hayati bir unsurudur. Tarihsel olarak faşizm otoriterlik, aşırı milliyetçilik ve bireysel özgürlüklerin bastırılmasıyla ilişkilendirilmiştir. Faşizme karşı çıkmak kolektif eylem, birlik ve demokratik değerleri destekleme kararlılığını gerektirir.
Faşizmin tarihsel sonuçları ve temel ilkeleri hakkında farkındalık yaratmak çok önemlidir. İnsanları bunun oluşturduğu tehlikeler konusunda eğitmek, ona karşı direnç oluşturmaya yardımcı olabilir.
Vatandaşlar, kapsayıcılığı, çeşitliliği ve insan haklarının korunmasını teşvik eden liderleri ve politikaları desteklemek için demokratik süreçlere katılabilir. Oy vermek, demokrasi yanlısı girişimleri desteklemek ve barışçıl protestolara katılmak faşist eğilimlere direnmenin yollarıdır.
Ayrımcılığı ve nefreti reddeden güçlü, kapsayıcı topluluklar oluşturmak faşist ideolojilere karşı koyabilir. Farklı gruplar arasında diyaloğu ve anlayışı teşvik etmek, ayrımların kapatılmasına yardımcı olabilir.
Eleştirel düşünme becerilerini ve medya okuryazarlığını geliştirmek, bireylerin genellikle faşist hareketlerle ilişkilendirilen propaganda ve yanlış bilgileri fark etmelerine ve reddetmelerine yardımcı olabilir.
Bazı durumlarda şiddeti veya ayrımcılığı teşvik eden faşist örgütlerle mücadele etmek için yasal işlem gerekli olabilir. Hükümetler ve kolluk kuvvetleri bu konuda çok önemli bir rol oynamaktadır.
Faşist hareketler sınırları aşabilir. Ülkeler ve kuruluşlar arasındaki uluslararası işbirliği ve dayanışma, bu tehdidin küresel ölçekte ele alınmasına yardımcı olabilir.
Faşizmle mücadelenin, uyanık olmayı ve demokratik ilkeleri destekleme kararlılığını gerektiren, devam eden bir çaba olduğunu unutmamalıyız. Kıbrıs’ta hukuğun üstünlüğüne saygı göstererek ve barışçıl ve kapsayıcı çözümleri teşvik ederek yapmak şiddetin artmasıyla hayati ve sosyo-ekonomik anlam taşımaya başlamıştır.