Kıbrıs iktibasHare YakulaKuru vajinaların ticarileştirildiği küresel ağda bir durak: Kuzey Kıbrıs - Hare Yakula
yazarın tüm yazıları:

Kuru vajinaların ticarileştirildiği küresel ağda bir durak: Kuzey Kıbrıs – Hare Yakula

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Sarı saçlı, beyaz tenli genç bir kadın Burhan Nalbantoğlu Hastanesi’nin Acil Servisi’nde hayli tedirgin. Yanında siyah giysili bir “abi”. Konuşacağı zaman önce “abi” ye bakıyor, izin alıyor. Doktor durumu anlıyor ve zaten orada olmaması gereken “abi” dışarıya çıkarılıyor. Genç kadın dilinin döndüğünce anlatıyor ve 20 tane ağrı kesici içtiği anlaşılıyor. Midesinin yıkanması gerektiği söyleniyor genç kadına. Fakat “abi”, polis gözetiminde ve izninde tüm mesuliyeti üzerime alıyorum, olacak olanlardan mesulüm ifadelerinin yer aldığı kâğıdı imzalıyor ve yarı baygın kadınla birlikte gözden kayboluyor. Yaşanan o kadar sıradanlaşmış ki, her şey, hiçbir şey, olmamış gibi devam ediyor sonrasında!

Kuzey Kıbrıs’ta fuhşun yasak olmasına rağmen 40’a yakın genelev var. Kim bilir yasak olmasaydı kaç tane daha olurdu? 2000 yılına ait Gece Kulüpleri ve Benzeri Eğlence Yerleri Yasası’nda “Başka yasalarda aksine kural bulunup bulunmadığına bakılmaksızın fuhuş yaptığı saptanan revü artisti veya konsomatrisler ile bu kişilerin fuhuş yapmalarına teşvik edenler suç işlemiş sayılırlar ve mahkumiyetleri halinde iki yıla kadar hapis cezasına veya Bir Milyar Türk Lirası’na kadar para cezasına veya her iki cezaya birden çarptırılabilir.” şeklinde ifadelerle fuhuş yapma veya aracılık etmenin suç olduğu açıktır.

Bu nedenledir ki genelevler, gece kulübü veya “night club” olarak isimlendiriliyor. Haliyle buralarda çalışan kadınlar fahişe değil “konsomatris” ya da “bar maid” oluyor. İşin ilginç yanı sözde dans gösterisi ve içki servisi yapan bu genç kadınların her hafta devlet hastanesine kontrole götürülmeleri zorunluluk. Sağlık raporu temiz olmayan kadın ise anında yurt dışı ediliyor. Bu da fuhuş yapma veya aracılık etme suçtur denilen yasada yazıyor. Ne büyük bir örtbas değil mi?

Çoğunluğu Doğu Avrupa ve Sovyetler Birliği’nin dağılmış ülkelerinden olan kadınların adaya girişlerinde pasaportlarına polis tarafından el konuluyor. Kadınlar uçaktan iner inmez hastaneye götürülüyor. Sağlık kontrolü sonrası çalıştırılacağı tesisin, gece kulübünün içerisinde veya bitişiğindeki evlere yerleştiriliyor yasasında çalışma ile barınma yeri aynı yerde olmamalıdır yazmasına rağmen! Kadınlar için hapis hayatı başlıyor. O artık birinin malıdır! Patronu vardır, patronunun yardımcıları “abi”ler vardır. Haftada bir hastane ve yiyecek alışverişi bazense özel hastalık durumunda yine hastane dışında dışarıya çıkmaları, hatta “abi” siz olmaları mümkün değildir.

Taşkınköy’de çok bilindik bir marketteyim. Her hafta aynı gün ve yerde, aynı manzara. Park alanında siyah camlı bir minibüs yanında bekleyen bir “abi” var. Vazifesinin ne olduğunu anlıyorum. Marketteki kadınlar alışveriş sepetini doldurmuş. Çaktırmadan bakıyorum. Sepetlerinde hemen hemen her ürünün en ucuzu var. Gözüme ilişen bir paket beni annemin çocukluğuma götürüyor. Hani tavuk evde beslenir ve artık çıkarmadan yenirdi ya ciğeri, taşlığı, kafası, ayakları… Kadınların sepetinde de 5,6 tavuk boynu(gursağı) bir arada paketlenmiş, anlayacağınız en ucuzu…

Bu genç, beyaz tenli kadınlar birbirinden ayırt etmeksizin “Nataşa” diye adlandırıldı. “Nataşa” artık Rus dilinde insan isimden çok bir nesneyi tanımlayan sözcüğe dönüşmüş durumda. Nereden geldiği veya isminin ne olduğu hiç önemi değil, kadınların tümü “Nataşa”dır.

Victor Malarek, “Nataşalar” kitabında insan simsarlarını, politikacıları, polisi ve ticari seks dolaşımından beslenen vahşi sömürgenleri gerçekleştirdiği röportaj ve gözlemleriyle teşhir ediyor. Seks ticaret yollarını deşifre ediyor. Simsarların ağına yakalanan kadınların dünyayı dolaştırılıp, bedenleriyle sömürüldüğünü anlatıyor. Daha da öteye giderek küresel seks ticaretinin nasıl ve neden günümüze dek güçlenmeye devam ettiğine kafa yoruyor. Bizde ise yazılan, çizilen pek bir şey yok. ABD’nin İnsan Ticareti Raporu’nda “Kıbrıs Türklerinin Yönetimindeki Bölge” başlıklı bir bölüm var. Altındaki açıklama ise yıllar değişse dahi değişmiyor. Çünkü denetleme yok, cezalandırma yok. Alanda fonlarla oluşmuş dernekler bu kölelik karşısında pansuman görevi dahi göremeyecek kadar yetersiz. Veri sunulamıyor. 2021, 2022 ve 2023 yılları raporları İnsan ticareti ve seks turizmi simsarlarının iştahını kabartacak nitelikte.

Örneğin Kiev’de bir gazetede yayımlanan ilanlardan birisi şöyle: “Kızlar: Bekar ve güzelsiniz. Genç ve uzun boylusunuz. Sizi model, sekreter, dansçı, koreograf, jimnastikçi olmaya davet ediyoruz. Barınma sağlanacaktır. Yurtdışı olanakları vardır. Şahsen başvuru gerekmektedir.” Bu tür çağrılar “tek yapman gereken ortaya çıkıp kendini göstermek!” cümlesiyle son buluyor.

Kadınlar bir kez derlenip toparlandıktan sonra küreselleşen bu ağ içerisinden çıkmaları çok zor. Birinin kölesi oluyor ve farklı sürelerde farklı ülkelerdeki simsarlara satılıyor. Kölelik hız kesmeden devam ediyor. Kuzey Kıbrıs’ta sözde konsomatris veya bar maid olarak getirilen kadınlara en fazla altı ay vize alınabiliyor. Sanmayın ki bu kadınlar altı ayın sonunda ülkelerine dönebiliyor. Uluslararası et ağına girmek kolay, çıkabilmek zor. Farklı bir ülkede veya tekrardan gir çık yaparak ya da öğrenci vizesiyle patronuna kazandırmaya devam ediyor.

Kuzey Kıbrıs gibi bir sömürgede enternasyonal erkeklik karşısında kadınlar istismara çok daha fazla açık oluyor. En nihayetinde ada yarısında hukuk yok, askeri rejim ve ateşkes koşulları söz konusu. Her ne kadar cennetten parça deseler de, Kuzey Kıbrıs, kuru vajinalarla sınırları ve kültürleri aşarak ticarileşen küresel ağdaki bir duraktır.

 

2023 İnsan Ticareti Raporu: Kıbrıs

https://www.state.gov/reports/2023-trafficking-in-persons-report/cyprus

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin