yaklaşımlarHalil PaşaDünya, Türkiye ve adayarımızda, krizin seyri - Halil Paşa
yazarın tüm yazıları:

Dünya, Türkiye ve adayarımızda, krizin seyri – Halil Paşa

333 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

YOKSULLAŞMA DAHA ÇOK AZ GELİŞMİŞ ÜLKELERDE ARTTI

2014 yılında, Rus nüfusun yoğun bulunduğu bölgelerde Ukrayna devletine karşı başlayıp yayılan silahlı çatışmalar, 24 Şubat 2022 tarihinde Rusya devlet başkanı Putin’in savaş ilanından bu yana, Ukrayna’yı terk edenlerin sayısı 10 milyonu geçti. Ve Ağustos ayı başında BM Yüksek Komiserliğinden yapılan açıklamada 60 binin üzerinde ölüm, bir o kadar yaralı ve 15 bini aşkın savaş kaybı var.

ABD ve Avrupa ülkelerinin, Ukrayna’ya savaş desteği verdikleri silahlarını, Rusya’nın silah gücü ile savaş dayanıklılığını, kendi toprakları dışında süren ve bir dünya savaşına dönüşebilme potansiyeli taşıyan bu savaşta test ettikleri bilinmeyen değil.

Öte yandan bu savaş, dünya pazarına ihraç edilen tahıl ürünlerinin düşmesine, Rus gazındaki arzın kısılmasına yol açtığı da olayın diğer yüzü. Enerji ve gıdadaki bu düşüşün, zaten pandemi nedeniyle ekonomik çarkların yavaşlayarak adeta durma noktasına yaklaştığı dünya ticaretinde önemli pazar payına sahip ABD’den Çin’e, Avrupa’dan Japonya’ya üretimde ve ticarette büyük düşüşlere yol açtı. Ulaşım fiyatlarından enerji ücretlerine, ton başı suyun fiyatından ekmek somununa ve temel tüketim maddelerine varıncaya kadar fiyatlar adeta uçtu. Bu dünyanın hemen her ülkesinde daha çok insanın satın alma gücünü düşürdü. Pandemi ve arkasından patlak veren Ukrayna-Rusya savaşı, önceki yıllara göre daha çok insanı fakirleştirdi. Kapitalizmin genel kuralıdır her zaman olduğu gibi sermayeyi kontrol eden az sayıda insan da krizi fırsata çevirip servetlerine katladı. Dünyanın geriye kalan büyük bölümü ise fakirleşti.

Öte yandan ABD, Avrupa, insan hakları ve teknolojisi gelişmiş pek çok ülkede nüfusun daha az bir kesimi fakirleşti. Buna karşın dünya ticaretindeki pazar payları düşük, içeride muhalefet, dışarıda komşularıyla zaman zaman sıcak savaş dönüşecek kadar barışık olmayan, Türkiye, Ortadoğu, pek çok Afrika, Asya, Latin ülkelerde nüfusun büyük bir bölümü krizden daha çok etkilendi. Bu nedenle dünyada fakirleşmenin esas yükünü de bu ülkelerde yaşayan insanlar taşımak zorunda kaldı.

Beş yıl öncesine göre dünyamızda hem ülkeler arasında “ekonomik gelişmişlik açığı” daha da açılı, hem de içerisinde Türkiye’nin de bulunduğu gelişmekte olan ülkelerde yaşayan nüfus katlanarak fakirleşti. Bu durum krizin dünya ölçeğindeki özet genel resmidir.

TÜRKİYE VE KIBRIS

Siyasi ve sosyal yaşamda, otoriter, demokrasi ve insan hakları fakiri, ekonomide enflasyon-devalüasyon ile boğuşan, buna karşın çeyrek yüzyıllık iktidarı sonunda radikal kılınan İslam diniyle ülkeyi Ortadoğulu yaşam tarzına daha bir yaklaştıran Erdoğan ve AKP rejimi Türkiye’sini, krizin üzerine bir de deprem vurdu. Buna rağmen yapılan “seçimleri” kazandı. Ve beş yıllık iktidarını da neredeyse garanti altına aldı.

Bu nedenle Erdoğan ve AKP yanlısı sermayenin parasal ve mal varlığının, halkın da dini inancının katlanarak büyüyeceğini öngörmek için kahin olmak gerekmez sanırım.

KKTC enerji sektöründe “neden illa da AKSA?” sorusunun cevabı, ya da bugün AKP tarafından daha çok kazansın diye Akbelen ormanlarının katliamına girişen Cengiz Holding vb. şirketlerin ada yarımızdaki beş yıldızlı otellerini Kıbrıs’ın kuzeyinde alçak orman arazilerine inşa etmesi; en güzel plajları da babalarının malı gibi yine daha çok kazanç için halka kapatmaları…

Ancak resmin bütününe baktığımız zaman anlayabiliriz.

O da “Türkiye’de ne varsa burada da olacağı” konusundaki sömürge mantığı anlayışıdır ki; adanın kuzeyinin yalnızca ekonomik olarak değil ama yaşamın hemen her alanında Türkiyelileşeceğini anlatır.

Sonuç olarak, Kıbrıs Sorununun çözümünde tarafların en uzak olduğu bir anda, üstelik de Kıbrıslı Türk solunda oportünizm, bölünmüşlük, inançsızlık ve eylemsizlik halinin zirve yaptığı bir dönemde, “Toros dağlarına bahar geldiğinde ancak beşparmakların çiçeğe durabileceği” gibi bir durumla karşı karşıyayız. Nitekim siyasette özne ya da kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomi inşa etmenin yolunun, mevcut AKP iktidarının dayattığı ilişkiler dışına çıkmakla mümkün olduğuna, bunun dışındaki söylemlerin BOŞA KÜREK ÇEKMEK olduğunu bilmeyen mi var?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin