yaklaşımlarÖzkan YıkıcıYeni bir darbe yıldönümünden - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Yeni bir darbe yıldönümünden – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Günler günleri, aylar ayları ve seneler seneleri kovaladı. Tam 49 yıl oldu. Kıbrısta önce Yunanistan ABD patentli askeri darbe ve ardından yine müsaadeli Türkiye müdahalesiyle Kıbrıs resmen fiylen ikiğe ayrıldı. Hesapta önce darbe ve sonra “garantörlük” dendi. Fakat, bir daha Kıbrıs Cumhuriyeti adanın tümüne hakim olamadı. AB üyesi olsa da durum deyişmedi.

Tam 49 yıl geçti. 15 Temuz 74 darbesi Kıbrısın aslında elilerdeki tezlerden biri olan Taksim tezinin bir başka şekliyle gerçekleşme tarihinin başlangıcıydı. O dönem deyişik kanıtlarla konu epey konuşuldu. Fakat, günümüze gelince,

Konunun önemi artık hafızalarda pek kalmadı. Sadece güncel idolojik ihdiyaca göre kulanımda brakılıyor. Öyle brakılıyor ki durum adeta Türk Rum denklemine dek geriletildi. Halbuki 15 Temuz darbesi de bize Kıbrıs yakın tarihinin önemli yeniden üretilme şeklidir. Çünkü, Kıbrısta o dönem yaşanan en yumuşak iki kesim ilişkisi vardı. Siyasal gerilimlerin azaldığı ve konunun adeta normelştiği dönemdi. Öyle savaş falan da beklenmiyordu. Tam aksi örneğin 73 yılının yazında bizim gibi gençler Erenköy sahilerinde konuşurken, Yunanistanın yapacağı darbe ve Türkiyenin adaya çıkıp ülkenin yarısına el koyacağı ihtimallerini konuşuyorduk. Çünkü gidişat Türk rum savaşı deyil de Makariyosun tavırları ve paranoyalaşan ABD ile Yunanistan tarafının bu duruma müdahale edecekleri zemine doğru hızla gidiyordu. Özellikle Makariyosun Yunanistan askerlerinin adada asker olarak görev yapamayacağını söylemesi, Sovyetlerle olan ilişkileri ABD eksenini endişelendiriyordu. O dönemin Kisincir süreci olduğunu da akılda tutmak gerekirdi. 74 Mayısındaki görüşmelere Makariyosun kendi deyil de diplomatik eksene göre dışişlerini göndermesi de işi iyice kızıştırdı. Darbenin geleceğini ABD ve İngiltere elçiliği ile ilişkisi olanlar da sonradan anlatmaya başladıydı.

Yukardaki basit bazı anımsatmalar, bizi şu genele hep taşıyor: Kıbrısta görünürdeki ister çatışma ister se görüşmeler sorunun sıçramasında direk tavır olmadı. Kıbrısın sıçrama yapması ve genel siyasal yönlendirmelerde hep uluslararası koşulların sonucu olduğu ve hat da 74 darbesindeki gibi de Kıbrısta ilişkiler yumuşamışken, hesapta adanın bağımsızlık garantörlerinin önce darbe sonra müdahale ile resmen ikiye ayrıldığı dönemi bunu kanıtlamaktadır.

Bir başka önemli konu da olaylar bir anda olmaz. Belli bir birikime ulaşması gerekir. Deyişik seçenekler oluşturulur. Duruma göre hangisi uygunsa uygulanır. Tek merkez de yok. Örneğin, yetnişdöret darbesinde eğer Makariyos ölseydi, yerine Kliridisin de gelme seçeneği varken, belkide Türkiyenin müdahalesine gerek olmayacaktı. Fakat, resmen bazı İngiltere elçiliğinde çalışanların da anlatığı gibi Makariyosun İngiltere ölmesini istemediği de malumdu. Makariyos kurtulunca ne Kliridis başa geldi nede öteki devamlı görüşmeler metni üzerinde durum deyerlendirildi. Daha önceden de hazırlanan öteki seçenekle Türkiye adaya çıktı. Bunun da önemli bir kanıtı, daha Kıbrısla hiçbir görünürde gösterge yokken, Semih Sancarın özel harp dayresine ayrılan kaynağın artırılmasını istemesidir. Çoğu bilmez: ÖHD o dönem Kıbrısta Bayraktar B adıyla Türkleri yönetiyordu.

Son olarak, Kıbrıs fiylen ikiye ayrılsa da resmen sistem devam ediyordu. Giderek bu koşul bazı önemli uluslararası etkileri hafızadan sildirti. Sistemin resmi idolojik ihdiyacına göre kulanım güncesi brakıldı. Hat da ABD ve ingilterenin olaydaki karar alıcı durumları sildirtilmeğe çalışılındı. Bu tutum, zaman geçtikçe bilinenlerin de sildirtilmesiyle sığ bir Kıbrıs askeri darbe düşüncesine gelindi. Önemseyen de kalmayıp, sadece bahane suçlaması ihdiyaçlı mavzeme şekline sokuldu.

Kısaca, tam 49 yıl geçen Kıbrıstaki Askeri cunta ile Eyoka Benin darbe yıl dönümüne geldik. Birçok olgu konuşulmuyor. Hat da daraltılarak kendine göre alanla olay anlatılıyor. Özellikle K. Kıbrısta nifusun önemli kısmı konuyu hiç yaşamadı. Klasik ezberlerle de resmi idolojik alanda uyutulmaya potansiyel güçtür. Olayla direk alakalı ve karar aldırtıcı İngiltere ve ABD çoktan akıldan atıldı. Hat da darbe sonrası ortak müdahale kabul eksenindeki Sovyet durumu da ya abartılarak veya yok sayılarak kulanılmaktadır. Kimse Türk Rum ilişkileri odenli yumuşamışken, neden darbe yapıldığı sorusunu da sormağı unutu. Garantörlerin adanın bağımsızlığının garantörü görevi varken, tam aksine darbe yapma ve müdahale edip fiylen ikiye ayırma tutumları da sorgulanmıyor. Sorgulanmadığı için de hala bizim resmi kesimimiz garantörlüğü savunmaktadır. Halbuki garantörlerin bağımsızlığı yıktığı gerçeği 74 yılında bu denli net şekilde yaşandı.

Tekrar edelim. Olay bir anlık deyildi. Taksim tezinin ve Enosisin duraklaşan şeklinin 74 yılında hayata geçirilmesidir. Bunu da gerçekleştiren adanın bağımsızlığını korumakla görevlendirilen ülkelerdir. Son nokta, Kıbrısın Kapitalist sistem içinde sömürgesel ekseninde olduğunu akıldan çıkarmamak gerekir. Sömürgesel koşullarda oynanan oyunların da ancak bedeli olur. Askeri darbe, sömürgecilikteki yeni sıçrama lanı oluyordu. Salt Kıbrısta dyeil, o dönem birçok yerde Kisincir stratejisi olarak denedi. Sistemsel öz bu gerçekliklerin de aynasıdır.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin