yaklaşımlarBurak KurtcebeDilin ve Dilsizliğin Sorunu - Burak Kurtcebe
yazarın tüm yazıları:

Dilin ve Dilsizliğin Sorunu – Burak Kurtcebe

333 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Tarih yazımı kadar dilin kendisinin de önemi vardır…

Ünlü felsefeci Ludwig Wittgenstein “İnsan dilinin sınırları kadardır” der.

Dil iktidarla bağlantılıdır. Her dönem iktidarda bulunanlar kendi aygıtlarıyla kendi dillerini yaratır önce. Daha sonra da savunularını ve varlıklarını bunun üzerine geliştirir.

Bunla ilgili en güzel tanımlamalardan biri Paulo Freire’nin Ezilenlerin Pedagojisi’nde mevcuttur: “Ezenler, kolonyal ve sınıfsal sömürünün devamı için Mitoslar yaratıyorlar. Ezilenler baskı ve iktidar karşısında bu Mitosları içselleştirip, kendilerine mal ediyorlar. Benimsenip içselleştirilen Mitoslarla birlikte ezilenler kendilerini ezenin gözü ile görüyor ve değerlendiriyorlar. Bu bir kültür çıkarmasıdır. Ezilenlerin bilinci Mitosların işgaline uğruyor. Eğitim işte bu işgalin aracıdır”

Günümüz dünyasında ise iktidar ya da sömüren eğitimi de eline alarak kendi sözcülerini ve devamlılığını üretmektedir. Hatta kendi muhalefetini bile dizayn eden bir noktadadır.

Kelimelerde “ezen” ya da “ezilen” ya da %99’a karşı %1 gibi söylemler kolay görünse de pratikte öyle değildir. Aynı oranda ‘ezildiğimiz’, hatta nitelik olarak aynı şartlarda çalıştığımız başka meslek grubundan dostlarımızı bu oluşturulan dil sayesinde durumlarını anlamamakta, o argümanları kullanarak aynı konumda bulunduğu insandan yana taraf olması gereken arkadaşlarımız, ezenlerin yanında saf tutabilmektedirler…

Egemenler, kendi dillerini oluşturup kendi düşünceleri doğrultusunda alt sınıfları manipüle ederek, olası tepkileri siyasal çıkarlarına kanalize etmektedirler çoğu zaman.
Kıbrıslı Elen burjuvazisinin, Kıbrıslı Elen halkının sömürgeci İngiltere’ye olan tepkisini kendi çıkarlarına olan ENOSİS’e yönlendirmesini bu konuya örnek olarak verebiliriz…

Egemen sınıfların dili ve siyasal yönelimini anlamak, toplumların aldığı kararları anlamamızda da bize yol gösterici olmaktadır…

Toplumun bir dili savunması ya da anlayabilmesinin sınırı “Kurban olmak ile katlanmak ve değiştirmek arasındaki çizginin belirsizliği” içerisinde saklıdır…

Kapitalist değer tarzının “sol” içerisinde de kariyerist ve şekilci olması, sadece iktidarın dilinin ve pratiği üzerinden kendi tepkisini üretebilen, kendi ajandası ve söylemini oluşturamayan o “sol” büyük bir problemdir…

Günümüzde dilin sorunu kadar dilsizliğin de bir sorun olduğu görülmektedir. Muhalefet hiç olmadığı kadar sessiz ve herhangi bir bedel ödemeye ya mecali yok, ya da ödediği zaman bu durumun erdemini anlatacak bir söylemi…

Hayatı dilin başkaldırışıyla, kendi söylemimizi ve eylemimizi ürettiği noktada değiştirebileceğiz…


Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
339AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin