yaklaşımlarÖzkan YıkıcıPeki, burada algılar nasıl dolaşıyor? - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Peki, burada algılar nasıl dolaşıyor? – Özkan Yıkıcı

333 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Haftalardır ağırlıklı olarak Türkiye seçimleri üzerine, Kıbrıs penceresinden de katılarak görüşlerimi anlatmaya çalışıyorum. Elbet, buradaki yansıyışları da gözden daha çok kaçırıldığı için de aradan hep sıkıştırıyordum. Seçimler sonlandı. Günler akıyor. Ama, belli ki tortular hala devam ediliyor. Olanı net okuyamamanın ve beklentilerin sıkışmışlığında da kurgular, hayalerde olmaya devam ediyor. Oysa zaman akıyor. Olaylar gelişiyor. Çoğu kurulan düşlere ve anlatılanlara ne yazık katılmıyor. Zaten alıştırılmış sömürgesel teslimiyet kültüründe olmanın yeniden üretilmesini yaşamaktayız. Elbet bazı ufak hesaplar ve beklentilerle de seçimler sonrasında konuşturulmaması da olamazdı. Daha baştan hep TC seçimleri deyil de acaba beklentilerle de taşlanıyordu. Koltukcular deyişecek mi yerlerine kim gelecek, konuşmadan beklerken sıra gelecek mi duruşlar arada bir ilgili çevrelerden kitlesel akışa katılıyordu. Zaten gazete mahşetleri veya medya habercilikte bunları kolayca yakalarız. Öyle ki hatırlarsınız, Kılıçtaroğlu adaya gelmesine karşın hiçbir muhalif partiyle görüşmedi. Ayni şekilde muhalefet liderleri de CHP ile temas kurma durumundan çok uzaktılar. Bu basit gerçek dahi genelin önemli resmini anlatmaya yetip de artıyor.

Türkiyede seçimler sonlandı. Günler geçti. Kabine kuruldu. Belli ki onca suçladıkları dış güçler hikayesini kabine resminde çok kolay kamaşan renklerle yakalamak kolaydır. Tabi korku körlüğü veya teslimiyet uykusunda deyilseniz. K. Kıbrıs böyle bir uykuda. Öyle olmasa son birkaç hesapta Çavuşoğlundan Oktaya nasıl kaydığını okuyup derin rüyalara dalınmazdı. Tekrar edecem: Kutret ile Tufan beyler bu oyunda önemli figürdüler. Hala konuşacak da deyiler. Tabiyata aykırıdır. Bizim de ara seçim jrüzgarına kapılındı. İlk sinyal geldi. Hani derdim ya: TC elçisi Fevzioğludur. Buna dikat edin. Yasaları ve hukuku gayet iyi kulanmayı da bilir. Nitekim, var olan ve pek uygulanmayan bir kural Tacan Reyanı vurdu. Neymiş, kurala uygun deyilmiş. Ama bu bir ilktir. Nice madeye uymama ile geçiştirilen konu vardı Hat da kitabına uydurulurdu. Ama Reymanın özellikle yargıçlıktan istifa ederken, gösterdiği gerekçeler ve yargı merkezinin açıkladığı neden çelişkisi, daha ozamandan bir uyarıdır. Neyse anayasaya uymayan nice parti kurmadan aday olmaya dek kural varken, arada bu madeler birielri için hahtırlanır. Tacanın da durumu bu. Ama herkes yasal dyeip yutmaya da hazır. Hele aday olmaması için oluşan koşullardan sevinecek birileri de mutlaka var.

Konuyu araya sıkıştırırken, aslında Türkiye seçim sonrası özellikle belirli kesim yine Kıbrıs sorunu rüyasına yatığını da ekleyelim. Ama oluşan gelişmelerden kimse haberdar dyeilmiş gibi. Hele Kıbrısla özdeşleştirme durumu yok. Örneğin, Erdoğanın törenine Nato genel sekreteri de katıldı. Üstelik görüştüler de. Ansızın Kosovaya da Nato adına Türkiye komandoları göndrildi. Kosova deyince, Kıbrısın bir durup üç düşüncesi olması yerlerden birisi de olduğunu mutlaka hatırlatmak gerekir. Ama, burada bunlar yok. Dışişlerine Fidanın gelmesi ise pek de konuşulmak istenmez. Sadece yeniden doğru yanlış hesaplanmadan atışlar yapılmaya devam. Bir anlamda seçimlerde olduğu gibi sonuç ve gelişmeler şimdilik fazla karşılık bulmuyor. Belki Şimşek biraz daha fazla öne çıkacak. Nede olsa elde  makine dövüz hesaplanıyor. Ama, şimşeğin nasıl kovulduğu ve şimdi nasıl çağrıldığı ikilemdeki ekonomik yıkımı da pek anlamak isteyecek olan da yok. Hele genelde Türkiye ekonomisinin bugününe gelmede Mehmmt Şimşeğin de katgısını sakın konuşmayın. Unutuldu ve onun başarılı hikayeleriyle masal gibi moral aranmaya şimdiden başlandı.

Bir Günün mahşetiyle İMF siz İMF uygulanacak. Ama yeniden kovulan ve yerden yere vurulan Şimşek şimdi unut gibi ilaç satımına konulacak. Koltukcularımız ise hisetrimeden merak ve korkuyla yeni yönetecek olan makamcının ne yapacağını ve kellerin korunup alınmayacağını beklemektedirler.

Bir ironi ile yazımı tamamlayım: Ersin Tatar son günelr hariç, Türkiyenin her yerine gidip konuştu. Cirit atıp pilotluk elbisesi dahi giyip uçağa bindi. Şehirlerde konferans verdi oyun oynadı. Ama, onca propagandaya karşın yapılan bir televizyon yarışmasına katılan iletişim fakülteleri öğrencileri K. Kıbrısın saraylısının adını bilemediler. Hem de soy adı “Tatar” verilmesine rağmen yine de bilmediler. Fisun Tatar dahi söyleyen oldu. Belli ki onca hamaset ve seyahat, hiçbir işe yaramadı. Sadece harcılahlar ve çocukça tavırlarla buharlaşan sterlinlerin külü kaldı.

Kısaca, K. Kıbrısta hala Türkiye gerçeği ile karşılaşmak istenmiyor. Oysa her gelen yeni kararla birşeyler buharlaşıp gidiyor. Dokunan bir ses çıkarıyor. Okadar. Oda oluşturulan anti propagandayla da direnenleri suçlayarak adeta sistem daha sağlam adımlarla ilhaklaşmanın depremini yaşatmaya devam ediyor. Onun için Türkiye seçimleri, dış politikadaki durum Mehmet Şimşekle dış sermaye beklentili ilaç ekonomisi falan burayı ırgalamıyor. Hele de koltukta oturanlar, hamasi nutuk çekip hat da Üstel tipi konuşmadan malı getirmekle meşkuliyete devam. Tek korkuları buradaki halk deyil de Türkiyedeki yeni efendinin kendilerine dokunup dokanmayacağıdır. Üstelik elerinde bir fayız yaşanmışlığı örneği de varken.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin