yazılariktibasmRNA’nın güvenilirliğini bu dava belirlemeyecek - Çağrı Mert Bakırcı
yazarın tüm yazıları:

Almanya'da BioNTech aleyhine açılan tazminat davası, bize mRNA aşılarının zararlı ya da zararsız olduğunu söylemeyecek. Bütün ilaçların 'aşırı nadir' de olsa yan etkileri vardır, tabii ki aşıların da. Bu davada sadece şikayetçinin herhangi bir yan etkiye maruz kalıp kalmadığı tespit edilecek. Yoksa bilimin defalarca altını çizdiği gibi, COVID-19 aşıları güvenlidir...

mRNA’nın güvenilirliğini bu dava belirlemeyecek – Çağrı Mert Bakırcı

333 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

BioNTech’in COVID-19 aşılarına karşı Almanya’da açılan dava, geçen hafta boyunca aşı karşıtlarının favori yalan malzemesi oldu; dava devam ettiği müddetçe de muhtemelen kafası karışık insanları korkutmak için bir malzeme olarak kullanmaya devam edecekler. O nedenle bu konudaki kafa karışıklıklarını gidermenin önemli olduğunu düşünüyorum.

Öncelikle yalın gerçeklerle başlayalım: Aşılar COVID-19 pandemisinde harika bir şekilde çalıştı. Şu anda aşı karşıtları arasında, aşıların işlevsiz olduğuna veya pandemiyi beklendiği gibi bitiremediğine yönelik ciddi bir algı yaratma çabası var; ancak bu tamamen hatalı. Araştırmalar sadece ABD’de yapılan 650 milyon doz sayesinde 3 milyon ölümün önüne geçildiğini ve 18 milyon kişinin hastanelik olmasının engellendiğini gösteriyor. 3 milyon ölüm, halihazırda ABD’deki toplam ölüm sayısının 3 katı demek! Dünya çapında (en azından 185 ülkede), sadece 8 Aralık 2020 – 8 Aralık 2021 arasındaki 365 günde yapılan aşılar sayesinde önlenen ölümlerin sayısının 14.4 milyon civarında olduğu hesaplanıyor! Ve hepsinden önemlisi, şu anda pandeminin gündem radarımızdan çıkmış olmasının en önemli sebebi aşılar: Aşıların sağladığı güvenli bağışıklık sayesinde 10 milyonlarca insan hastalığın önüne geçebildi veya çok hafif bir şekilde atlattı; bu sayede virüse bıraktığımız oyun alanı iyice daraldı ve bu da pandemiyi kontrol edilebilir seviyelere çekti. Eğer aşı karşıtlarının saçtığı yalanlar olmasaydı ve bilim iletişimi dünya kültürünün daha büyük bir parçası olsaydı, muhtemelen yaşanan ölümler ve hastanelik olan insan vakaları da dikkate değer miktarda azaltılabilirdi; ayrıca sürü bağışıklığına çok daha hızlı ulaşılarak pandemi topyekûn sonlandırılabilirdi.
E o zaman neden aşı üreticileri dava ediliyor? Çünkü bu ilaç firmaları için sıradan bir durum ve bu işte çok para var!

Grip aşısının bile yan etkisi olabilir

Hiçbir ilaç veya aşı yan etkisiz değildir. En basit grip aşısı bile, aşırı nadir vakalarda Guillain-Barré sendromu dediğimiz nörolojik bir hastalığa neden olabilir. Aspirin nefes darlığına ve göğüs ağrılarına neden olabilir. Ağrı kesici olarak aldığınız ibuprofen, aşırı nadir vakalarda depersonalizasyon hissine, disfori veya öfori haline, saç kaybına, burun kanamasına, aşırı bitkinliğe veya kan kusmaya neden olabilir. Ateşinizi düşürsün diye aldığınız asetaminofen, yine aşırı nadir durumlarda ülsere, anormal kanamalara, kanlı idrara, gözlerde sararmaya neden olabilir. Parasetamol aşırı nadir vakalarda vücudunuzda şişme ve kızarıklıklara, tansiyon düşmesine ve kalp çarpıntılarına, beyaz kan hücrelerinizin sayıca azalmasına ve hatta ölümle bile sonuçlanabilen karaciğer ve böbrek hasarına neden olabilir.

Peki ne yapacağız? Başımız ağrıdığında, dişimiz zonkladığında, ateşimiz çıktığında, vücudumuzu bakteriler sarmışken veya derimizde iltihap oluşurken ilaç almayacak mıyız? Doktorumuzun yazdığı reçeteye güvenmeyecek miyiz? Elbette ilaç alacağız, elbette doktorumuza güveneceğiz! Çünkü buraya kadar anlattığım yan etkilerin hepsindeki anahtar terim, “aşırı nadir vakalarda” kalıbıydı. 1 milyon kişi bir ilacı kullanır, 999.999’u fayda görür, ama o 1 kişide bu yan etkiler görülebilir.

Aşıların yan etkileri beklendiği gibi

Temel bilimsel perspektifler ışığında COVID-19 aşılarıyla ilgili bilimsel arenayı genel olarak değerlendirdiğimizde, o 1 milyon kişiden 999.999’u açısından hiçbir sorun olmadığı net olarak karşımıza çıkmaktadır. Aşılar kendilerinden beklendiği gibi çalışmıştır ve yan etkileri, kendilerinden beklendiği gibi aşırı kısıtlı kalmıştır. Her şeyden önemlisi, şu noktayı tekrar tekrar vurgulamak gerekir: Hiçbir noktada bu aşıların yan etkilerinden kaynaklı dezavantajları, salgına karşı sağladıkları korumadan kaynaklı avantajların önüne geçmemiştir. Dolayısıyla son 3 senede hiçbir noktada bu aşıların kullanılmamasını gerektirecek bir durum doğmamıştır. Bu aşılar olunmalıydı ve olmayı seçenler doğru kararı verdiler. Aşılara güvenmeyip seçmeyenler yanlış kararı verdiler ve bir kısmı bu kararlarının bedelini canlarıyla ödediler. Bu rasyonel düzlemde tartışılması mümkün olan bir konu değil; apaçık bir olgusal gerçek.

Ama tartışılması gereken ve sosyal medyanın trol ortamında aklıselim sahibi bir şekilde konuşulamayan bir diğer konu, o 1 milyon kişiden 1 tanesinin başına gelenler. Bu 1 tanesi, ilacın veya aşının aşırı nadir görülen yan etkilerinden ötürü sorun yaşarsa, sırf o yan etki “aşırı nadir” diye hiçbir tazminat almamalı mıdır? Elbette almalıdır! Sonuçta o kişi de toplum faydası için bir bedel ödemiştir ve “aşırı nadir yan etki piyangosu” maalesef o kişiyi vurmuştur. Dolayısıyla toplumun bu kişiye bir şekilde geri ödeme yapması elzemdir. Ve bunu yapacak olan da elbette o ilacın veya aşının üreticileri olmalıdır.

İlaç firmaları için davalar olağandır…

İşte tam da bu nedenle yeryüzündeki en faydalı ve güvenli ilaçlar ile aşılar için bile dava süreçleri işletilir. Örneğin 2005 yılında çocuklara özel olarak üretilen ibuprofen’den içen 7 yaşındaki bir kız çocuğunda TEN sendromu olarak bilinen aşırı nadir bir sorun görüldü: Kız derisinin yüzde 90’ını kaybetti ve kalıcı olarak kör oldu. Kafatasında biriken basıncı rahatlatmak için kafasının delinmesi gerekti ve şu anda kısa dönem hafıza kaybı yaşıyor; aynı zamanda akciğerlerinin de yüzde 80’i kullanılamaz halde. Kızın ailesi, ibuprofen’in üreticisi olan Johnson&Johnson firmasına dava açtı ve 10 sene süren mücadele sonucunda 63 milyon dolarlık bir ödeme almaya hak kazandı. Ve bu tek dava da değil! Birçok insanın her gün tükettiği ilaçların her biri hakkında birçok ülkede bu türden bir dolu dava var! Şimdi bu, gündelik yaşamda ibuprofen kullanılmaması gerektiği anlamına geliyor mu?

Konu aşı olduğunda farklı düşünülüyor

Elbette hayır, tabii ki gerektiğinde bu ilaçları kullanmaya devam edeceğiz. Neden? Çünkü bu ilaçların faydaları, zararlarını halen bariz bir şekilde, açık ara farkla geçiyor. Aynı şey COVID-19 aşıları için de geçerli. Ama aynı temel mantığı nedense iş aşılara geldiğinde yürütemiyoruz çünkü ilaç dediğimiz şey, hastalık olduktan sonra alınan ve bizi tedavi eden bir şey. Aşı ise hastalığa yakalanmadan olunan ve bizi koruyan bir şey. Aşıyı olup da hastalığa yakalanmazsak “Ya boşuna mı aşı olduk acaba?” diye düşünmek çok kolay. Ama ilacı alıp da hastalığımız geçince “Ya boşuna mı ilacı aldık acaba?” diye düşünmek çok zor. Bu nedenle aşılar asimetrik ve irrasyonel bir korkuyla beraber geliyorlar. Bir nevi kendi başarılarından muzdaripler:

Çalıştıklarında, çalışmasalar ne olurdu bilemiyoruz. Bilemediğimiz için de çalışıp çalışmadığından emin olamıyoruz. Bu da bizi aşılara karşı kuşkuya itiyor.

BioNTech davası da işte tam olarak böyle bir dava; hatta biraz daha fazlası bile var çünkü kimi zaman at iziyle ot izi birbirine karışabiliyor. Özellikle de cehaletin örgütlü formlarından biri olan aşı karşıtlığında, gerçekten aşırı nadir yan etkilerden etkilenmiş kişilerle, bu kişileri kendi gerici akımlarına alet edenlerin para hırsı bir araya karışabiliyor. Böylece hem aşıdan etkilenenler para almış oluyorlar hem de aşı karşıtları kazanılan bu davaları gerekçe göstererek bilim karşıtı propaganda yapabiliyorlar. Bu nedenle de bu BioNTech davasının davacılarının, aslen tıbbi hukuk konusunda değil de nakliye hukuku uzmanı olan Tobias Ulbrich gibi bir avukatla anlaşmış olmaları da tesadüf değil. Ayrıca bu davanın Almanya üzerinden açılması da tesadüf değil: Almanya’da bir tazminat davası için gösterilmesi gereken kanıt miktarı diğer ülkelere göre çok daha düşük; yani daha kolay tazminat dağıtan bir ülke. Halbuki aşıdan gerçekten etkilenen kitleler olsaydı, 3 milyara yakın insanın aşılandığı bir durumda bu davaları farklı ülkelerde görürdük (mesela ibuprofen’le veya diğer yaygın ilaçlarla ilgili her ülkede çeşit çeşit dava bulmak mümkün). Konuyla ilgili anlaşılması gereken en önemli şey şu: Bu davayı iddia makamı kazanırsa bu, aşıların zararlı olduğu anlamına gelmiyor; sadece “o kişilerin” Almanya’da tazminatı hak edecek kadar zarar gördüğünü gösteriyor (en azından aşılar ile spesifik olarak o kişilerde gelişen nadir yan etkiler arasında makul şüphenin ötesinde bir nedensellik olduğu gösterilmiş olacak). Bu davayı savunma tarafı kazanırsa da bu, aşıların güvenli olduğu anlamına gelmiyor; çünkü bu davanın genel olarak aşı güvenliği ile hiçbir ilgisi yok. Dahası aşıların güvenli olduğunu anlamak için bu tür bir davaya ihtiyacımız yok; bilimsel veriler yeterince açık. Dolayısıyla aşı karşıtlarının lanse etmeye çalıştığının aksine bu dava, bilimsel gerçekler açısından hiç de önemli bir dava değil.

Ne yazık ki biz ne kadar anlatırsak anlatalım, insanlar kendi deneyimlerine ve fikirlerine objektif gerçeklerden çok daha fazla değer veriyorlar. Sosyal medyada birbiriyle çelişiyor gibi gözüken iddialar gördükten sonra kafaları karıştığında “Aman hangisine inanayım bilmiyorum!” deyip aradan sıyrılıyorlar. Halbuki neye inanmanız gerektiği o kadar da muğlak değil: Elinde bilimsel veri olan tarafa! İnanmamanız gereken tarafsa, kaynakları ne olduğu belli olmayan, bilim veya bilim iletişimi konusunda hiçbir deneyimi olmayan, hata yaptığında kimsenin çıkıp da “Sen neden hata yaptın?” diye sorgulamayacağı, ne idüğü belirsiz kaynaklar… Bu çok da zor bir tercih değil.

Velhasıl COVID-19 aşıları da dahil şu anda piyasada bulunan aşıların hepsinin faydaları, zararlarından bariz bir şekilde daha yüksek. Yani yarın COVID-19 pandemisi tekrar patlak verecek olsa, yeniden aşı olmanız en rasyonel tercih olurdu. Hatta şu anda bile henüz aşı olmadıysanız, COVID-19 aşısı olmanız en iyi tercih olur.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin