Yaşadığımız günlerde bir ifadeyi sık sık kulanırız. Ne olacağının öngörülerini tahmin etmeğe çalışırız. Bazen bilinçli, bazen duygusal bezen de adet yerini bulsun kuralarıyla ilgili kavrama baş vurulur. Yaşarken, ne olacağını tahmin tmek isterken, öngörü yapmaya başlarsınız. Bu konuda bazı önemli etkenler vardır. Yaşadığınız koşulları bilmek, geçmişten gelen birikim deneyiminiz olması ve yaşadıklarınızın doğru tahmin etmeniz önemlidir. Bir de şu önemli kuralı hep aklınızda tutmanız şart: sonuçta eğer siyasal alanda öngörü yapıyorsanız, sizin karar alıcı deyil gözlemci olduğunuzun da farkında olmanız şart. Bilgi yanına bir de kararı sizin almayacağını mutlaka düşünmeniz önemlidir. Önemli başka bir nokta da yaşadığınız koşullar normal mı yoksa kriz veya bunalımlarla örülü oluşu da gelecek öngörü yapmanızda önemli farklılıklar da oluşturacaktır. Tüm bunlar öngörü yapmada oldukça önemli ilkelerdir. Bunları yok sayamazsınız.
Son dönemde başta Türkiyede olmak üzere geleceği etkileyecek gelişmeler yaşanmaktadır. Nitekim, seçimler öncesi şu ikki kural ile öngörü yaptım. Seçimin normal koşullardaki seçim şekli olmadığı ve her olumsuzluğun da olacağı kesin ifadesi vurgulandı. İkincisi de ilgili seçimin rejim seçimi olduğunu ve AKP kazanması halinde rejiminin devam kaybetmesi halinde sistem ayni kalsa da rejimin en azından dönüşmesinin engelenme şansı olduğunu yorumladım. Sonucu ben belirlemesem de çıkan gerçek, öngörülerden birinin olmasıyla yola devam oldu.
Benzerinin Kıbrısa yansıyışlarını da yorumladım. Bunu bir sonraki makaleyle tam da gündeme oturacak şekilde yazmayı umuyorum.
Türkiyede seçim sonlanırken rejim devam denilirken, bu durumu dünya kabullenip sıraya girerken, bir sonrası düşünüldü. Kimse şu basit noktayı yorumlamaya girişmedi: rejim deyişmeyecektir. Ama, ekonomik kriz derinleşti. Basınçla durdurulan dövizin patlayacağı kesindi. Ama, konu hangi kural olacaktı. Bunu da hemen anladık: Naz Sureli deyil de Şimşekli Resterasyon kuralı denildi. Bu aslında sistemin bir makyajıydı. Üstüne bir algı da kondu. Çünkü, Mehmet Şimşek daha önce ekonomiden sorumluydu. Öyle bir kovuldu ki denilmeyen brakılmadı: “dolandırıcı, tefeci”… Seçim sürecinde de Şimşek çekimserdi. Geleceği yoktu. Ama, seçim bitince birden karşımıza şimşek çakışlı Mehmet bey geliverdi. Ozaman öngörü yapma sırası da gelip çattı: Yaşananların neden sorularını bir yana brakıp, hangi koşullar oluştu ki Mehmet Şimşek kabul eti sorusu öne çıktı. Öyle ya dün ret diyen bugün neden evet diyordu. Herhalde birşeyler aldıydı. İngilterenin simgesi olan Şimşek belli ki İngiltere çıkarlı başta olmak üzere bazı avantalar veya sözler aldığı kesin. Bunun ne olduğu ise kısa zaman içinde anlaşılacak. Anlaşılan, Şimşek ekonominin başına geçti. Basınçtan kurdtulan döviz fırladı. Ama, sonradan Amerikadan getirilen Merkez bankası başkanı H.G.E de ilginçti. Merkez bankası başkanını da Bankacılık denetleme kurulu başkanı yapıldı. Bu yeni modelin işareti, Batından sıcak para ageleceği mesajıdır.
Artık ekonomik öngörüler devam edecektir. Tek dikate alınması bilimsel gerçek ise şu: Türkiye hala neoliebral ekonomik yapıda ve siyasal islam rejimine yol alan ülkedir. Dış sermaye hareketleri temelinde oluşu ise batıdan gelecek sıcak paranın da önemi finansman sektör için önemlidir. Ama, yoksuluğun bitmesi yoktur. Sınıfsal cepede merkezi eksendeki makyaj yenileme ve bazı uygulamalardaki kahıştır. Örneğin Haziranın 21 gününde fayizlerin ne olacağı sorusuyla yükseltilme halindeki yeni geçiştir. Bunlar hep ekonomik krizdeki aşmazların adeta savrulmasıdır. Belli ki Türkiye Şimşekle İMF siz İMF reçetesini halka içirecek. Bir başka olay da galiba para piyasalı merkezli politika öncelikli olacak. Mali disiplin konusu ise hala şüpeler içindedir. Bunlarla da batılı dış sermaye girişine sıcak yer aşmış olunacak.
Dikati çeken her gelen kesimlerin adeta beraberinde başka dosyaları da gündemleştirmesidir. Yeni Merkez bankası bayan müdürünün tesadüf mü bilmem geldiği ülkede hhakında banka batırmakla suçlama olarak dava açılmasıdır. Şu Türkiyeni n haline bakın: hem dış ülkelerdeki Türklerden ekonominin üstüne kişi getirirken, bazen sicilinde duyulmamış nice olay da duyulmaya başlanır. Unutmadan; millet itifakı da eğer seçimi kazansaydı yine Neoliebral ekonomik model uygulayacaktı. Sanırım getirip konuşturdukları Amerikancı ekonomislerin neoliberal kuramlı olduğunu belirtsem, yeter ve artar. Asemoğlu gibi….
Beklenen kararlar alındı. Sürprizler de var. Neden soruları hele de Mehmet Şimşek konusunda sürmeğe devam edecek. Çünkü takındığı tutumlar ve gönderilme nedeni var. Net olan Erdoğanın “ben de ekonomi bilirim” deyip “Naz suresiyle” kurguladığı Fayiz düşürme politikasının acaba sonu mu geldi? Bunları yaşayarak göreceğiz. Ama neoliberalizme devam, sıcak para dış sermaye hareketliliği ve verilen sözlerle kamusal alanlardan kaçını verme kuşkuları elbet aydınlanacaktır.