yaklaşımlarÖzkan YıkıcıYalnızlığımda, düşünürken -Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Yalnızlığımda, düşünürken -Özkan Yıkıcı

333 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Neoliebralizim denen sistem, zamanla bizimle epey içeleşti. Düşüncelerini de yerleştirdi. Öyle yerleştirdi ki resmen bile bile imkarlar, artık doğru algısalaşma derecesine geldi. Bilim adamları dahi önemli kısmı sırf siyasal olmasın diye tüm deyerlendirmelerini, birçok kavramdan yalıtarak gerçekleştiriyor. Sanki batı ekseninin her konuyu doğru vurgular gibi tabulaştırır. Kolayca algı operasyonlarında bilimselcilik oynanır. Herhalde şu tuhaf gelmemenin temel nedeni de Neoliberalaşmenin sonucudur. Nedense en başta Kıbrıs değerlendirmelerinden güncele hep sanki normal ülke gibi vurgu yapılır. Bir sepete koyup, Türkiye, ABD İngiltere ve Kıbrısın iki tarafı hepsi ayni simgeyle ele alınır. Sıkılmadan “iki toplum lideri” imajını nornaleştirdiler. Örneğin hiçbir zaman sömürgesel ilişkiler, sömürge olmanın sonucu, belirleyicilik ve emperyalizmi kulanamazsınız. Faşist biçimleri, ilhaklaşma adımlarını da söylemeden bir Kıbrıs deyerlendirmesi yapmanız gerekir. Bu gayet normal şekilde yapılır. Eğer kazara sömürge ilişkileri veya demokratik olmayan şekilerden değerlendirmelere katarsanız, hemen size “siyaset yapmayın” öcü sölerle durdurulmanız başlanır. Önemsizleştirme ve başka sıfatlarla suçlanırsınız.

Kısaca, her güncel konuda dahi siz sistemin temel işleyişlerini, siyasal neden sonuçlarını sisteme dokundurtmadan ve adına da bilimselik koyarak da deyerlendirme sağlanan bir Neolibral tutsağa geldik. Denilen demokrasinin adı yokken, siz varmışçasına savunmaya, sömürgecilikten bağımsız olduğunuz algısını kulanmanıza sağlarlar. Sonrada bir bakarsınız faşist rejimelri dahi demokrasi diye bilimsel adıyla savunduğunuz da ortaya çıkar. Üstelik basın özgürlük denip memleketin kendisini dahi yazamadan normal hale gelmenin de imgesiyle övünür halde yakalanırsınız.***

Neoliberal süreçte genelin yanında yerelde de onca yaşanana karşın hala demokrasi ve bağımsız demenin de heycanını yaşıyoruz! Öyle dokunulayan ve siyasal saydırtılmayan durumlardanörneklerle devam edelim…

Günlük konuşulan mahşetler veya lakırtılarla girişi ilerletelim. Bugün çoğu yerde şu konuşma eleştirelliğine kapıldım. Özel okular fiyatları asronomik şekilde artırdı. İsyanlar var sanırsınız. Oysa ortak paydada dahi tepkide buluşulmadığına tanık oluyordum. Halbuki kırk yıl önce ben ayni bulunduğum yerde, okuların özeleşeceğini, eğitimin metalaşacağını söylerken, şu anda dinlediğim kesim veya büyükleri, isyan ediyordu. “imkansız” diyorlardı. Ama, şimdi onlara kamu eğitimi desem, hemen başka gözle savunacaklar. Üstelik o kutsal dedikleri anayasanın da kamusal eğitim ve bedava olması kuralı da varken. Ama, bu çelişki bariz şekilde yaşıyor. Ek olarak Öğretmen akademisi ile DAÜ özeleştirilip özünden kopartma hamleleri de arada havada yakalanan yel gibiydi…

İkinci konuya girmeden ufak bir inca hatırlatma yapacam: hani derdik ya ve yine ısrarla dilimizi kabartarak vurguladığımız “yüce yargıdan” söz edecem. Bir hatırlatma dokunuşuyla konuya girecem. Kısa zaman önce Ersin Tatarın istihtam yaptığı bazı işilerin yasa dışı olduğu ve Ersinin başbakanlıktan ayrıldıktan sonra gerçekleştirdiği uygulaması, malum yüce yargımıza taşındı. Karar da alındı. Fakat, süresiz ertelendi. Oysa karar önemli olması gerekirdi. Nitekim, yine seçime günler kala şimdi de yine istihtamlar yüce parti paylaşımı ile yapıldı. Üstelik idiyalara göre ilginç kişilikler de var. Bu sokakta normal karşılandı. Çünkü uygulamada normalleşti. Bununla alakalı dur durak diyen yok. Seçimde yandaşa ve hat da hanedan tipi paylaşımın istihtam ayaklı kayırmanın ta kendisi oluyordu. Hani temel ilke herkes eşitdir var ya, yerlerde sürünmeğe devam deniliyor. Sonra en basit soruda yanıtdan yine kaçınılıyor: torpil ve yandaş kuarlıyla işe gerenden normal kurumsal yapılanış beklenip kayırmasız kamu uygulaması istenir.. Baksanıza, Yargı kararı dahi açıklanmadı. Ama işe devam deniliyor.

Bu basit iki örnek bizde sömürgesel gerçek yanında, nasıl yönetilme  ilkelerinin kurallarını gösteriyor. Elbet normal şekil beklenmeyecekti. Ama, eski nesilin de neden İngiltere sömürgeciliğinin özlemini uygulamalarda ve birokraside beklendiğinin de farkını anlıyoruz. Demek ki biz hem sömürgecilikte yaşamayı hem de neoliberal kurallarla yola devam etmeği ile ilhaklaşma yanında yandaşla işbirlikçilerin ödüllendirilmesini de öğrendik. Ama, bilimsel alana dahi sokulurken, sadece devlet ismi denip yukarda belirtiğim yönetim şekilrini yok sayarak bir bilimsel olgu oluşturulması da öğretimdeki teslimiyetin kültürleşmesidir.

Kısaca, neoliberalizim hem evrensel hem de yerel bizi resmen tutsak aldı. Sorgulamadan onu istediği kuramlarla gerçekleri savunur halde kaldık. Sistem erleşip kendi ilkeleriyle de devam ederken, elbet deyişim de güç. Yalan söylemeği ödüllendirerek işe almaya dek indirgenince, sanki dünya hep böyleymiş gibi de yerleşti. Bundan dolayı dyeilmi ki onca krize karşın daha ileri gitme değil de faşizim yükseliyor konumdadır.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin