Uzun uzun anlatmaya, yorumlar yapmaya artık gerek kalmadı. Seçimler yapıldı ve birinci turda parlemento çoğunluğu ikinci turda da Erdoğan kazandı. Seçim sistemi şu veya bu diyecek kitaplar dolusu kelimeler var. Örnekler gırla. Baskılar ve otoriter devlet şekli yanında bu seçimin rejimin de deyişme çizgisinde ilerleyeceği durumlar net olarak biliniyordu. Hepsi bilinerek, kabullenilerek seçimlere gidildi. Üstelik bu koşullarda da “kazanılacağı” dahi söylendi. Öyle bir muhalefet itifakı kuruldu ki devlet içi ayni idolojik retorikleri kulanarak piyasada oy aradı. Doğrudur, yasaklar muhalefete olanaklar develtle birlikte iktidar ekseninde oynandı. Anayasa falan da sıfır. Hepsini yerinde zamanında Kıbrıs penceresinden görülen şekliyle de yazıp yorumladım.
Şimdi seçimler sonlandı. Rejim artık durdurma diye derdi de yok. Madem kabullenilen koşullarda yarışa gidildi, göstermelik olarak da imajla oynama fırsatı da oluştu. Net olan, enkazı yaratan ayni enkazı yürütmeğe devam edecek. Muhalefet ise özellikle kurulan devlet eksenli milet itifakı bu konuda epey sarsıntı geçiereceği de kesin. Zaten, daha ilk deyerlendirmemde Türkiye sosyal muhalefet ile kurulan devlet eksenli itifaklar yapısının oldukça çelişkili olduğunu yakaladım. Bu sıkıntı içinde eğer kazanıldığı zaman, itifakın politikasından çok muhalefetin Erdoğandan kurtulma duruşu olacağını da belirtim. Net olarak muhalefet içindeki HDP ve Sosyalistlerin durumuyla da örnekleştirdim. Nitekim, kurulan itifakın sonuçta parlementoya koyduğu vekilerle de Cumhurieytin en gerici parlementosunu da oluşturduğu tesbitine herkes nerede ise katıldı.
Süreç yaşandı. Her türlü yasa dışılıklar kabulendi. Nazıl olsa yeneceğiz havasıyla anayasa falan dinlenmedi. Erdoğan en basit aday olma ile başlayıp diploma konusunu dahi sancısız kabullendirip aday oldu. Devleti resmen kulandı. Otoriter devlet anlayışının her türlü kuralını kulandı. Medyasından yargısına hep kendine işledi. Kendine yasal ötekilerine yasak kuralı probagandanın her döneminde kulanıldı. Zaten, kulanmasa yanlış olacaktı. Öyle bir havada girildi ki sandığı devlet deyil muhalefetin güvenliği korumak zorunda olduğu kuralı işledi. Birçok her dönem olumsuzluklar, yasa dışılıklar oldu. Ama, muhalefet ekseni de hepsini kabul eti. Yolsuzluklar, mafyaların cirit atması ve giderek ayuka çıkan ekonomik rezletler hepsi gayet normal şekliyle yaşandı. Olanak ve olanaksızlıklar, yalan ve gerçek hepsi iktidar muhalefet ikileminde ayrıştı. Ama, deyişmeyen kural işledi: Erdoğan kazandı.
Bu arada dinlediğim bir prokramdaki şu tartışmaya da deyinmeden edemiyecem: Türkiyede yapılan yurttaşlıkların bilinmenesi ve seçimde etkili olma durumu konuşuldu. Başka yerde raslanmadığı da söylendi. Kocaman bir eksikliktir. Profesörlerin de söylediği bu durum yalandır. Üstelik aynisini Türkiye K. Suriyede ve K. Kıbrısta hep uygulayıp defakto deyiştiren, seçim kazandırtılan kuraldı. Fakat, Türkiyenin şu eksikliği yine sırıtı: muhalefet de ayni politikaları hem de devletçi olarak kulandığı için hep yok saydı. Oysa en basiti burada yaşanan her seçim öncesi nasıl nifusun önemli sayısına gelecek şekilde yurttaşlıklar yapılıp seçim kazanıldığı hep tekrarlandı. Seksenlerden beri bunun örnekleri oldukça fazladır. Onun için, şu anda Türkiyede eleştirilen ve ırkçılıkla bezenen sığınmacılar konusu Türkiyenin uyguladığı politikalar “Suriye ve Afkanistan gibi” bilerek bütünsel konuşulmalıdır. İkinci olgu olan oy kulanmada K. Kıbrısta tüm hükümetlerin elirli istedikleri kazansın diye K. Kıbrısta vatandaşlık golifa gibi dağıltıldığı ve buranın defaktosunun deyiştirildiği de artık görülsün.
Kısaca, Türkiyede seçimler sonlandı. Koşulların resmi yeniden çizildi. Hep demokratik eylemlere dahi sokağa çıkmayın diyen kesim şimdi kaybederek adeta zamanında gerileye gerileye geldikleri nokta da ortada. Bir başlangıçta Ayasofya örneğinin çok önemli siyasal idolojik teslimiyet olduğunu belirtim. Şimdi Erdoğan seçime gitmeden önce Ayasofyada namaz kılıp sadece Türkiye deyil, arap islam dünyasına da “ben bunu gerçekleştirdim” mesajını verdi. Demek ki zamanında geri çekilmeler le kaybedilenler sonucu yeniden toparlamak zor. Devlet içi mücadelerle bu güne gelindi. Her şey konuşulur da şu Erdoğan Anıt anlaşması nedense hiç hatırlanmaz. Oysa devlet içi mücadelenin gericilik siyasal islamın öne çıkmasının temel noktası bu anlaşma ile Erdoğan lehine döndü.
Şimdi seçimler sonlandı. Artık kaçınılmaz olarak konuşulmayanlar geç kalarak konuşulacak. Tartışmalar da olacak. Ama Türkiyede rejim dönüşümü de devam edecek. Cumhurieytin yüzüncü yılında konulan önemli ilkelerin de artık hiçbiri devlet yönetim ilkesi olarak şimdiden silindi. Sadece isimler kulanılır. Muhalefet mi: göreceğiz.