yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKonuyu seçip yazacaken - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Konuyu seçip yazacaken – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Pazar günü deyişik biçimde geçti. Güneşten yağmura iklimler dahi anlık gelip geçti. Geceye gelince, konular kafamda seyreder gibi geçmeğe başladı. Seçmek, klavye başında diye düşündüm. İngilterede yapılan yerel seçimler, K. Kıbrıstaki doktora karşı bıçaklı saldırı, Maraş hikayesinin yeni deneyim girişimi gibi birçok konu peşpeşe seçenek olarak beyinden parmaklarıma doğru kayıyordu. Medya izleyişim de sürüyordu. Özellikle Türkiyedeki seçimler konusunda pratik yaşanan yerlerdeki gelen bilgiler de yazılım adaylığındaydı. Üstelik burada bazı tanıdıklar da sandığa gidip oy kulandılar. Yine de önce biraz deyinme durumum ve daha zaman olup devam etme şansım da olması, konuyu şimdilik birincil görmemem konumuna sokuyordu. Fakat, hafta sonu olması, benim yerel bakımından fazla konu bulmamama yardımcı olurken, en azından dış eksenli makale isteğim de sırıtıyordu. Fakat, tam da klkavye ile parmaklarım buluşup, yalnızlık odamda ağırdan gelen televizyon sesiyle makale girişimine başlama adına bilgisayarı açarken, birden duyduğum haber, parmaklarımı klavyeden çekti. Erzurumda Ekrem imamoğlunun otobüsüne ve ordan da toplanan kitlelere taşlı saldırılar yapılıyordu. Beklemeyi ve ortak birçok görüşle bu konuyu işlemeğe doğru kararım kaymaya başladı.

Türkiey seçime doğru gidiyor. Günler kaldı. Dış temsilcileklerde oy kulanmaya başlandı. Proakasyonlar beklentisi elbet gerçekleşmeğe çok adaylı şekiyle seçenekleştiriliyordu. Sürpriz yok ama olamaz denilen ikilemde örnekler artıyordu. Sabahleyin Hüsnü Mahaliyi dinlerken, kulağıma gelen bilgilerin de yenilerini ekliyordu. Özellikle Sudi arabistanda kulanılan oy sandık başında Türkçe bilmeyen ve giyimleriyle dahi Türkiye ile alakalı olmayan kişilerin oy kulandığını örnekle söylüyordu. Ek olarak, birinin Türkçe konuşurken, öteki sandık b aşındakilerin Türkçe dahi anlamadıklarını aktarıyordu. Birilerinin de aklına, sandık başı bölesi konuşma vedeyosu yayınlandı. Tuhaf olan bazı Türkiyeli gazetecilerin bu konuda eleştiri ve kuşkular söylerken, nedense ayni politikayı Türkiye devleti başka ülkelerdeki nifus oyunlarında ses çıkarmadıkları da aklıma gelip, şöhylesine takıldı. Hele de K. Kıbrıs dosyası oldukça zengin. Ama, şimdi Türkiyedeki yapılan vatandaşlıkalr üzerinden oy hesabı nedeniyle kuşku ve endişe sözleri gelmesi de bir paradoksal düşüncedir.

Konuyu burada yoğunlaştırmadan, gelelim Erzurum provakasyonuna: ekranda anlatım şekli bana gençliğimi hep hahtırlatıyordu. Ayni kuural orada da izleniyordu. Polis göz yumuyor, göster göstere saldırı yaşanıyor ve sonrasında devlet başka uyduruk hikaye ile saldırıya uğrayanları suçlama argümanı anlatmaya çalışıyordu.  Konu seçim. Yer Erzurum. Burada elbet devlet eksenli Erdoğan kesimi, muhalefete kaptırma eylimi göstermeyeceğ kesin. Kulandığı esrumanları sayacak deyilim. Her an duyup yaşanıyor. Yalanın kocamanından yasağına, baskıdan saldırıya her olgu mubahlaştı. Küfrün dahi birisi gelip öteki sıraya geçiyor otomatiğine bağlandı. İnanılmaz yalanlarla suçlayarak psikolojik hareket yapılıyor. Yaşandı ve yaşanacak. Hele son haftada sürpriz denmeyecek sisteme uygun gelişmeler olacağı da malumdur.

İstanbul belediya başkanı, Erzuruma gider. Zaten Cumhurbaşkanı yardımcı adayı olarak da listeye çoktan kondu. Gezme ve probaganda için Erzuruma gitmesi demeki muhalefet için önemli tutumdu. Fakat, normal koşullarda seçim süreci olmadığını da akılda tutuluyordu. Çünkü, kısa zaman önce CHP Erzurumda mitink yapmak istedi. Valilik istenilen meydanı vermedi. Böylesi bir tutum da var. Sonuçta öğrencilik dönemimizdeki devletin faşistlere saldırı alanı aşma politikasının Ekrem İmamoğlu bölümü yazılmaya başlandı. Öyle başlandı ki yüzlerce kişi hazırlıklı gelip, kitlelre ve İmamoğlu aracına taşlarla saldırdılar. Polis mi; bildik muhalefet karşıtı duruş deyildi. İzledi! Engel olabilirdi. Hele moderin biber gazlarıyla etrafı darmadağın da etiği çok örnek var. Kızları saçlarından tutup yerlerde sürüklemeleri veya bibergazından boğulan yaşlılar, ters kelepçeyle yatrılan gazeteciler resimleri oldukça çoktur. Ama, Erzurumda hem de mitink olayında polis saldıran kesime hiç dokunmadı. Sonradan adet yerini bulsun diye iş işten geçtikten sora su sıktı. Valilik veya savcılık mı: onlar şimdilik yok.

Bu Erzurum örneği klasik Türkiye gerçeğidir. Hazır haldeki paramiliter yapılar kurdurtulan özel tipli guruplar zaten bu işler içindi. Bir zamanlar da ayni uygulamalar vardı. Fakat, önemli kesim buna uygulanma alanı olmadığı için, istenilen resmi görüşe destek dahi verirdi. Şimdi bu bir zamanlar devlet içi ayni tutumu yapanlara da uygulanınca, rahatsızlık epey artı. Devletin kendisiyle özel olarak sorgulama yapılmadıkça nelere gelineceğini de herhalde bu ders oldukça örneklemdir. Devlet denip bu tip yapıların saldırılarına dokunmayan şimdi ise onlar da saldırıya uğramaya başladılar. Bir gerçek devlet analizi mutlaka yapılmalıdır. Paramiliterlik gericilik ve faşistlik devletle militarisleşince, nerde duracağı belli olmaz. Bilmem, CHP gib yapılar Ekrem imamoğlunun Erzurum provakasyonundan sonra acaba biraş durup konuyu kendi gerçekleriyle düşünecekler mi?

Kısaca, Türkiyede seçim süreci işliyor. Günler kaldı. Ama gidişat, normal deyildir. Ne oalcak soruları hala sürüyor. Özellikle iktidarın dilinden tutumlarına epey yalan ve faşist özlerle doludur. Bakalım, rejimle özdeşleştirilen seçim, bir haftalık son bölümünü nasıl tarihe yazacak.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin