İnanılmaz karışıklıklarla günlerimiz dolmaya başladı. Öyle sorunlar peşpeşe geliyor ki biri gelip ötekisi gidiyor modunda hızla gerçekleşiyor. Bazısının önemli bölümlerini dahi konuşamazken, bazısını da yanlış algılayıp da hedefi yanlış tahtada aramaya ve seyrederek durdurulmasını bekleme hüznüne giriyoruz. Ama gerçek olan durmadan hızla hamleler gelip geçiyor. Onları meclise sunanların dahi anlatırken bilmedikleri ve banbaşka sözler söylediklerini de gayet normal biçimde dinlemek zorunda brakılıyoruz. İtal edilen psiyar oyunlu kelimelerle de karşı çıkmalar da işin cabası. “Orta akıl, Hükümet bunu yanlış yazdı, hukuk karşıtıdır, bizimle birlikte çözelim” lafları sıralanır. Oysa baştan, böyle yasa getiren veya eline verilip sunan, bilmediği fakat, koltukta kalmak için yapan siyasetle hangi ortak akılda buluşulacak! Ama tıpkı elektrikten tutun kesintilere dek yapılan “muhalefet şekli” gösterilen tepki ve kulanılan keliemler acı tirafı şeklendirir: şikayetler gerçeklerle uyuşmuyor. Neden sonuç diyalektik kuralı işlemiyor. Hep önümüze konulan ve çoğunun gerçeklre dokunulmadan marazi dizme ikileminde kalmamızın gerçeği ile karşılaşmaktayız.
Kısa zaman önce bazı uyarılar yaptım. Türkiyenin gireceği seçim süreci nedeniyle inanılmaz baskılar ve günü kurtarıp yarına teslim etmek için, belirli konularda baskıdan yasal düzenlemeğe dek uygulamaların hızlanacağını belirtim. Buna dikat edilmesini uyardım. K. Kıbrısın gerçekleriyle hareket edip buranın Türkiyeleşme durumuna uyarak yansımaların çok acı vuracağını da yazıp çizdim. Çünkü seçim normal seçim deyildi. Üstelik rejim denen önemli bir belirleme özeliği de vardır. Eklemeler ise peşpeşe geliyordu: Boşuna hem de teslim olan Fayize rağmen onu darbeyle iki kez devirip en son doslyalarla örülü Üsteli baş makama oturtular. Jet Sgandalından adapasa ve ordan da diyer konularda epey deneyim vardı. Yine, vekil dahi seçtirilmeden, partisi dahi düşünmediği anda eski Ulsaştırmadaki Ombusman kararı, Kopenak kapılarında AB gerçekleri,diploma yok edip katroları alma engeleleri, ünüversite müteveli heyetindeyken parayla diploma satın alma gibi şanları olanları koltuklara tortular. Kabinede ise ne ararsanız var: ta Kırgızistana uzayan, kaçaklılık simgeli işler ve mühürsüz etler hepsi birlikte varlığını korudu. Yetmedi, kendi meslektaşlarını Ankara kapısında dövdürten avukatı da adamıza elçi olarak gönderdiler. Daha sayılacak çok özellikle ve müdahalelerle oluşturulan yönetim şekli de bize sunuldu.
Dahası sayılacak bu hamleler elbet boşuna dyeildi ve öyle de oldu. Üstelik bunları denetleyecek, kararları uuygulatacak hem Türkiyeden bazı kişiler görevlendirildi hem de Metin Bey epey organizyasyonlarla vali gibi davranmayı meydanlarla taşıdı. Demek ki Türkiuye seçim sürecine girerken, burada bu denli deyişim yaparken, bir amacı ve işlerin hızla giderilmesi gerekiyordu. Yaşadıklarımız bunun sonucuydu. Öyle ki dün, Aksa elemanlarının Tekneciğe girip da müdahale etmeleri, makamcılar haberleri olsun olmasın hemen bunu savunmaya geçmeleri boşuna deyildi. Bir de yalan söylemek kutsal görev hale sokuldu. Kimse söylenenin doğru olduğuna inanç getirimiyordu. Ama çıkarlar hep öndeydi. AAyrıca ekleyelim, amiral medya da ilgili şirketin eline geçirilme sonucu da basit bir adım herhalde deyildi..
Bir başka uyarım da şuydu: K. Kıbrıs ve genelde Kıbrıs, yakın tarihini hep sömürgeciliklerle geçirdi. Dönemsel geçişleri dahi sömürgesel kurallarla aştı. Kalasik veya yeni sömürgeciliklerle debelenip yolunu bulmaya çalıştı. Bu gerçek hiç öne çıkarılmadı. K. Kıbrıs ayrıca ilhaklaşma süreçelriyle de yol aldı. Nİfus taşınmasından Türkiyeleşmeye dek hepsi siyasal hedefin aynasıydı. Bu koşulalrda biz ne bağımsızlığın ne olduğunu, demokratikleşme yaşam tarzı, bağımsız yasal lyapılarla hiç yaşamadık. Yaşadıkalrımız hep sömürgesel kkoşulların ta kendisiydi. Öyle ki kıyasta dahi şimdiki yanlışların ağırlığında “İngiltere sömürge dönemi daha iyidir” diyen nice eski neslin dda dinleyicisiydik. Buda hiç dikate alınmadı. Israrla,, bağımsız ve demokratik olduğumuzu söyledik. İmrenilecek ifadesini bol keseden kulandık. Sesizlik ve teslimiyeti çağdaşlık olarak da kendi kendimizi kandırmada ve bazılarını da inandırmada kulanıldı.
Tüm bunlar bizm kamusal alan, kamu hakları ve bağımsız olma deyerlerini hiç yaşam gerçeği ile partikle bilmediğimizi de göstermektedir. Ganimet tipi yağma veya Türkiyeleşmedeki hamlelerin nedenini birleştirip sankilerle ve mış gibilerle kültürleştirdik. Kamusal alanlara saldırılar, Türkiyeleşme ile eldekilerin bitirilmesine karşı ancak dokunanın belirsiz tepkileriyle kalınmaktadır. Oysa tüm dünyada son yaşadığımız elektrik veya yolsuzluk olaylarında genel grevlere gidildiği önemli eylemler yaşandı. Ama bilmeme ve cihalete sığınarak kamuoyuna hitap edenler, sendikal grevlere öyle laflar kondurtuyorlar ki dünya gerçeğinden başka dünyaların mesajlarıyla kendilerine inananları zehirlemektedirler. Son aksa tipi müdahale, dünyada pek görülmez. Yönetim kesimi böyle yalan söylemez. Elbet istifa da olmaz. Çünkü onları biz deyil meclis de olmadan direk Ankara talimatıyla koltuğa oturup onun talimatlarını gerçekleştirmektedirler. Net olan giderayak AKP kaybetme tehlikesi nedeniyle hızlı yapacak işleri vardır. Bu hız K. Kıbrısta da gerçekleşiyor. Bunu dahi okumadan talimatcı ile yetinir hem de karşıt olarak da akıl ortaklığı aranırsa, sadece olanın gerçekleşmesine muhalefet su taşımaktan başka bir şey deyildir. Acı olan eELsen eylemlerde tek kaldı. Laf söylemekle destek olmaz. Sendikaların genel grev dai yapamayacak ortaklıklarının kalmadığının acı itirafını da gördük. Oysa, ihalesiz denilen yasa salt elektrik deyil birçok alanın da kitaba uydurulan kural haline gelecektir.