Cin artık şişeden durmuyor. Şişe açıldı ve cin dışarıya çıktı. Artıkn geri şişeye konulamaz derecede delice saldırganlaşıyor. Öyle ki birileri dauağı yeyip otursa da onu şişede varmış gibi davranarak kurtulacağını hep inanmak istemekteedir. Ama cin artık şişede deyil, dışarda deli gibi saldırıyor.
Pandora kutusu ise kapalı olmasına rağmen pis kokkular yayayılıyordu. Bu nedenle kapalı olsa da içinde çirkef dolu olduğu kesindi. Yayılan kokular yeter ve artıyordu. Yine de pandora kutusu açıldı. Çirkefler etrafa saçıldı. Pis kokular daha bir keskin çıkmaya vbaşladı. Yalan ise adeta bahar dönemini çoktan aşıp en güzel çağını yaşıyordu. Politika denip de yalan olmadan söylenemeyen, uygulabnamayan tabu haline sokuldu. Onun için politik yalan bir sıradanlık olmanın da ötesine çoktan geçti. Din inancının kutsalığı, yalanı ve hırsızlığı örtme aracı haline s
Şimdi ısrarla Elektrik konusunda Aksa ve öteki alanlarda da Türkiyeleşme veya ahbaplaşma geçişlerinde iyice aciliyet oluştu. Giderayak bitirilecek işlerin telaşı yaşanıyor. Kimse şu eki yapmıyor: Türkiyedeki yaklaşan seçimler ve olası olarak iktidar blokundaki deyişim nedeniyle, eldekileri peşkeş çekme ve yasalaştırıp yağmayı yolsuzluğu kurtarma bitirilme telaşı vardır. Burada bunlar peşpeşe yaşanırken, örneğin Çiğdem Tokerin sadece deprem bölgesindeki daha yeri tam tesbit edilmeden dağıtılan ihale durumunu da yazıyordu. Bir bitirme telaşı vardır. Buradaki makamcılarımız ve hat da meclisteki muhalefet nedense bunların etrafından dolaşmaya devam diyor. Oysa cin şişeden çıktı, pandora kutusu çoktan aralandı. Politik kural haline getirilen yalan ise artık karşılığın yok. Ama sesizlik devam ediyor. Dilenen yalan sıkılıyor. Yasalaştırıp ilhaklaşma dönüşümle yandaşı sevindirme kuralı işliyor. Ama acelesi var; giderayak bitirilmesi gereken işler var. Aksaya teslimle uzun vadeli ihalesizlik ile garanti anlaşmalar saydamlaştırılıyor.
Anımsayın, senelerdir gerek Mayıs efemdeki prokramlarda gerekse olanaklar ölçüsünde yazdığım medya alanlarda bunları anlatmaya çalıştım. Türkiyeden örneklerle, onların her an buraya da geleceğini hep uyardım. Klasik kimileri de hep şu alaycı ifadeyle yanıt veriyordu: “burada tutmaz. Burasın AB toprağıdır” denilirdi. Şimdi acıdır, hala bu kesimler ayni savunma mekanizmasında bulunuyorlar. Çünkü sıralarını bekliyorlar. Ama işler ilerlemeye devam ediyor. Öyle ki yüksek yargının verdiği mütahitlik Ercan kararını dahi takmadıkalrını yeni kararla ilan etmekten çekinmediler. Bu aklı verenin de zamanında kendini başkan yapan meslektaşlarına neler yaptığı bilgisini de görmezden geldiydik. Şimdi hep yok sayarak ve kulanılan yalana bazen kendi alanlarıyla sarılanlardan direnç bekliyoruz. Meclis denilir, yasa madesi okunur. Daha dün ihalesiz yasadışı yakıt karı ve yetkinin kutsalığı hem de resmi sayıştay tarafından kanıtlandı. Yine de pandoranın kapalı, cinin de şişede olduğu mışlıkla konuşmaya devam.
Tekraar edelim: Türkiye seçim sürecine girdi. Dünyada bu gelişme izleniyor. Ama net destek veya yok duruşu yok. Merakla bekleniyor. Deyişim olasılığı da gidrek dikate alınıyor. Sadece K. Kıbrısta bu tutum yok. Ana muhalefet dahil. Onun için her gelen direk aciliyet gerektiği gibi anlaşılmadan mecliste söz duelosu halinde geçiyor. Ama yine unutulan, buradaki koltukta oturanlar teslim olup talimatla oraya oturtuldu. Birn deşerseniz elde mutlaka kaç dosyanın olduğu bilgisine de kolayca ulaşırsınız. Sadece saraydakinin durup dururken kaldırtılan İnterpol kararı arkasındaki gerçek, baş makamcının nasıl başbakan olmasından başlayıp “jet sgandalı, adapas dolandırıcılığı, ve sayresi” elektrik konusunda bir makamdan öteki makama bağlanmadan tutun deyiştirilen yönetim kuralarına dek olumsuzluklar ve yolsuzluklarınn gırla gitiğini bulursunuz. İsterseniz devlete sigorta parasını ödemeyenden başlayıp, mühürsüz etlere ordann da son isgele arsa hikayesindeki 3 milyonluk komisyona da ulaşırsınız. Ama onlar şefaf, yasal ve hoş görülüdür.
Kısaca, Türkiye seçim sürecinde. Her türlü baskı ve yasak yanında eşitsiz koşullarla da süreç ilerliyor. Yine de tüm sıkıntı ve engeleme oyunlarına, katakulli çevirmelerine rağmen başkanlık rejiminin kaybetme olasılığı var. Onun için probaganda ve baskı yanında yağmalama ve yandaş kıyaklamaya da hız verildi. Elbet, Türkiyeleşen K. Kıbrısta da bunların net yansımaları olacaktı ve oldu. Boşuna namı diyar eski barolar başkanı Metin Bey adamıza gönderilmedi. Oda görevini her alandaki algı oyunlarıylan net şekilde kanıtlıyor. Hani bir zaman sıkışanlar “buraya bir vali gönderin” diyorlardı ya: işte Fevzioğlu bu görevi daha da ötgede yapıyor. Müdahale ve talimatı gayet güzel uygularken yasa teknikn oyunları da çaktırmadan gerçekleştiriyor. Konu bunları halan görmezden gelenlerdir. Bu çürümüşlükte sıra onlara gelmesini bekleyenlerde. Öyle hayal falan demeyin, geçmiş bize bunları gayet güzel şekilde yaşatı. Giderayak bitirilecek işler süratinde elbet ansızınlar da yerini alacaktır. Taki buna karşı seçenek çıksın.
okuldu. Milliyetcilik ise ırkçılığın keskinliği uygulamasına rağmen çirkefleri örtemeyecek dreceye çoktan geldi. Bunlar peşpeşe ülkemizde de hızlanarak yaşanıyor.
Sadece birkaç günün resmi hamlelerine baksanız herşey ortada. Elektrikten gümrüklere, limanlardan suya her alana ihalesiz hizzmet alma gücü yasası artık gün sayıyor. Halbuki ayni zamanda hem de onca kurtarma çabasına karşın, sayıştaylık raporunda dahi ihalesiz yakıt alımındaki rüşvertin birkaç ayın bilançosu yedi milyon dolarla ifaden edildi. İhalesizliğin anlamını zaten akılda tutulması gereken basit bir yaşanandır. Yine ansıızınlıkla gündeme çıkarlan limanların da resmen devri rant hikayesi de ihalesizliğin kriterine kondu. Suyun fayiş artan fiyatı vesayresi de kısa zamanın acilen gözümüzün önünden geçirilen filim şeridi gibiydi.
Şu örneklemelere de bakın: salın günü ihalesizlik alım veya devir yasası görüşülürken, sırf iftar şovu içinn “yüce meclis başkanı” meclisi kapatarak acil görevini geriye öteledi. Ama, ayni kararı önümüzdeki hafta başına erteleyen yüce başkan, sanki şimşek çakmışçasına hemen sora acil toplantıyı Perşenbe gününe koydu. Belli ki giderayak işlerinde aciliyet fazlaydı. Hele de talimat gelince, akan sular dururdu.