Yine Mart ayının 21 gününde deyişik isimlerle bir gün kutlandı. Klasik tatil olmama nedeniyle bazı ülkelerde de hafta sonu ayni etkinlikler yaşandı. Birçok halkların günü kutladığı ve tarihi geçmişle alakalı olduğu için bazen isimde dahi deyişik kelime ifadeleri de oluyor. Hele de kulanılan alfabe ve dil farklılığı da varsa. Bu nedenle Nevruzdan tutun Nevroza hala Türkçede olmayan bazı harflerle de yazıldığı görülmektedir. Kimisi olayı baharın gelişiyle de anlamdırırken, kimisi de yakılan ateşle isyan günü olarak kabulendi. Bunlar olayın geniş coğrafyada oluşu, deyişik sınırların oluşu, kültürel farklılıklar ve tarihsel bakışın direk damıtılmasıyla oluşması nedeniyle elbet ortak ve farklı durumların da olması normaldı.
Bakarsanız, özellikle de bizim ırkçı faşistler önce ret edilen sonra da türkçüleştrilen ve yine unutma uykusuna yatan gündür. “bizimdir” söylemeği severiz de sahiplenme veya özüne gelince de duruma görecilik oluşur. Ben Nevroz gününü Türkiyede öğrenciyken ancak ünüversite döneminde duydum. Hem de ilk yılda dyeil Beytepeye giderken, birgün 21 Martda Kürt örgütlerin gün adına konuşma yapmasıyla resmen tanıklaştım. Onca yıl Türkiyede okurken pek de raslamadım. Daha sora siyasal kimlik nedeniyle engelenen veya saldırıların olduğu gün de oldu. Neyse, konuya biraz gerçeklikle bakalım.
Nevruz veya nevroz veya öteki isimlendirmelere bakarken, daha geniş yaklaşımla girmek gerekir. Taribhte birçok olay yaşanır. Bunun yaşandıktan sonra ya yaşatılarak günümüze getirilir veya unutularak resmen sıfırlandırılır. Devam etirilenler ise deyişen koşullara göre de kültürleşip devam eder. Anma veya kutlama etkinlikler de öneme göre uygulanır. Bu nedenle tarihi geçmiş günlere bakarken, unutulup veya unutturulanlar, devam edip de güne göre deyişen ikili karakterislikler oluşur. Nevruz da bunlardan biridir. Nitekim geniş coğrafyada da kabul halen görüldüğü için de kimisi mevsimlik uyanış baharla karşılarken, kimisi de ezilnişliğin isyanı olarak kutlar ve umut yükseltir. Bunun net yansıyışı birçok ülkede olay resmen baharın uyanışı gibi kuramla karşılar. Kimisi de Kürtlerde olduğu gibi hem baharın uyanışı hem de isyanın özgürlük ateşinin yakılması olarak daha isyanla kutlar.
Bu tutumları eleştirmek veya yok saymak da yanlıştır. Halklar tarihi olaydan ne aldıysa onu devam etirir. Anlatılar da ona göre şekillenir. Öyle ki Nevrozda kimisi efsaneler le taşlandırırken, kimisi de yakılan ateşin yükselen isyan günü olarak yaşatmaktadır. Bu şartlarda eğer güncel uyum da olunca anlamı bir başka oluyor. Nitekim, Türkiyede özellikle Kürtlerin 21 Mart kutlamalarının da daha anlamlı ve karşılığında baskı ve yasaklamaların gelmesi de bundandır.
Bir başka açıdan, Türkiyede yaşananla anlatalım. Kürtlerin Nevruz kutlamaları olmasa Türkiyede olayın öyle önemli gün algısı falan yoktu. Kürtlerin bunu yaşatırken özgürlükle bbirleştirmeleri ise siyasal bir karşı taruz da getirdi. Önce yoklaştırmak istendi. Ama yaşatılması ve öteki ülkelerdeki birçok halkın da benzer gün anlayışları sonucu bu defa yine devlet refleksi geldi. Sanki türkiye devleti yıllardır Nevruz gününü kutlarmış algısına dayanarak kendi geçmişiyle bazen efsaneli hikayerl düzüldü. Ama doğrusu bugün 21 Nevruz günü denilince Kürtler ve ezilen halkların yaşatmaya çalıştığı tarih olduğu yaşamda tanıklaşmaktadır. Nevruz öylesine siyasallaşıyor ki bazen denenen bazı politik gerçekler de Nevruz gününde açıklanmaktadır. Ama sanki Kürt gerçeği gibi bu günlerde tutuklamalar ve engeler devam etmektedir. Hernekadar yeri geldiğinde “bizimdir” dense de aslında öyle olmadığı hep pratikte görüldü.
K. Kıbrısa gelince; kimse gerçekten kaçmasın. Türkiyeden getirilen Kürt yurtaşlar olmasa bu gün burada hiç akla dahi gelmeyecek. Ama tıpkı Türkiyedeki gibi bazı ırkçı devletçi kesimler çok nadir olsa da yeri geldiğinde sanik Nevrozun burada da kutlandığını söyleme yalanını kolayca sarfeder. Buda bizim abartı arayışımızdaki kısırlık ve merkezi refleksin bir sonucudur.
Kısaca, bu yıl da Nevruz günü şu veya bu şekilde kabullenenlerce kutlandı. Klasik tutumlarla da Türkiyede tutuklanan haberleri geldi. Tarihin cilvesi oluştu. İnanan ve inanmayıp ya yasaklama veya günü kurtarma karmaşasında olay gerçekleşti. Ne tesadüf ki 21 Salı günü sesiz sedasızca K. Kıbrısta geçti. Bunlar hep girişte belirtiğim netliği haykırır: tarihte yaşanan gerçekleri yaşatıp yaşatmama ikilemi önemlidir. Eğer biri yaşatıyorsa, onun anlamıyla da anlaşılması gayet normaldır.