yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKapuşari alanında sıkışmanın göstergeleri - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Kapuşari alanında sıkışmanın göstergeleri – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Türkiyede artık seçim dönemine girildiğinin kanıtları birbir sıralanıyor. Bilinen, beklenen Altılı masanın da adayı Kılıçtaroğlu, tam da itifaka benzeyen kriz çalkalanmasıyla açıklandı. Bu açıklama ile zaten Erdoğan eğer samimiyse artık seçim günü deilan edilerek resmen şu veya bu şekilde seçim sürecine girildi. Ama, peşinen de belirtelim: bu normal bilinen kurallarla yapılan seçim süreci girişi olmadı. Tam aksine rejim içeriğini de içerecek sonuçlarla birlikte birçok seçim dönemine uymayan koşullarla olay yol almaya çalışıyor. Devlet içi itifak ağırlıklı ayrılma ile  sosyal muhalefetin dışta ama destekleme zorunlu kuralıylan dönem işlemeye hız verdi. Şu noktayı açıklayalım: Herkes yaşanan itifak krizinde liderlere metiyeler dizme ile algı operasyonu yapıyor. Oysa, eğer halkın direnci ve ısrarla dayatılma olması bu kriz geçiştirilemezdi. Sadece Sadet partisi önündeki kitlelerin “haydi be, haydi be” haykırşlarıyla liderleri zorlamasa, uzlaşmanın pek de olacağını sanmıyorum. Buda bir dip not olarak ekleyecem.

Bir başka gerçek de şu: artık seçim sürecine hem de oldukça kuşkulu gidişatlarla dönem başladı. Probaganda önceliği mutlaka olacak. Birçok gerçek de ötelenmeye başlanması da normal. Fakat, ilerde şu sorgu mutlaka olacak: nasıl ki dahan önceki anayasa referandumdaki  yetmez ama ecet veya mühürsüz zarflar konusunda sesiz kalma tutumları hala eleştiriliyorsa, yarın seçimin sonucuna göre de verilen destek veya karşı çıkmaların da eleştirilme olasılığı öncekiler gibi olacağı kesin. Ama tarihin bir gerçeği var. Bu yaşandıktan sonra bir daha geri dönüp tekrarlanamaz. Şimdilik bu konuları burada brakıp, yine yarınlarda hatırlatma umuduyla süreçte rejimle özdeşleşen süreci bir de K. Kıbrısla bağdaştıralım.*****

Türkiye aslında muhalefete göre yerel seçimlerden hemen sonra girdi. Erken seçim ve derken seçim sürecine gelinme dönemi geçildi. Şimdi artık rejimin de geleceğini mutlaka etkileyecek önemli ikili seçime girildi. Hem cumhurbaşkanlığı hem de parlemento seçimleri birlikte yapılmaktadır. Seçimin önemi salt Türkiyede deyil, uluslararasında d önemli etkisi olacağı kesin. Zaten birçok dünya medyasının bunu mahşetleştirmesi, tahminler yürütmesi boşuna deyil. Üstelik Türkiye dış politikasında önemli denklemlere de oturtma durumu da yatsınmamalıdır.

Bir fark var: Türkiyeleşen gerçeği, yönetiminde direk elçiliğin ve atanana Ankara memurlarının olmasına, K. Kıbrısta nifusun önemli kısmının da oy kulanacağı durumuna rağmen, burada başta çoğunluk medyası ve resmi partilerden hala gelişmeler konusunda pek bir yoruma raslamanız mümkün deyil. Avrupa gibi bir gazete veya birkaç internet gazetesi dışında Türkiyedeki gelişmeleri ön sayfalarında yorumlalyan yok. Oysa, Türkiyenin hem iç politik yapılanmasından, hem dış politik pazarlıklarında hem de bölgesel hegemonya mücadelesinde K. Kıbrıs Türkiye için içeleşen bir politik figür tabusun halaine geldi. Gerek iç gerek se dış her politik kıpırtı K. Kıbrasa da hemen yansımaktadır. Ekonomik karardan tutun, oluşan siyasal pazarlık dış politikaya dek adım veya tartışmadan K. Kıbrıs da nasibini alır.

Bunlar varken ve son gelişmelerde direk rejim de sorgulanırken, uygulanan politik kurallardan K. Kıbrıs da direk gerekeni alırken, burada gelişmelerin konuşulmasından kaçmanın da öteki sömürgesel kültürleşmenin siyasal yansıyışından başka bir şey deyildir. Nitekim, hafta sonu altılı itfakta oluşan kriz, birçok başta Avrupa ülkelerinde yorumlanırken, Türkiyede yazılmayan temaslar dahi yazılırken, K. Kıbrıs tatil havasından gerçeğe dahi çıkamadı. Sonrası da pek yorumlanmadı. Partiler ise hala sesiz. Kimi sesizlikle beklerken kimi de fırsat umuduyla oraya buraya savruluyor. Fakat, Türkiyedeki resmin önemli yansıyış resmi K. Kıbrıs eksen politikasında oluşmaktadır. Kimse Erdoğan sonrası Kılıçtaroğlu döneminde de Kıbrıs politikasının önemli deyişimlere uğrayacağını beklememektedir. Buna önemli katgı da Kuzey KIbrıstaki siyasal alanın da tutumu önemli katgı yapmaktadır. Hem Türkiye ile oluşan ilişki ağı hem de K. KIbrıstaki siyasal sömürgesel ilhaklaşma gidişatı nedeniyle politika belirleme yerine, bekleme ve fırsatın kendilerine gelmesini umak dışında gelişim sağlanamıyor. Bunu salt darmadağınıklarla talimat UBP ve toplama partilerde deyil, muhalefetde olan CTP ekseninde de hava yani esmektedir. Ondandır ki onca Türkiye gelişmeleri ve dünyada dahi yankı bulan tutumlar, K. Kıbrısta başta yerel basın ve partilerde konu edilmemeye asla direnç gösterme duruşu sergilenmektedir.

Dün en keskin atatürkcüler şimdi en keskin tarikatçı luşlarındaki işbirlikçilik ruhu zamanında başka söürgecilerin de işirliği ile ayakta kalma ruhiyesinin torunun halindedir. Beklemek de bir anlamda aldanmanın öteki gerçeğidir. Üstelik K. KIbrısta yerel nifustan daha çok TC yurttaşının da olup oy kulanacağı gerçeği de varken. Bu kısır döngüde ne yazık, maalesef Türkiye konularında bilgisiz kalıp yeri geldiğinde de ses yükselterek veya teslim olarak haklı olmanın da davranışıyla ordan oraya savrulmaya devam edilmektedir. AKP kızar diye viskiyi resmi alanda içmeyenler, yarın Kılıçtaroğlu döneminde viskiyi açıkça içip geşmişi eleştirme iki yüzlülükleri de eğer itifak kazanırsa, görmeye de hazır olalım.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin