yaklaşımlarÖzkan YıkıcıDeprem sonrası akılda kalacaklar - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Deprem sonrası akılda kalacaklar – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Son günlerlde Türkiyedeki deprem gündemi adeta esir aldı. bBaşka gündem pek konuşulmuyor. Yaşananların dahi bir kısmı şu veya bu nedenle de kaçırılmaya ısrarla uğraşılıyor. Tüm koşullar bize ilerde mutlaka akılda kalackları şimdiden sıralıyor.

Öncelikle Türkiyenin Adiyaman ili beyinlere iyice kazılacak. Depremin sert vuruşu kadar orada yaşanan acılarda yerel sprocu öğrenci kafilesinin de olması, Türkiyedeki depremle birlikte akla ençok Adiyaman gelecektir. Şimdiden Kuzey Kıbrısta deprem sonrası ençok konuşulan il Adiyaman. Oradaki durum dahi tekleştirilip Kıbrısla özdeşleştirildi. Bir kurtarılan canlı insanın hemen Kıbbrıslı kafileden olma algısı bunun en basit kanaıtıdır. Ama, yine de Adiyamandaki genel durumdan çok sadece bizlik odaklaşma da eksikliklerin de birikiminin engelenmesi demektir. Deprem konusundaki yetersizlikler, geç kalınmalar gibi önemli eksiklikler le birlikte konu ele hala alınmadı. Oysa Adiyamanda yıkılan otelişn durumundan, genel deprem tutumları ile Adiyamanda yaşananlar, yıkım altında kalan kafilemizin de direk etkilenmesi gerçepği vardır. Genel sorgulama veya bilinçlenme şimdiden daraltılan duygusalıkla engelendiği de kesin. Oysa Adiyamanda can pazarlıkta olan bizim yurttaşlarımız da var. Nedense, makamcımız dahi oraya gidip atışlar yapıyor. Ama, olayın yaşandığı yerdeki çalışma koşulları, aksaklıklar ve neden otelin yıkım nedenlerilyle birlikte yorumcular konuyu anlatmıyor. Aylelerin acılarına elbet önemsememiz mutlaktı. Fakat, acının da nedenini anlatmak, konuyu bütünsel kavratmak da gazetecisinden akademisyene görevleri olduğunu daa belirtmek gerekir. Yaşanan bir feryatın elbet acısını anlamak gerekir. Anlamak ve bunun yeniden yaşanmaması için de nedenleriyle birlikte öğrenmek, ordan da ders çıkarmak önemlidir.

Bu gerçeklerin yanında akılda kalacak bir genel siyasal durum da var. Teslimiyetin, yetki devrinin ve işbirlikçi kulaşmanın sonucu onca hamasi anavatancılarımız şimdi pek konuşmuyor. Sadece “yanındayız” demenin ötesinde tavır yok. Kandırmaca kriz masası hikayesi anlatımıda sadece başlıkla kalınıyor. Öteki dönemlerdeki Türkiye afet olaylarındaki faaliyet, karar alma ve anında dayanaışma gösterme tutumları son olayda yok. Sadece şov ile işbirlikçilik kanıtlama ötesine gidilemiyor. TC elçisinin eline brakıldığı anlaşılıyor. Eğer ilerde K. Kıbrıs tarihinin dönemeçlerini ile siyasetin geldşiği aşamayı anlamak isteyenler depremler tutumlarıyla kronolojik duruşlarla siyasetin nerden nreye geldiğini analamaşansı da oluşturuldu.

Şahinleşme ve hamasileşme, muhalifi tehtit etme tutumları işi kurtaramıyor. Öyle ki yardım koordinasyonu, hangi yerlere gönderileceği bilgileri dahi açıklanmadı. Belli ki  alışılmış teslimiyet sonucu talimat bekleniyor. Bekleniyor da bize neden bugüne gelindiğinin de yanıtını kolayca veriyor. Aynen medyalar da öyle. Özellikle Türkiyede depremlerle yaşanan bazı sorunları “aman dokunmayalıml”derken, kendilerini yalakacılığın da paçalara dek tutuşmasınım işaretidir.

İiki tutum son depremin havızalara kazılacak önemli olgular olduğu da kesin. Bir de şu yaşanması nedeniyle güvensizliği göstermeğe başlandı: birçok adı yardım veya başka isimlerle ilgili konuda çaba gösteren yapılar, son depremle güvenilmeme yaratısı sonucu onlara ilgi gösterilmiyor. Onların eskiden karıştıkları olaylar, seçşimlerdeki tercih edilen liderlerin geçmişteki yaptıkları olaylar sonucu bu deprem döneminde pek de isimlerini duymuyoruz. Onlar açıklama yapsalar da karşılık bulmuyorlar. Bir anlamda güvensizliğin işaretlerini ortaya seriyor. Halbuki hem Türkiyede hem de K. Kıbrısta tüm siyasal gerekçelere rağmen ve koordinasyonun gerçekleşmesinde sorunlar olmasına rağmen, halklar arası dayanaışmalar hem de alanlarda sürüyor. Olmayan devlet kurumlarına karşın, araç eksikliklerine rağmen insanlar arası dayanışmalar oldukça çelişkinin oluşmasının da aynası oldu.

Ek olarak, son yaşananlar hala TC devleti ile en başta muhalif yerel yönetim çelişkisinin de yansıtılmasına devam denildiği anlaşılıyor. Herkes yardıma koşarken, devlet birokrasinin ısrarla belediyelerin yardımlarına engel çıkarlamaları, bunu seslendiren gazetecilere soruşturma aşma davranışı hızlandırılarak devam ediliyor. Hatay hava alanının yeniden yapılmasında CHP belediyeler görev alırken şu açıklama tarihe geçti: “gücün yetiyorsa gel tutukla”. Bu çok anlamlı bir çıkıştır. Benzer şekilde bazı yerlerde belediyenin yardım yapılarına engel konulmaya uğraşılıyor. Bunun üstüne getirilen Olağan üstü durum kuşkularla karşılanıyor. Daha şimdiden başlayan gözaltı ve tutuklamalar, sansürleştirme hamleleri, ilgilşi acil durum ilan edilince olacakların da tehlikesini geniş kesim anlamaktadır. İlk defa Kılıçtaroğlu bu konuda direneceğini söyledi. Buda sonucun nedenli can yıkıcı olacağının kuşkusudur.

Sonuçta şuda ekleniyor: deprem ve kkordinasyondan oluşan yapıya oluşan manzara gerçeğinde, Türkiyeyi Erdoğan nasıl bir seçim sürecinin tüneline sokacak? Ama yine de K. Kıbrısta ilk akla gelecek olan Adiyaman şehridir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin