Genelikle medyalar kendilerine has yöntemler kulanırlar. Son dönemde özellikle halk hareketleri veya protestolar konusunda da oldukça kendi siyasal eksenlerine göre yayın yapmaya çalışırlar. İnce denilecek çizgiyi dahi unutuyorlar. Siyasal seçkilerin öne çıkarıldığı dönemi yaşamaktayız. Nitekim, direniş ilerici demokratik eylemlere fazla yer verilmezken, magazin haberi veya resmi eksenli yaşananları oldukça yaygın şekliyle vermeği görev zannediyorlar. Bu nedenle, birçok sistemi sorgulayan gösteriler de ya geçiştirilen haber veya hiç verilmeyerek, yaşanmamış veya saptırarak sunma tekniği artık iyice yerleştirildi.
Son günlerde buna uygun iki ülkedeki gösteriler en net kanıtdır. İsrail ve Tunustaki eylemler, adeta sorgulatan muhalif eylemler olarak yaşandı. İsrail en azından İsrail olduğu için haber olsun verildi. Fakat, Tunus nedense tıpkı kendilerinin Bahar dediği başlangıçtaki gibi şimdilik görmezlikten gelinme aşamasında bulunuyor. Bu konuları biraz deşmek gerekir. En azından sorgulayıcı yönleriyle ve tek tip anlayış olmadığı gerçekelrinden de hareket edilecektir.
****
Geçen yıl İsrail resmen seçimler döngüsüne takılıp tekrarlarla yaşandı. Sonuçta, faşist ve girici hükümet şekliyle onay alıp hükümet göreve başladı. İlginç ama tehlikelerle de örülü hükümet oluşumu sadece israilde deyil, en azından bölgemizde oldukça kağoslara yönelmenin net işaretleriyle doludur. Öyle bir hükümet kuruldu ki İsrail develtindeki siyasal kayışın da kurumsallaşmasına yardımcı olacağı kesin. Bir düşünün: yolsuzluklarla anılıp yargı aşamasında bulunan, eskiden birçok kanlı katliyama imza atan metanyahu yine başbakan olarak hükümetin başında. Bu defa blokunda oldukça tehlikeli başka partielr de var. Faşist ve dinci gerici partielrle ortak hükümet oluşturuldu. Arada demokrat simgeli veya arap kökenli kesimlerin artık efsanesi okunmayacak düzeyde bir yönetim şekli oluştu. Üstelik, parlementer sayısal rahatlık da var. Belirli makamlara resmen ırkçı ve gerici isimelr bakan olarak oturuyor.
İlk işaretler direk Filistin eksenine yansıtıldı. Filistin bayrağının dahi yasaklanması gündeme sokuldu. Yerleşimlere devam denilirken, Gazlenin hali bir başka olacak. Daha tehlikelisi, İsrail kurdurtmaya çalıştığı bölgesel blok nedeniyle daha saldırgan zemine de sahip bulunuyor.Arap devletlerinin özellikle körfez ülkeleriyle de sıcak ilişkiler, irana karşı itifakta kulanılacak. Bir anlamda Metanyahu başkanlığındaki faşist blok yalnız deyildir.
İç politikada da gericiliğin ağırlığı daha fazla hissedilecek. Faşizmin kitlesel desteği de savaş ile saldırganlığı besleyeceği de bekleniyor.artık faşist söylem devlet demeçleri şeklinde uçuşacak. Elbet, İsrail gibi devletin oluşum şeklini de düşünürsek, varılan sonuç en başta Filistinlileri epey etkileyeceği kesin. Ortadoğuda yeni sarmal düzeyi yoğunlaştırılacak.
İsrailde bu yeni yönetim oluşurken, üstelik yeniden yargının elinden başbakan olma gerçeği ile Metanyahu nefes alırken, şimdi yeni gelişmelerin etkielri bekleniyor. Bu arada İsrail Kıbrıs ekseninde veya Türkiye ilişkilerinde de bazı deyerlendirmelerin yeniden gözden geçirilmesi gerçeği de acilen oluştu.
Gelinen bu aşamada Telavivde İsrail barışçıl ve solcu kesimelr yoğun bir gösteri yaptılar. Gösteride resmen İsrail politikası ve yeni hükümet sorgulandı. Öyle sorgulandı ki İsrail içindeki güçlü barışçıl sol hareketin varlığı tekrardan hatırlatıldı. Bu eylem bir anlamda İsrail gibi bir ülkede pek de beklenmeyen gelişme gibi, bazılarına geliyor. Oysa israilde zamanla bazı pilotların Gazleyi bonbalamayı ret etikelrini de akılın bir yerine koymamız gerekmektetir. Bu protesto ile tek tip İsrail deyil seçenekli bir İsrail kitlesel kültürle karşı karşıyayız. Bu önemlidir. Bir anlamda israile karşı öteki ülkelerde görülmeyen, batılı devletlerde böylesi eylemleri Anti Seminizim diye damgalamalarına karşın, Telavivde yaşanması da önemlidir. Ortadoğuda merkezi güç İsrail ile savaşa karşı Filistin halkının haklarını savunan muhalif kitlesel gösteri ikilemi bölgede birçok ülkede görmek istediğimiz gerçektir. Ama ne yazık israildeki muhalif tepki gibi bölgemizde pek de benzer tepkiler yok.
*****
Bir başka protesto hareketi de Tunustan duyuldu. Hatırlarsınız, geçen yılın sonuna doğru Tunusta bir referandum gerçekleştirildi. Katılım oldukça azdı. Tüm önemli güçlerin boykotu karşılık buldu. Özellikle lSayitinin yapmak istediği darbe protesto edildi. Muhalefet onca katılımın olmadığı koşula rağmen Sayitinin ısrarla otoriter faşist eylimlere devam etmesini sokakta protesto yaptı. Oldukça katılım oldu. Polis bbarikatlarının bazı yerlerde aşıldığı da görüldü. Amaç Sayiti darbesinin engelenmesiydi. Oysan Sayitim darbesi de bildik paradoksal kandırmacayla doluydu. Hesapta ılımlı İslamcıları engeleme amacıyla darbeyi yapıp tüm kurumların görevlerini tek elde toplar, parlementoyun fes hüküemti görevden aldı. Olağan üstü durumla Tunusu otoriter anayasa adıyla referanduma taşıdı. Katılım oldukça az oldu. Ama Sayiti hep ılımlı islamı tehlike diye gösterip haklı olmaya çalıştı. Ama, gerçekten deneyimli Tunus muhalefeti bu oyuna gelmedi. Nasıl ki eski diktatörlüklere karşı direndilerse, ılımlı islam projesini durdurmayı başardılarsa, bu defa da darbeyle otoriterleşen Sayitiye karşı da direnişe geçtiler. Belli ki Tunus yakın tarihi epey öğretici olacaktır.****
Her iki ülke rejimlerinin yyolu ayrı söylemlerle ve deyişik idolojik blok bakışıyla da olsa özünde genel sistemle çelişmiyorlar. Demokratik açılıma da barikat kuracağı kesin. Gericilik, otoriterlik ve bunun merkezi yönetim şekliyle ayni anlayışın iki farklı uygulamasıyla karşı karşıyayız. Muhalefetin ise dirençlin olduğun kesin. Ama, nedense siyasal partilerde net karşılığı ayni muhalif oluşum derecesinde deyildir. Nitekim, muhalefet protestolarında da bulunan siyasal partiler, yönetime gelmedeki birleşememe veya geldikleri zaman yaptıkları ortada. Bir anlamda şimdiki rejimlerin oluşmasında muhalif demokratik rgütlerin rolü olmasa da siyasal bazı özelikle ulusal ve sosyaldemokratlarin kabahati olduğu kesin. Buda siyasal önemli derstir.
***
Herhalde K. Kıbrıs ve Türkiye diyeceksiniz. Hele den gelmekte olan tehlikeye rağmen bu ülkelerdeki ortak protestoda dahi buluşamayan önemli muhalefetin adını koymak isteyeceksiniz. Yarın geç olmadan oda hepimizin görevidir. Eğer beklersek daha tehlikeleri barındıran yeni yönetim şekilerine de hazırlıkçı olalım. Biz daha yaşananın adını dahi koymaktan hep kaçıyuoruz. Kaçtıkça da gelmekte olan daha fazla mesafe de kaydediyor. Tarihi dersimiz de böyle özetlenebilinir.