Pek de haber yapılmaz. Onca konuşulan ve bizim de epey nifusumuzun bulunduğu ingiltereden söz ediyorum. Dilini öğrenmede yarışılırken, sterlin parasının piyasadaki etkisi tartışılmazken, hala pahalı olmasına karşın eğitime gidişlerin devam yolundaki Birleşik Kralık ta konuşulmayan başka gelişmeler de var. Şimdilik K. Kıbrısta bunlar pek duyulmaz. Haber değeri ise iyice kısırlaşan medya şovuna da takılmaz. Enerji sıkıntısından dünya politikasındaki provakasyon rolerri hala bizde pek bilinmez. Halbuki İngiltere Kıbrısın garantörü. Hala ülkemizin efendilerinden biri. Yeni sömürge kuralları burada işliyor. Öteki garantör türkiye ile Kıbrıs konusunda da ilginç itifaklar veya anlaşmalar da gerçekleşir. Sanırım Ersin beyin İnterpol hikayesi hala sır gibi saklanıp belekten sildirtilme gerçeği buna en basit kanıtdır.
Çoğunlukla dünya algılarımız Türkiye ve İngiltere merkezlidir. Çünkü bunların dilerini öğrenme kadar, ülkemizle alakalarının da deyerinden dolayıdır. Dünyahı tanımada ve bizdeki uygulamalar bakımından epey örnekleşirler. İngiltere de uyguladığı gerek dönemine göre kamusal veya neoliebral politikalarla sık sık örnekleşir. Ayni zamanda düne dek sendikal ve sosyal haklar bakımından da İngiltere örneklerine baş vurulurdu. Sağlık ise banbaşkaydı. Elbet bu makalede olacağı gibi, alınacak dersler de İngiltere bakımından kaçınılmaz pratiklerle doludur.
Son dönemde alışılmamış şekilde ingiltereden grev haberleri geliyor. Sağlıkta ve ulaşımda bu hisedilmeğe başlandı. En son hemşiere grevleri de duyuldu. Sağlıktaki bu grev bir eksenli değildir. Hem ücretler hem de sağlık sistemindeki çöküş birlikte çalışanların hemşireler kesimini harekete geçirdi. Oylamada büyük oyla grev kararı alındı. Kışın ortasında greve gidildi. Başka alanlarda da grev haberleri geliyor. Pek de alışılan haberler deyildir. Ama, girilen ekonomik krizler ve pandemi salgını gibi durumlara bir de enerji sıkıntısı eklenince, hoşnutsuzluklar artıp greve dek gelindi.
Hemşirelerin iki ayaklı grevleri söz konusu. Hem epeyy zaman artış alamadılar, hem de sağlık sistemindeki çöküş le artan çalışma saatlerinin de yükü birlikte grev kapısını araladı. Sonucu ne olur belli değil. Fakat, cılız olsa da son dönemlerdeki ingilkltere grevlerinin en çok ses getiren olması da tesadüf değildir. Fakat, eksik ayağı konu sağlık olmasına karşın tüm sağlık çalışanların ortak mücadeleye girememeleridir. Burada bizim senelerdir anlatmaya çalıştığımız ve şimdi K. Kıbrısta da yaşanmaya başlanan önemli gerçekler vardır. Bizi seksen başı Neoliebral ilk uygulanma dönemine dek getirir.
O dönemde, ingilterede Neolineral geçişte önemli sendikal direnişler oldu. Madenci sendika grevi ile Teçır sendikalara karşı savaşı kazanır. Ardından ikinci ayağa geçer. Hem sendikal mücadeleği daraltacak yasalar çıkarılır hem de sendika alanlarına müdahale edilir. Sağlıkta bu net şekilde görülür. Ortak mücadele engelmesi sağlanması için oradaki çalışanları ayrı sendikalara böldürtülür. Artık sağlık sendikal ortak hareket değil, hekimler, hemşireler gibi mesleki örgütler ile çalışan emekçi geriye kalan işçileri de taşaronlaştırıp örgütsüzleştirme mengenesine sokarlar. Böylelikle zamanla emek cepesi mesleki veya taşaronlaşıp örgütsüz hale sokulur. Buna yabancı çalışan da getirip sosyolojik kırılmayı yaratırlar. Hemşireler içinde 6.1 cıvarında yabancı olması tesadüf değildir. Emekçi işçiler ise taşaronlaşıp örgütsüzleştiği için de mücadelelere katılamıyor. Bu yasalıklarını kaybettiler.
Ben zamanında sayın CTP li makamcıları taşaronlaştırma, şirketleştirme ve hizmet satın alma uygulamalarında uyarırken, İngiltere örneğine çok baş vuruyordum. Onlar didnlemedi. Günümüz bizlik sağlık merkezindeki çöküşte ne yazık Eşref Fayiz ile Ahmet Gülenin katgısı olrukça kabarıktır.***
Kısaca, ingilterede hemşireler grevde. Fakat, öteki çalışanlardan pek fazla katgı yok. Mesleki grev ile sistemsel sorgulamanın da güçlüğü ortada. Hele özeleştirmenin bedeli çok ağır. Şimdi, ingilteredeki sağlık sisteminin çöküşü konuşuluyor. Ozaman neolibralizme de karşı laf deniliyormu?