yaklaşımlarÖzkan Yıkıcıİstiklal caddesinde patlama ve tarih yazılımı - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

İstiklal caddesinde patlama ve tarih yazılımı – Özkan Yıkıcı

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Bugün ölüm yıl dönümü olan, Sanatcı Ahmet Kayanın meşur şarkısının tekerleme cümlesi aklıma takıldı: “Nerden bakarsan tutarsızlık” isimlendiriliyordu. Gerçekten, istanbulun isdiklal caddesindeki patlama resmen konuşulur şekliyle her tarafından tutarsızlıklar saçılmaktadır. Hat da Süleyman Soylunun açıklamasındaki içerikte dahi tutarsızlıklarlan doludur. Ölen insanlarınn acıları ve saldırının faciyasının korkunçluğun ortadayken, neden ve kim soruları daha netleşmediği ortamda, kuşkuların ve söylenenlere olan güvensizlikler nedeniyle konu çok yöne kaymaya başlladı. Fırsatı kulanmak istenci ve olayların kendi eksenine çekme sonucu üstüne olay öncesi oluşan korku beklentileriyle de örülünce, işler iyice karıştı.
İstanbbula giden herkes mutlaka isdiklal cedasinden bir anısı oldu. Benim de aynen böyle oldu. Gerek geziş nedenim gerek ce isdiklal caddesinde sıralanan müzik mazalarından esruman alma konumunm, beni burayla buluşturuyordu. İsdiklal cadesi ayrıca önemli tarihi gelişmelere de tanık oldu. Sadece bonbalamalar veya yasaklarla polisin biber gazlarıyla değil, tarihi olaylarla da sarmalaştı. 6 7 Eylül faciyası, 1 Mayıs katliyamı, yasaklar sonucu demokratik örgütlerin uğradığı polis saldırıları adeta yörenin tarihi birikimini de oluşturdu.*****
Son saldırı da adeta sürpriz gelmedi havasını birçok kesimde beklenen biçimiyle karşılık buldu. Seçim sürecine girişin, bu dönemin beklenen normal şekilde geçmeğeceği inancı ve en ön önemlisi, daha önceki seçimlrde terörün oy hesabıyla kulanılma şekli sonucu, olayın dehşet şekli kadar sürpriz gelmeme karşıtlıkla adeta makasın çok açılma koşulunu bildiriyordu.
Olay Türkiyede gerçekleşmesi nedeniyle, hemen ardından yasak ve erişim engeli konulması da başlangıçta konuşmayı da zorlaştırıyordu. Sansür korkusu ve bilgi eksikliği, adeta sınırı daraltıyordu. Kim ve neden sorularına yanıt bulmayı zorlaştırıyordu. Dikatli olmak kadar, gerçek bilgi verip güveni yitirmeme duruşu sonucu, ilk ağızdan konuşmanın da tehlikelerine işaret ediyordu. Nitekim, olayın korkunçluğu depreminden başka alana kaydırmayı, Türkiye içişleri bakanı kırdı. Konuşarak ve kendi içinde çelişkileri aktarması sonucu birden olay yanlışlara odaklanmayı da kaçınılmaz olarak yönlendirdi. Yandaş ve ötekiler kutuplaşması hemen ateşlendi. Yasaklar ve doğruların net olmaması, kuşkuları daha bir artırdı. Akla hemen kısa zaman önceki Mersin olayı geldi. Soylunun söylediklerinin önenmli kısmının yalan çıkması hatırlandı. Üstelik ABD elçisinin taziyetlerini ret edip bağırır, suçlar moduna girerken, Erdoğanın ayni dönemde Baydınla görüşüp taziye mesajına teşekkür etme paradoksu da kafaları iyice karıştırdı. Hele Soylunun hem dışişleri hem Savunma hem de başkan gibi tavır takınması da olayı yeniden Süleyman eksenine yoğunlaştırdı. Birçok çelişki konuşuluyor. Devamında gelen açıklamalar ise daha bir kuşkuları fitiledi. Hele bilgi verme ile elde edilen bilgilerdeki sorular gidrek suçlanan kişinin düzeyine dek gelindi.
Eklemeden olmaz: Türkiyenin bu tip terör olaylarında önemli birikimi vardır. Son dönem olayları da alevi sönmeden yenisinin gelmesi, siyasal seçim sürecinde bazen baş vurma gerçekleri, son olayın onca acısına karşın konu söylenen açıklamalarda yyoğunlaşması, güvensizlikler sonucu konu banbaşka noktaya geldi. Üstelik suçlanan örgütlerin hemen ret etmeleri, tutuklananlar üzerinden verilen bilgilerdeki tutarsızlıklar konunun özünden çok fırsatcıl kulanım eksenine doğru kaydırtı. Buna ek olarak, yaklaşmakta olan seçimlerde böylesi yöntemlerin uygulanma korkusu da damıtılınca, kimin kazançlı hesabıyla da olay genişledi. AKP cepesi oynunu oynarken, muhalefetin özellikle altılı masa kesimi konuyu geçiştirme ve sandıkla sınırlama sonucu, ortamdaki önemli noktalarda hiç tavırları olmadı. Özellikle konuda kulanılan Suriyeli simgesi, Afrin merkezli işaret ister istemez Türkiyenin Suriye politikasının da cedereye konulmasını dayatıyor. Halbuki muhalefet hep dış politikada resmi eksende devletçi ruhiyesiyle dizilmeğe devam edilmektedir. Örneğin, atres verilen Afrinde nelerin olduğunu pek konuşup yazan yok. Yine Türkiyenin Suriye politikasıyla birlikte ele alma da fazla ilgi alanına sokulmadı. Anti kürt İslamcı ikilemli ayrıma muhalefet de ne yazık oturdu. Bir önemli hatırlatmayı buraya ekleyecem: Türkiyede özellikle AKP desteğinin güvenlik ve terör alanında olduğu kamuoyu yoklamalarında hep çıkıyor. Dış politikadaki bilinmezlikler ve terör suçlama tutumları ister istemez güvenlik duygusuyla AKP desteği hep artıyor. Unutmadık 15 Haziran kasım dönemini. Kan döküldükçe oy artma kamuoyu duruşunu. Dış politikadaki bilinmezlikler ile güvenlik korkuları hep otoriter devlet yapılarının işine yarıyor. Öyle ki son olayda Türkiyenin kontrolundaki Afrin çıkarken, ayni anda K. Kıbrısta Fuat bey ve Suriyenin Kuzey Batısındaki Afrinde soylunun yaptıkları pek de duyulmadı. Oysa yaptıklarının ne olduğu sorgusu dahi yapılması gerekiyordu. En son Saruhanın meclisteki sorusuyla Afrin gündeme geldi. Oradaki açılış soruldu. Fakat Fuat beyin K. Kıbrıstaki açılışlarına kimse dokunmadı. Dış politikada ise HDP ve TİP dışında hayır oyu veren de olmadı.
Özetlemeğe çalıştığım birçok koşul, son isdiklal cadesi katliyamıyla birlikte havalandı. Acılar ve hesap sorma ile ortaklaşma karşı durma duyguları yok edilirken, daha ilk açıklama ile Süleyman Soylu resmen yeni sorular ve çelişkilerle zehir saçmaya devam ediyor. Bir de bu çelişkilere yakın mersin anımsatması da akla gelince, kuşkular ve fırsatı kulanıp içte oy dışta belki Doğu Fırat hamlesi isenirken, gerçek acıların dahi ortak yaşanmasına engel konuldu. Kim, neden sorusu kadar, fırsatı kulanma da buna eklenince, iş karmakarışık olup gidiyor. Elbet, görsel birçok sorular veya olay tanığı hakında kuşkularla sorular artarken, isdihbarat ile görsel olgulara hakim olmadığım için fazla yorum yapmayacam. Ama gerçek olan, isdiklal cadesi demokratik örgütlere kapalıyken, terör kesimlerine alan olma çelişkisini ne yazık bir kez daha yazdı. Nasıl ki şeryat isteyenler bağırırken, anma veya demokratik talebe jop ve biber gazı sıkılıp yasak gelme ikilemine arada başka şidet konular da eklenip, Beyoğlu tarihi tanıklığa devam ediyor.
Türkiyenin cihatçılarla kolkola oluşu Suriye politikası ve ayrıştırma ile şiddetle oy alma seçeneği sürdükçe birçok değişik acı gelişmeye de tanık olmamız mümkündür. Afrin olayını anlamak isteyenler ve benim son haftalardaki Suriye yazılarımı okumayan varsa, yeniden okuyup, son gelişmelerle yazdığım bu makaleyi daha iyi anlayacaklarına inanıyorum. Belli olan, son isdiklal cadesi patlaması bir kez daha bize bildik Türkiyenin seçim sürecine girişiyle birlikte yorumlamamızı ne yazık getiriyor.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin