Kısa yakın dönem anısatma örnekleriyle başlayalım: Öyle geriye değil, birkaç yılın akılda kalan önemli bilgileri aktarmaya çalışacam. Çelikin işaretiyle “55 milyar doları onlara brakmayacağız” işareti verilişi ile durum karıştı. Akacan hamlesiyle hızlanan ve Falyalı suikastiyle tırmanan bir dönem yaşandı. Altından nerler çıktı neler. İkinci alan ise şu: başkanlık seçimi çizgisiyle başlayalım. Akıncıya neler yapıldığı, baskıların nasıl uygulandığı, herhalde akıldadır. Yine Tatarın seçilmesi için neler yapıldığı da mutlaka tümü olmasa da can alıcıları hafızadan silinmedi. Yetmedi; Tatar saraya gitse de rahat durulmadı. Yetmiyordu! UBP kurultayları müdahalesi ardından atamalarla Saner ve Üstel koltuk kapmacağı da yaşadık. Hele hiç hesapta görülmeyen ve seçime dahi girmeğen Tahsinin hikayesi bir başkaydı. UBP tüm seçme tutumuna karşın, onlara bu durum resmen yuturuldu. Böylesi bir politik ekonomik eksen oluşturma çabası oldu. Tabi ki paketleri falan artık saymıyorum.
Derken; bu defa Erdoğanın müjdesi geldi. K. KIbrısa Küliğe yapılacak. Buda yoluna sokuldu. Tatar hazırlıksız yakalanmış olacak ki “haberim yok” dedi. Fakat, şımarık çocuk gibi de oyuncak alınmışçasına Küliğe hayaline hemen kapıldı. Olayı uzatacak değilim. Küliğe olayı net olarak gerçekleri toplayan hamleydi. Ne karar burada alındı, ne buradaki yasalara uyuldu ve nede buradaki kuralara önem verildi. Vizesiz, yasaya aykırı ve direk Türkiyedeki pazarlık usulü Erdoğan yakınına verildiği bilgileri direk Türkiye basınınca açıklandı. K. Kıbrısta ise burada karar alınmaması süreci nedeniyle çoğu konuyu hep sonradan açıklanan resmi veya türkiye basınından öğreniyordu. Ama Belirtiğim gibi, normal ülke olsa hiçbir kuralı, yasası ve genişleme süreci buradaki yasal mevzuata uymuyor. Adı resmen kaçak yapı ismiyle söylenmesi en kolay ifade şeklidir..
Konu elbet K. Kıbrısta gerçekleşeceğine göre, resmi idolojik bakışın propagandaya girmesi şart dı. Öyle de oldu. Tam da gelen talimatla olacak ki koro hemen başladı. Yapılacak yapının yasalığı, gereksinimi veya sorunsal durumu değil, hamasi suçlama saldırısfıyla girişildi. Türkiyeye karşı olmak, rumculuk, hayincilik hepsi ağzın içinden boşaldı. Boşaldı da muhalif kesim tam resmi konuşmaktan kaçması, siyasal denklemi sistem içinde kalıp fırsat kendine gelme beklentisi sonucu, sadece kararda nerede ise hiç katgısı olmayan hükümete yüklendi. Yasal falan sözleri kulandı. Buda tartışmadaki kısırlık kadar, oluşan tepkinin veya yazılan sanal medya laflarının direk tepkilerin yansımasına da duvar çekmiş oldu. Zarten, küliğe başlatıldı. Bu arada tarihi net tesbit de gerçekleşti: düne dek işbirlikçilik oynayan ve içte bazı rantları alan işbirlikçi güdük burjuvalarımız, artık ihalelerin Ankarada açılmasıyla başlayan süreçte, Küliğe dönemiyle taşaronlaşan döneme dek geldiler. Boşuna Tüfekci ve Gürleyen Cafer bu yanlışların olduğu ve siyasal simgesel gerçekliğe karşın sırf kendileri de taşaronculuk yapıp para kapacakları için desteklediler. Tasrihi dönemecin önemli örneğidir.****
Bu gelişmeler olurken, sırf Türkiyenin seçim sürecine girmesi nedeniyle de AKP yönetimi dış politikaya da önem verdi. Bunu oya çevirme çabaları da kriz tırmandırarak yapıyor. Şüpesiz, Kıbrıs bundan muhaf olamazdı. Öyle de oldu. Örneğin, Boşuna Küliğe tam da sınırın başında yapılmıyor. Bunu pek seslendiren olmadı. Ötekisi de siyasal gerilime oynamaktı. Nitekim son Erdoğan ve Çavuşoğlu konuşmalarında itiraflar yanında, K. Kıbrısa daha fazla yığınak yapacaklarını da açıklıyorlardı. Bu bizdeki hamasi havarileri epey ateşledi. Ama tuhaflıklar da burada başlıyor…
Genelikle önemli kendine muhalif diyen ve hesapta Kıbrıs sorununda çözüm isteyen bazı çevreler de bu kervana katıldılar. Nedenswe K. Kıbrısın Türkiye gerçeğinin hep ötelenmesinin acı tekrarını yaşıyoruz. Erdoğan son dönemde sık sık Kıbrısa yönelik sözler de savurdu. KKTC tanınmasından tutun, atmış anlaşmalarına dek birşeyler açıkladı. Ne acıdır ki Türkiyenin K. Kıbrıstaki yaptıkları ortadayken, Erdoğanın her yönüyle yüklenip yeniden yapılandırma ilhaklaşma sürecine adım adım giderken, birileri çözümcü adına bazı laflarla çözümcülük lafazanlığı yapmaya çalışması da acıdır.
En son Kutlay Erkin yazısını okudum. Kutlayın analizlerine önem verirdim. Son dönemde oda içteki konumu nedeniyle ucunu kaçırdı. Benzer durumda başka tanıdıkları da buldum. Onca gerçekler hem de göstere göstere yapılırken, birkaç sözle rotanın değişeceği inancı ponpalanması ilginç dahi gelmiyor. Çünkü Hem de seçim döneminde Türkiyenin ne yapmak istediği net ortadayken, aradaki atmış anlaşmaları ve hakları demesiyle hemen yelkenleri suya indirip önemsemek de kelime koysam gücenme olacak derecede kulanılan la tamamlanması gerekir. İşte fantezi ile gerçek burada başlar.
Onca yapılan gerçekler ortada. Yapısal değişimlerle birleşik değil Türkiyeleşip yasadışı kalma hedefli toprak parçası kurumsallaştırılıyor. Ama arada federasyon dahi demeden tanınma istendiği süreçle, siz tutup bir cümleyle umut pompalamak da ne demektir? Sanırım muhaliflerin tıkanması ve inandırıcılığı kaybetmelerindeki önemli siyasal gerçeklik burada gizli. Unutmadım: Anayasa Türkiyedeki oylamada benim gibi bazıları durumun önemini anlatırken, ilgili çevreler “abi KIbrısa ancak AKP çözümgetirir” karşılığını boşuna almadık. Tekrar edecem: olanlar net. Yapılanlar da ortada. Siz bunları yok sayıp her zamanki teslimiyet fırsatıyla bir cümle ki anlamı dahi net olmadığı halde, eğer önemseyip umut beklentisine oynarsanız, neden bugüne gelmedeki muhalefetin katgısı da tekrardan anlaşılır hale de gelir. Bu konuya dikat etmemiz gerekir. Tıpkı son dönemde kimi çevreler görüşmelerdeki özellikle de isviçredeki masada Çavuşoğlunun tavrını yok sayarak Anastasiyadisle avunma sınırı kadar son Erdoğan cümlesi ile avunmak da fantazilerle gerçekleri örtmenin ötesinde anlamı da yok. Bu uyarıyı da yapmak artık şart.
yazarın tüm yazıları:
Özkan YıkıcıSiyaset de gerçek ve fantezi ikilemi – Özkan Yıkıcı
"Bu Memleket Bizim" yayınlarını izleyin
"Gündem" yayınlarını izleyin