Soma katliyamı üzerinden sekiz yılı aşan zaman geçti. Soma devamında elbet Ermenek gibi başka bir madencilik katliyamı daha yaşandı. Hepsinde ikili bakış karşımıza konuldu. Kimisi bilimsel yöntemle yaklaşırken, iktidar çevreleri olmak üzere belirli çevre de inanç üzerinden inançla olayı ötelendirmeğe çalıştı. Bilimsel gerçekliğin dini inançla karşı karşıya getirilen önemli konulardan biri oldu madencilikteki göstere göstere gelen katliyam tipi cinayetler. Devamında tıpkı Somada olduğu gibi yargı tökezledi. İşvereni kurtarma ve devleti öteleyerek adeta normalmışı oynadı. Soma çok önemli bir pratikti. Haklarını isteyen işçilerin direk jpoplanması, biber gazıyla yıkatılması, avukatların tutuklanması, devletin nedenli insan önem verdiğini defalarca yaşatarak kanıtladı. Hukuk zırhı ise bu direk katliyamların sorumluluğunun açığa konulmaması. Hat ta ölenlerin haklarının dahi verilmeyerek, tam aksine dövülmeleri tutuklanmaları veya işten atılma tehtitlerle sömürünün madencilik sınıfsal özünü yaşatılar.. Şimdi sıra Bartının Amasya ilçesine geldi…
Üç yıl önce bizat Sayıştayılık belgelerinde, konuyla ilgili uyarılar vardı. Yetersiz güvenlik tetbirleri ve Grizum patlama tehlikesine işaret ediliyordu. Her zamanki gibi başta bakanlar bu duruma hiç dikat etmediler. Üç yıl sonra Amasya dikate alınmayan Sayıştaylık raporu sonrası söz konusu edilen tehlike yaşamla karşılık buldu. Amasradaki madende patlama oldu. Son gelen haberlere göre 41 kişi öldü. Tabi acı ve politika algı oyunlarına da ulaştı. Kader, fıtrat ve alahın isteği lafları direk yönetim kesiminden geldi. Tanrıyla özdeşleştirip, sanki tesadüf veya normal kaderin kuralıymış gibi üzüntü üzerinden kendini aklama yoluna baş vuruldu. Oysa tekrarda yarar var: sayıştaylık raporunda bu tehlike belirtildi. Ama kimse dikate almadı. Devamında elbet ne olacağı sorusu da şimdiden ürpertiyor: çünkü, yaşanmış ve hala sürmekte olan Soma maden cinayeti yaşanmışlığı hala güncel belekte canlıdır. Ermenek ise çoktan unuturuldu.
Yeniden cinayet nedeniyle de babzı bilgiler anımsatıldı. AKP döneminde yaklaşık bin kişi maden cinayetiyle öldüler. Çoğunun hakı dahi verilmedi. Çalışanlara ise tanıklık yapmaları taktirde işten atılıp işsiz kalacakları tehtitleriyle mahkemelerde çoğu tanık bilgi vermekten kaçındı. Daha Somayı unutmadık. Şimdi de Amasra. Göstere göstere gelen katliyam gibi cinayet. Klasik bir eksiklik de beraberinde geliyor. Üç ayaklı madencilik gerçeğinde işçilerin örgütsüz olmaları veya sendikalarının sarı şekliyle uğraşması sonucu, üçlü sandalyenin bir ayağı hep eksik kalıyor. Devlet kendini dışta tutuyor, işverenler ise sermaye karına bakıyor ve işçiler da çalıştıkları halde örgütsüz oldukları için kendi haklarını savunamıyor. Devlet hukulkyla, denetimiyle ve gerektiğinde yasaların değiştirilerek denetimi de yaparak madenlerin insan haklarına uygun çalışmasını sağlamadığı gerçeği var. İşveren ise karına bakıyor ve daha fazla kar uğruna güvencesiz çalıştırma ile gereken önlemleri almayarak kazaların sıkça yaşanmasına kolayca davetiye çıkarılıyor. Bunlar hep bir noktanın eksikliğine dayanıyor: işçiler de örgütsüz oldukları için ne sağ nede ölmeleri taktirde haklarını alamama sonucuyla karşılaşmaktan kurtulamıyorlar.
Amasra bir ilçe madenleri var. Sayıştaylık denetim sonucu 3 yıl önce önemli tehlikelerden dem vurdu. Bunu denetleyecek olan bu güvensizliği gidermesi gereken yönetim organları bunu yapmadılar. Sonuçta, şimdilik 41 kişi öldü. Hukuk konusunda şimdiden devlete yüklenecek suç bulunmayacak. Zamanla geçiştirecek. Türkiyedeki yasalara göre sigortaların ölenler için güvenlik hakları vardır. Devlet bununla alakalı bir yasal durumu yok. Ama, ölen insanlardır. Göstere göstere olan zafiyetlerden gelen kazayla katledildiler. Ne denetlendi, ne tetbir alındı nede işçiler örgütsüz oldukları için konu kamuoyuna duyurtuldu. Olan katliyam sonrası gerçekleşen cinayetle ancak habere ulaştı. Buda inanç ve imanı bilimin karşısına koyarak örtmeğe, kadere, fıtrata indirgeyerek tanrıya havale edilmektedir.****
Kapitalizmin sınıfsal en vahşi sömürge alanı madenlerdir. Daha kötüsü Hindistanın dahi almaya çalışılan önlemlerin Türkiyede yasalaştırılmama başka bir farklı durumu da var. Sınıf sömürüsünde, sınıfsal dayanışma ile örgütlenme olmadıkça, hem daha vahşi sömürülme hem de cinayetler de ölümlerinize davetiyelerle gelme sonucunu getirmektedir. Amasra bu bakımdan önemli bir örnek daha. Bu yıl Türkiyede resmi rakamlara göre binüçyüzü aşan iş cinayeti gerçekşeşti. Türkiye iş cinayetlerinde övülülecek şekliyle dünya şanpiyonluğuna oynuyor! Avrupa içinde liderliği çoktan aldı ve geri verme niyeti yok. Amasra sınıfsal bir gerçeği yaşarken. Bunu gericilikle örtme çabalarıyla acının imana bağdaştırılmasına gerektiğinde gerçekleri susturmak için yasak ve şidete de hazırolda bekleniyor. Tüm emekçilere başınız sağ olsun la yazımı burada bitirirken, şanlı demokrasi dersli özgür basınımızın, sabahleyin izerleken konuya değinmeme gafına da selamımı çakıyorum!
yazarın tüm yazıları:
Özkan YıkıcıSıra, Amasra’ya geldi: madencilik katliamı – Özkan Yıkıcı
"Bu Memleket Bizim" yayınlarını izleyin
"Gündem" yayınlarını izleyin