Kıbrıs iktibasHare YakulaMasal bu deyip geçmeyin! - Hare Yakula
yazarın tüm yazıları:

Masal bu deyip geçmeyin! – Hare Yakula

333 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Belki de hakkında en az tartıştığımız şeylerden biri de masallardır. Masallar bizleri güldürür veya ağlatır, bizlere bir şeyler öğretir, ders verir. Günümüzde, uyku öncesi, ebeveynler (çoğunlukla anneler!) tarafından okunan ve çocukların okuma becerisini geliştiren klasik masal kitaplarına çok kolay erişebilmekteyiz. Hatta, bu klasik masalların çizgi veya animasyon filmlerini seyredebiliriz. Tiyatrosunu izleyebiliriz. Hansel ve Gretel, Külkedisi (Sinderella), Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, Kırmızı Başlıklı Kız, Kurbağa Prens, Rapunzel masallarını bilmeyenimiz var mıdır?

Masallarda genellikle şu ifadelere rastlamak mümkündür: En güzel kız, en cesur erkek, en yüce gönüllü, eşi benzeri görülmemiş vs. Kullanılan bu ifadelerle o kadar insan arasında ayrıcalıklı olma ve herkesten üstün olabilme durumu doğal bir hak olarak tanımlanmaktadır. Krallık veya padişahlık meşrulaştırılmaktadır. Bugün, kraliyet yönetimlerine duyulan sempatinin sebeplerinden biri masallarla oluşmuş alt belleklerimiz olabilir mi?

Genellikle, bu masallarda ödüllendirilen kadın karakterler edilgen, pasif, sabırlı, fedakâr ya da mağdur olanlardır. Bağımsız kadın karakterler ise kötü kalpli ve çirkindir. Cezalandırılmalıdırlar! Örneğin; büyücüler, dev anaları, kurnazlar, cadılar, üvey anneler… Erkek karakter ise cesur, kahraman, becerikli olarak tasvir edilmektedir. Mutlaka, eşsiz güzel bir kadınla veya sosyal statü yükselişiyle ödüllendirilirler.

Pamuk Prenses, Kül Kedisi, Rapunzel temizlik yapmak dışında hiçbir beceriye sahip değildirler. Güzellikle olumlanmışlardır. Evde veya saraylarında kurtarılmayı beklerler. Bunlarla birlikte kötü karakterlerin (elmayı verenin, saraya hapsedenin) kadın olması, kurtarıcının ise erkek oluşu toplumsal cinsiyet rollerinin uzantısıdır.

Düşünsenize, Rapunzel saçını bağlayıp kuleden kaçmak yerine prense saçını uzatıp onu tutsak olduğu kuleye alıyor. Rapunzel kurtuluş için mücadele etmiyor. Peki ya, rızası dışında öpülen Pamuk Prenses’e ne demeli? Birini izinsiz uyurken öpmenin romantize edilmesi hepimizi fazlasıyla ürkütmeli. Kurbağa Prens’in öpülmesi ise cinsel rüşvet değil midir? Hansel ve Gretel’in çikolata evin sahibini öldürdükten sonra altınlarını alması hırsızlık olmaz mı? Kül Kedisi’nin gece 12’de evde olma zorunluluğu geceleri kamusal alanlardaki kadınlara konulan yasaklarından biri değil midir?

Tabii ki bahsettiğim masallardan kurtulmak neredeyse imkansızdır. Bazıları toplumsal ihtiyaçlar veya seçici bellekle ufak değişikliklere uğrasalar bile, anonim şekilde aktarılmaya devam edecektir. Masalların ideoloji taşıyıcıları olduklarını kabul etmek ve eleştirel yaklaşabilmek gerekir. Eleştirel analizle ters masallar yaratılabilir. Örneğin enstrüman çalabilen, matematiği seven fakat saçı kısa ve tombul kadın karakterler, kurtarıcı konumundaki kadın kahramanlar, tüm servetini paylaşan ve ayrıcalıklı olmayı reddeden krallar, kraliçeler gibi…

Kıbrıs’a bakacak olursak, çoğumuzun bildiği ve hafızasında taze olan “Gocagaricik ve Pastelli” masalı vardır. Bu masal, genellikle kadın anlatıcılar tarafından aktarılmış ve günümüze ulaşmıştır. Masalda, yaşlı kadın, yani, gocagaricik süpüre süpüre bir onluk bulmuş. Bu parayla ne alacağına bir türlü karar veremiyormuş. Çünkü alacağı şeyi başkasıyla paylaşmaya gönüllü değilmiş. Kabuğu olmayan, saklaması kolay pastelli almaya karar verir. Ve pastellileri çocuklar bulamasın diye küp içerisine saklar. Gocagariciğin evden ayrıldığını gören çocuklar ise gocagariciğin evine izinsiz girer, küpteki pastellileri yer ve yerine dışkılarını bırakır. Günümüze ulaşan masalların bazılarında toplumun seçici belleği devreye girerek dışkı yerine pastellinin kağıtları bırakıldığı anlatılmaktadır. Sonrasında, pastellileri sakladığı küpte bulamayan gocagariciğin başına birçok şey gelir. Küpteki pastellileri ararken elleri dışkıya bulaşmış, dışkılıları duvara silmek istemiş ellerine dikenler batmış, başını yukarı kaldırmış horoz ağzına yapmış… Masal bu şekilde sonlanmaktadır. Masal bu işte deyip geçmeli mi yoksa topluma nasıl bir mesaj verdiği irdelenmeli midir?

Masalda “süpüre süpüre” ifadesinden anlayacağımız üzere sürekli süpürme eylemini gerçekleştiren gocagaricik parayla ödüllendirilir. Yerde para bulur! Bu masalda da kadın, toplumsal cinsiyet rollerine uygun özel alanda, evde temizlik yapan kişidir. Yaşlı olması ve güzellik imgesine uymayışı kötü karaktere dönüşeceğiyle yakından ilişkilidir. Gocagarinin yerde bulduğu parayı kendininmiş gibi harcaması masalın sıkıntılı olduğu noktalardan biridir. Satın aldığını, paylaşmakta gönüllü olmayışıyla, çocuklar tarafından cezalandırılması kabul edilebilir bir durum değildir. Bu yaşlı bireylere uygulanan zorbalıktır. Kadının yaşlı olması onu savunmasız kılmaktadır ve zorbalığın önünü açmaktadır. Kendisine uygulanan zorbalığın hesabını sorması mümkün değildir.

Masallardaki konular, karakterler, olaylar ve kodlar, belleğe işlenerek genetik hafızamızda yer etmektedir. Bu kodlar, nesilden nesile aktarılmakta ve toplumsal roller pekiştirilmektedir. Ayrıca, masallar ideolojik bir araç olarak kullanılabilmektedir. Ataerkil ilişkileri sağlamlaştırmakta, egemenleri ve iktidar ilişkilerini sorgulamayanlar ise anonimleşerek günümüze taşınmaktadır.

Masallar, edebi bir tür olduğu gözden kaçırılan ve entelektüellerin ilgi alanına girmeyen hayal terbiyecileridirler. Düşünceleri disipline edebilirler. Güçlü mesajlara sahip masalları bu eksende düşünmeli ve analiz etmeliyiz. “Masal bu işte!” deyip geçiştirmeden, örtük mesajlarının farkına varmalıyız.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin