Bir devletin veya halkın itibarı, karar vermede gösterdiği cesaretle, olayları yönetme şekliyle, şeffaflığıyla, hesap verebilirliğiyle ve kurumlarının işleyişiyle ölçülür. Ne büyük bir itibar kaybı, derlerdi eskiden cesaretsiz ve sorumsuzlara. Bizler Kıbrıs’ta, itibarlı ve cesaretli olduğumuza, zor durumlarda harekete geçmekten kaçınmadığımıza inanmak isteriz. Sosyal buluşmalarımızda bunu sürekli dile getiririz. Ancak bu sadece hayal. Kurumların nasıl işlediğine, siyasi, ekonomik ve sosyal problemleri nasıl çözmeye çalıştığımıza ve halkta yaygın olan zihniyete hızlıca baktığımızda, işin aslını görebiliriz.
17 yıl önce askerlik yaparken öldürülen Thanasis Nicolaou’nun trajik hikayesine bir bakalım. Ölen askerin annesinin ortaya koyduğu insanüstü çaba sonucunda – ortaya çıktı ki – polis ve devlet patoloğu tarafından olayla ilgili yürütülen ilk soruşturma yetersiz ve kötü yönetilmiş. Hatta, dosyayı yakın zamanda yeniden inceleyen memurlar, o dönem soruşturmayı “yürüten” ve olayın bir intihar olduğuna karar veren polis memurları ile devlet patoloğunun cezai ihmalkarlık yapmış olabilecekleri ihtimalinin kapısını aralık bıraktılar. Sonuç olarak, katillerin bugün bile tuttuklanmaları ve cezanlandırılmaları için kullanılabilecek değerli kanıtlar toplanıp analiz edilmemiş.
Tüm bunların farkındayız. Yakın zamanda yürütülen cezai soruşturma her şeyi tersine döndürdü. İşte bu tür olaylar bir devletin kurumlarının itibarını gösterir. Sosyal olarak gelişmiş ülkelerde, kamuoyunu yakından ilgilendiren bir soruşturmanın sonuçları, faillerin veya suç ortaklarının isimleri ifşa edilmeyerek kamuoyu ile paylaşılmadan önce, ilk olarak mağdurun ailesiyle paylaşılır (ki aşikar olanı ortaya çıkarmak için çok uğraştılar). Bizim ülkemizde gerçekleşen bu olayda ise, Başsavcı Yiorgos Savvidis, kendisine teslim edilen soruşturma raporunu Thanasis Nicolaou’nun ailesiyle paylaşmama kararı aldı. Belki de raporun içinden bazı olguları ayıklayarak onları kısaca bilgilendirdi.
Hatta, Başsavcı, cinayetle ilgili ve polis memurları ile diğerlerinin kusurları hakkında kamuoyu önünde konuştuğu gerekçesiyle soruşturma memuru Savvas Matsas’ı devam eden soruşturma görevinden aldı. Kimlerin sorumlu olduğu ve zanlıların isimlerini açıklamamış olmasına rağmen, Matsas’ın yapmış olduğu açıklamalar yetkililerin canını sıktı. Polisin yürüttüğü yeni soruşturmayı olumsuz etkileyecek bir ipucu vermeden sadece olgulardan bahsetmişti. Bu gelişmenin ardından, insanları olayın yeniden örtbas edilmeye çalışılmadığı yönünde ikna etmeye çalışacak olanların işi kolay olmayacak.
Bir toplumun itibarı aynı zamanda kendisini yönetmesi için seçtiği kişilerle belli olur. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin son dönemecine girdik. Sigma tarafından yapılan son kamuoyu yoklaması şu tezatı ortaya çıkardı. İnsanların büyük bir çoğunluğu cumhurbaşkanlığı yarışını önemsiyor ve oy kullanacaklarını söylüyor. Ancak aynı zamanda, en üst makamdaki bu göreve aday olanların samimi olmadıklarına, belirli bir duruşları olmadığına ve insanlarla dalga geçtiklerine inanıyorlar. Aynı zamanda siyasi partilerin pençesinden kurtulamayacaklarına ve aslında her şeyin aynı şekilde devam edeceğine inanıyorlar. Herhangi bir reaksiyon göstermiyor, daha iyisini talep etmiyorlar. Değişim istediklerini söylüyorlar ama büyük bir çoğunluk, değişim isteği veya değişimi gerçekleştirme kapasitesi sorgulanabilir olan adayları destekliyor.
Son olarak bir devletin itibarı Kıbrıs sorunu gibi önemli sorunları nasıl çözdüğüyle belli olur. Onlarca yıldır, tüm siyasi partilerden ve oluşumlardan gelen siyasi liderler, burada veya yurt dışında, gidip gelip müzakere yaparak, adanın yarısını yönettiler. Bir kez bile insanları kapalı kapılar arkasında ne konuştukları konusunda düzgünce, dürüstçe veya herhangi bir gündemleri olmadan bilgilendirmediler. Hepsi de, hem de komplo seviyesinde olacak kadar, kısa vadede kendi kişisel, finansal veya partilerinin menfaatleri doğrultusunda, olayları işlerine geldiği gibi eksik aktararak veya çarpıtarak hareket ettiler. Bizler [adanın] bölünmesinin eşiğine bu şekilde geldik ve Mağusa’yı da bu şekilde kaybettik. Öyle bir noktaya geldik ki Kıbrıslı Türk lider “herkes kendi itibarına göre konuşur” diyerek, cumhurbaşkanına daha önce görülmemiş bir şekilde böbürlenip sataşabiliyor.