Son dönemde K. Kıbrısta yeni talimatlarla yeniden Türkiye bağımlılık yapılanışı sürmektedir. Net olan, eskiden brakıan bazı iç yetkilerin, hareket etme alanlarının daha da daraltıldığı kesin. Bu nedenle kurulan kurumsal sömürge koşulları daha bir yeniden şekillendirme döneminde bulunuyor. İşbirlikçiliğin işleyişi daha bir Ankara mrkezli sıçrama oturuşuna geçildi. Nitekim, son UBP kurultayından tutun atanacak makamcıya dek ipler görevlendirilen veya direk Ankaradan Fuat bey onaylı gerçekleştiğini herkes bilir. Elektrik kurumu ihalesiz yakıt alım durumları da Bizim Çocuklar seçkisinin de anlamını anlamak isteyen anlardı. Ama, K. Kıbrıs kamuoyu brakın seyici olmayı, bu rolundandahi vazgeçtiğine tanık oluyoruz. Futbol siyasi maçını seyretmiyor. Sanal medya yakarışlarındaki tutarsızlık da bundan dolayıdır. Yetersiz bilgilenme ile gerçekleri net konuşmama kaçışı söz etiğim sonuca gelmenin fırsatını da güçlendirdi.
Son günlerde, yukarda özetlediğim net politikasının hem de üst koltuklardaki yaşananların aynasıdır. Jet hızıyla seçtirilme yolunda yürüyüp en üst makama çıkan veya bir anda koltukta va saatlik kalıştan sonra şokla yerinden edilen UBP genel sekreterinin durumu, belli ki nerede oldukları ve neden olanları hala kavramaktan çok uzak. Zaten, böyle bir çabaları da yok. Kendilerini buralarda oynatan talimatlara uymak ve kalıcılaşma veya yeni olanaklar sağlama adına bunları hep yutuyorlar Öyle ki her üstel açıklaması sonrası tersi oluyor, yalan çıkıyor, söyledikleri öteki görev arkadaşı tarafından resmen tersinden vurgulanma normnaliği yaşandı. Sanırım ihalesiz elektrik, fazladan hem de önemli kat kat fazla bölüşülen dolarların da nedenini uyarıyordu. Yine ihalesiz alan şirketin ve alacak olan şirket ikilemli bizim çocukların Ankaradan duyulan haberleri de pek iyi değildir. Ama, ihale sonucunu dahi ihale komisyonu değil de Üstel müsteşarının belirlemesi de talimatla gelenin talimatla işlemek istemesinin işbirlikçi kuralıdır.
Belediyeler krizi ise göstere göstere yaşanmaya devam ediliyor. Hem de anayasal koşullara rağmen yaşanıyor. Öyle ki saatlik koltuk makamcısı hukuki dil ve UBP kurtarma ile Türkiyeye gizleme aşkıyla açıkladıkları hem ibretlik, hem de itiraflıktır. Neymiş: “anayasayı ihlal etik. Ama siz de bunu anayasasya getirerek iptal edip krize dönüştürdünüz” diyordu. Demek ki itirafın özü şuydu: bizi bilirsiniz. Biz hep yasaslarımıza dahi uymayıp yandaşa göre paylaşım ve yetki kulanıyorduk. Şimdi neden anayasaya getirip iptal ediniz çizgisinin genel kanıtı olarak kaydedildi. Ama hak vermek gerekir: saatlik koltuğa oturup nerden geldiği bilinip söylenemeyen şok nedeni sonucu şaşkınlık ve yerinde kalmanın teslimiyet oluşunun koltuk aşkının ateşinden kaynaklanmaktadır.
Gelişmeleri tekrar tekrar edecek değilim. Devamı zaten daha da net şekilde gelmeye devam edecek. Çünkü aldıkları makamları kendi partileri dahi onaylamadan, talimatla oturup veya kalktılar. Bunun kıymetini bildikleri ve ahalinin de kendilerinden sistemsel çıkar beklendiğini sandıkları nedeniyle önem onları bu yere getireni rahatsız etmeme tutumunda kalınması da normaldır. Muhalefet ise daralan bu çenberde kendilerince yeni sıra beklemenin hızını lehlerine çevirme adına bu kuralları oynuyorlar. Takeci gazeteci gibiler de görevlerini şimdiden yerine getiriyorlar. Örneğin, sistemin sadece sistemin görülen yüzüyle yetinip ahalinin da gazını alıyorlar. Türkiyeye hiç dokunmadan, hat ta yardımcı oluşunu da överek yeni mesajı oturtuyorlar. Suç anayasa ve siyasetçide. Onun için anayasa değişmeli. Sendikaların gücü azaltılmalı, özelleştirme kolaylığı ve tüm bunların üstüne başkanlık rejimine geçilme gibi bildik öneriler sunuyorlar. Bir de arada gelecek eleştirileri anlamsızlaştırma adına politikacıya veriştirmeği unutmuyorlar. Bu uygulamaların ne olduğunu direk Türkiye örneği ile anlamak ta kolaydır. Onun için Türkiye dıştalatalaştırılıp, içsel dar eksenle yasaslara vurma önceliği çıkıyor. Muhalefet lideri de hep hukuk derken, sömürge hukuk anlamını, yetkinin mutlak yasaların ikincil ilkesini nedense hiç bilmeme uykusuna yatıyor. Halbuki bir yerde yasa eleştirilmeden önce uygulanıyor veya uygulanmıyor ikilemini anlamak önemlidir. Yetkinin mutlak olan ülkelerde en demokratik anayasayı çıkarsanız da farketmez. Sonuçta anayasa belirleyici değil kulanılan yetkidir. Kazara gidilen anayasa kurumu biraz demokratik se iptal eder de tüm yanlışları örtülmesinde bu kararlar da kulanılır. Herhalde Ziya Rıskı seçim dönemindeki anayasa başkanı hikayesini herkes unutmuştur. Çünkü işlerine öyle geliyor.
Kısaca, dalaveralar yandaşa kıyak ve yalanın bol olduğu, Ankaranın direk yönetim etkinliği ve barkılan dar alanda demokrasicilik oynama sürecinde epey terleyeceğimiz belli. Daha kısa zaman önce Kolej sınavında kahırmacı kurumun birinin başkanının evladı sırf girmesi için kontejanın artırıldığı haberi boşuna çıkmıyor. Bunlar alıştırılan yandaşlama ve kujrumsal çöküşteki pay kapma hırsının önemli yaşanan ufak örneğidir. Ama, gerçekler hep vardı. Var olacak. Biz onlardan kaçıp, brakılan dar alanda oynadıkça, birilerinin bol konuştuğu Kıbrıs sorununun da hafızalardan silinme noktasına geleceği kesin. Sahi, şu vatandaşlık durumları gırla sürerken, haberi dahi neden yapılmıyor? Türkiyedeki Suriyeli sığınmacılar epey yaygara çıkarılıp yaygara yapılırken, defakto değişimi deilirken, K. Kıbrıstaki çok daha fazla etkileşime neden söz eden yok. Yanıtlar zaten karşılığı da verir. Karşılık olunca da yanlışın karşısında mücadele şart. Bu sonuçtan kaçmanın da fırsatı talimatcı kısgaçta demokrasicilik oynamaktır.