2. Dünya Savaşı sonrası Nürnberg Uluslararası Askeri Mahkemesi aldığı kararla yağmalamayı yani
Müslümanların savaş ganimeti olarak kendilerinde hak gördükleri bu durumun uluslararası hukukta yeri yoktur.
Temel insan hakkı olan mülkiyet hakkının gaspı bu çağda geçerli değildir. Bu bir savaş suçudur.
Savaş suçlarından bir diğeri ise işgal edilen ülke topraklarına nüfus taşımadır.
Emperyalist kuşatma altındaki dünyamozda ne yazık ki hukuk da emperyalistlerin çıkarlarına göre yorumlanmakta ve adalet ve hak gözetilmemektedir.
1974 Sonrası Kıbrıs adasında birçok savaş suçu belgelenmiştir. Ne yazık ki bu suçları işleyenler adalet önüne çıkarılamamıştır.
Savaş sırasında özellikle sivillerin daha güvenli bölgelere gtmek zorunda bırakılmaları sonucu Ada’mız ikiye bölünmüştür. Bu bölünme ateşkes sebebiyle şu anki sınırları da oluşturmuştur.
Rumların Kuzeyde bırakmak zorunda kaldıkları taşınır veya taşınmaz tüm mallar hukuksuz şekilde yağmalanmış, “ganimet” adı altında alınmıştır.
Bugün anlaşmalzlığın başında gelen sorunlardan biri olan mülkiyet sorunuİTEM Ysası ile Türk yönetimi altında çözülmesi zorlaştırılmıştır. Ne savaş hukuku, ne de insan hakları gözetilmiştir. Ortaçağdan kalma “Kan döktük aldık. Bizimdir” fetih zihniyeti devam ettirilmektedir.
Eşdeğer yalanı ile hukuksuzluk Türk Yönetimi tarafından politika haline getirilmiştir. Kimin malına kim değer biçmiştir. Mülk sahipleri olmadan karşılıklı mallar değerlendirilmez . Son sözü mülk sahipleri söylemeden bu uygulama hukuk içinde olamaz. Bu yasadışı uygulama AİHM’ne götürlmüş ve Türkiye mahkum edilmiştir.
Bütün bu olup bitenlerden ders almayan zihniyet şimdi de kendi yönetiminin mahkeme kararlarına karşı hukuku yok saymakta ve Gazimağusa ile İskele Bölgesi Emirnamesini delme çabası içine girmektedir.
Kara para aklama yöntemlerinden biri olan yapılaşmaya ve doğayı ve çevreyi tahrip etmeye alışmış Türkiye’nin emirleriyle TC sermayesine ve yerli sermayeye olanak sağlama girişimi hukuk yoluyla engellenmiştir.
Bu şekilde hukuk sisemimiz ve özellikle Yüksek Yargı hem buradaki hem de Ankaradaki hükümetlerin hedefi haline gelmiştir.
Dünya hukuık sisteminin dışında, her türlü hukuksuzluğun ve mafya işlerinin yapıldığı bu topraklarda çözüm olmasını ietemeyenlerin kafalarındaki gerçek niyuet de budur.
Hukuksuzluğun ve insan hakları ihlâlleri üzerinde kurulu olan bu düzen ne yazık ki doymak bilmez sömürü hırsıyla yanıp tutuşan yerli ve işbirlikçi ticaret burjuvazisi ile kol kola girmiştir.
Tek dertleri bankalardaki hesaplarını çoğaltmak olan bu sermaye canavarları Yüksek Mahkemenin son kararı karşısında homurdanmaya başlamışlardır. Adalet duygusunun yerini alan para hırsı gözlerini kör etmiştir.
Kendi vatanımıza sahip çıkmak türm yurtseverlerin görevidir.
yazarın tüm yazıları:
Nidai MesutoğluSavaş suçu, kara para aklama ve hak ihlali – Nidai Mesutoğlu
"Bu Memleket Bizim" yayınlarını izleyin