Irakı anlamak iç,in, önce ırakın kendi hakında doğru bilgi edinmeniz şart. Irakı, ne K. Kıbrıstaki gözlüklerle veya Türkiye hegemonya penceresinden bakmamak gerekir. Irakı ırak gibi izleyip, gelişmeleri de bunun üstüne koymak önemlidir. Çünkü, her gelişme kendi gerçekleriyle birlikte anlaşılır. Bir de tarafcıl yayınla ele almamak da önemlidir. Iraka tarafcıl gözle bakılınca, alınacak bilgi de o kesimin lehine olanla sınırlı kalınacaktır. Unutmadık: ırak işkalini “özgürlük girişimi” olarak algılarla kamuoylarını oluşturdular. Hem de en kocaman derecenin de üstündeki uydurulan yalanlarla taşlandırılarak yapıldı. Son ırak gelişmeleri bize çok dikate alınması gereken durumların olduğunu da haykırmaktadır.
Son günlerde ırakla ilgili önemli iç savaş benzeri çatışma haberleri gelmektedir. Alışılan Kuzey Federal Kürdistan ırakından değil de Güney Irak merkezi olduğu da kesin. Üstelik mezhep eksenli ötesi mezhepsel içeleşme görünümü verilmeğe çalışılınıhor. Oysa, ırakı biraz bilenler, ırak çatışması veya gerilimi denilince, hemen akla başta işkalci ABD, ardından iran, Türkiye ve Körfez ülkelerinin ülkle üzerindeki nifus alanı mücadelesi gelmesi kadar normal bir düşünce şekli oluşmaktadır. Irakta çatışma denilince, kaşınan veya siyasal hesapla iktidar mücadelesi kadar, dış ülke nifus alanı etkinlikleri birlikte düşünülmeden, her tarafta bir eksiklik brakılması tehlikesi vardır. Bu nedenle en azından ırak haberli bazen yükselen savaş ateşi ve ansızın sesizlikle durulan süreçlerde, akılda kalması bazı gerçekleri yeniden hatırlatacam.****
Günümüz Irakı anlamak için, öncelikle 2003 yılındaki ABD önderliğindeki işkali hatırlamamız şart. İşkal sonrası ABD ırakı etnik ve mezhep ahrımlı bir zayıf yönetim biçimine yöneltmeğe çalıştı. Kendi ülkesinde yetiştirdiği Ahmet Çelebiyi de başkan yapma çabasına girişti. Fakat, sganadalı kişiliğ ve işkale karşı duruş nedeniyle Çelebinin ipi erken pazara çıktı. Bu kakğos devam ederken, bölge ülkeleri de fırsatı kulanmaya başladı. Irak artık her yönüyle çatışmalı koşulların alanı halaine geldi. Özgürlük değil kağosla yaşamaya başladılar. Mezhepsel ağırlıklı yönetim şekli hep sorunlarla ayakta kalmaya çalışıyordu. Nitekim, son geçen yılkı Ekim seçimleri sonrası hükümet de kurulamadı. Baştan beri ırak siyasetinde gücü yükselen Strının öteki kesimlerle çelişkileri iyice siyasi oyunlarla krizi artırdı.
Satrın hakında bazı bilgileri de ekleyelim: Satr önemli kişilik haline geldi. Nedeni ırak işkali dönemindeki tutumu ve kendine bağlı güçlü milislerin oluşturulmasıydı. Şii kökenli olmasına karşın Irakın bağımsızlığı ve ulusal ile şii kimlikli bir politika izlemeye çalıştı. Başlangıçta Amerikan işkaline karşı çıktı. Giderek gelişen ırak hegemonya mücadelesi nedeniyle ırak kimliği iranla da sorunlar yaratmaya başladı. Satrın son yapılan seçimlerde birinci güç olarak sandalye sayısıyla da parlementoda gerçekleşti. Hesapta, başbakan şii kökenli olması gerekiyordu. Halbuki Satr ile bazı şii bloklar arasında uzlaşmazlık çıktı. Hatırlayalım: daha önceleri parlemento çoğunluğuna rağmen şşi kökenli bazı başbakanları ABD kabul etmediği için görevlerini yapamayıp istifa etmek zorunda kaldılar.
Özetlediğim bu koşullar ırakı her an patlamaya hazır bona haline getirdi. Son seçimlerden sonra aylar geçmesine karşın birçok manevraya rağmen hükümet dahi kurulamadı. Yeni seçim ve buna bağlı yasal değişim talepleri seslendiriliyor. Unutmayalım: ırak halen işkal altında birçok ülkenin de askeri üstü var. Türkiye Kuzey ırakta Kürdistan bölgesinde güvenlik bahanesiyle üstler kurdu. Bu kontrol ve iç çatışma kolayca dileyenin destekbulacağı bir kesim de oluşturuldu. Satr yeri geldiğinde siyaseti brakıyor, yeri geldiğinde direniyor, bazen de uzlaşıyor. Yetmeyince de milislerini harekete geçiriyor. Son ırak kağosunda da hepsini denedi. Meclisi bastı, istifa yaptı, açlık gerevine girdi ve umulmadık anda milisleri sokaktan çekti. Yeni itifakında Sünniler ve KDP olması ise tartışmalı bloklaşmada adeta tehlike sinyalleri de veriyor.
Iraktaki çatışmalarda sorun giderilemedi. ABD adeta işkalin ne olduğunu ırak örneği ile gözümüze soktuu. Birçok senaryo içinde gerektiğinde ülkenin parçalanması da var. Özellikle ıraklı ve Suriyeli Sünnilerin birleştirilip yeni bir devlet oluşturma. Benzerinin Kürtler içinde olmasını da gerçekleştirerek, geriye kalanın şii ağırlıklı devlet tezleri zaman zaman seslendiriliyor. Şimdilik konu o noktaya gelinmedi. Fakat, konuşturuluyor. Bunlar yönetemezle istenen olmazsa, son fırsat olarak Suriye de katılarak gerçekleştirilmek isteniyor. Türkiye boşuna değil, son açıklamalarda ilk defa Kuzey Irakın da güvenlik alanı denetimini söylemiyor.
Kısaca, ırak bataklıkta işkal çenberinde karabasanlarla darmadağın oluyor. Satr bazen ulusal çıkışlı bazen karşı çıktığı ABD yanlılarıyla itifak yapma gibi siyasal paradoksal duruşları da vardır. Aslında, demokratikleşemeyen, otoriterlikten işkale geçen ırakta düzgün siyasal yapıların da oluşmasının sancılarını da görüyoruz. Tek gerçek, işkalerin çözüm olmadığıdır. Ne kadar ülke zengin olsa da sömürge olmak gerçeği insanları hem savaşlara hem de yoksuluğa boğarak birilerine zenginlik yaratılmasıdır. Bir anlamda emperyalizmi yeni sömürge gerçeği ile ırakta yaşıyoruz.
yazarın tüm yazıları:
Özkan YıkıcıIrak’ta bataklığında karabasan gezintileri – Özkan Yıkıcı
"Bu Memleket Bizim" yayınlarını izleyin
"Gündem" yayınlarını izleyin