Her ne hal ise bu son haftalarda uyku tutmuyor beni. Erkenden uyanıyorum. Yine öyle oldu. Napayım diye düşünürken bizim kahveci aklıma geldi. Sabah gel dediydi bana. Gideyim o da yalnızdır iki çift laf ederik. Kimbilir belki de kahvaltı yapacak birşeyleri de yok, götüreyim evden bişey. Dün fırından aldığım zeytinli bittayı da alıp yola koyuldum. On dakika sonra vardım oralara, arabayı uygun bir yere koydum ve kahvehaneye doğru yürüdüm. Güneş doğmak üzereydi ki kapıdan daldım içeri. Arif dayı bir köşede bir şeyler yemeye çalışıyordu. Selam vereyim dedim: Günaydın Arif dayı dedimse de o kendi halinde hiç ses çıkarmadı. Biraz daha yaklaştım:
- Günaydın Arif dayı
- Günaydın deme ba. Günner aydın deyil artık.
- E ne deyim sana onun yerine,
- Ba merhaba de.. merhaba,
- O da nerden çıktı Arif dayı ne demek günaydın olmaz da merhaba isden desinner sa?
- Merhabanın manası böyük muallim böyük, onun için merhaba..
- Neymiş manası merhabanın? İşte merhaba..
- Ha bak muallim, muallim oldun ama merhabanın ne manası var bilmeng?
- Cahil kaldık be Arif dayı kusura bakma, ağnat da bilelim,
- Bak oğlum merhaba demek “bendensin” demektir. Sa da tavsiye ederim sen da artık merhaba de. Merhaba ama herkese değil, senden olduğuna emin olduklarına,
- Tamam Arif dayı, merhaba. Nedir ki yen. Hıh hellim ekmek. Ben da getirdim zeytinli bitta yeylim beraber.
Yemeğimizi bitirmek üzereydi ki, o saatte iki genç daldı içeri. 20-22 yaşlarında. Gençleri nadir görürüm buralarda ama belli ki bunlar işten yeni çıkmış olacaklar geçerken açık gördüler burayı bir bakmak istediler. İçlerinden birisi seslendi;
- Selam aleyküm..çay var mı burda?
Arif dayı belli ki huylandı. Oturduğu yerden ağır ağır kalktı yukarı ve gençlere doğru birkaç adım attıktan sonra:
- Burası cami deyil görmem dabellada gavehane yazar,
- Gördüm amca da çay var mı diye sordum,
- Yok oğlum buraşda çay yapmayık gave yaparık, isdersanız oturun yapayım size,
- Bana oğlum diyemezsiniz, nereden ben sizin oğlunuz oluyorum?
- Hadde al da bozdur, ne deyim sa?
- İsmimiz var bizim, ben Hüseyincan, arkadaşım da Salihcan
- Ne can ne can? Ya muallim ağnat bana ne der bunnar,
- Arif dayı şimdi modadır, hiç duymadın. Artık o bizim zamanın isimlerinin yanına can koyarlar. Daha güzel olur.
- Ha yani ben da şindi Arifcan goyarsam adımı modern olurum. Neysa nerelisiniz siz be canlar?
- Ben Kayserili, bu da Sivaslı,
- Naparsınız buralarda gezmeye geldiniz?
- Yok çalışıyoruz casinoda,
- Şarkıcısınız, yoksa çalgıcısınız gazinoda?
Hemen bir fasariya daha çıkmadan araya girdim ve, Arif dayıya;
- Gazino deyil Arif dayı casino. Yani kumarhane.
- Hıı bunun adı da deyişti demek, yılların gumarhanesinin adı oldu casino.
- Evet amca gece çalışıyoruz, işten çıktık Magosaya gideceyik.
- Nere gideceksiniz nere?
- Magosaya amca, biz orda galıyoruz işe buraya geliyoruz.
- Muallim tercüme et ba bunu da ağnamadım nere gidecekler,
Tekrar araya girip tercümanlık vazifemi yapayım hem yumuşatayım ortamı yoksa iş kötüye gidiyor. Arif dayı Mağusa demek isterler. Bunun üzerine aramızda diyalog yeniden başladı.
- E değiştiler adını Mağusa’nın?
- Yok değişmediler ama bunnar Mağusa yerine Magosa deller.
- Neden öyle deller, yüz senedir mağusa oldu Magosa ha,
Şimdi ağnadım bunnar Lefgoşaya da Lefkoşe deller değil,
- Evet Arif dayı Lefkoşaya da Lefkoşe diyorlar,
- Ee Lefkoşe.. Daha kibar. İnceldikçe kopacak. Biz da esgiden Şeher derdik Lefgoşa’ya. Muallim söyle bunlara burada sadece gave var, isdellersa yapayım gennere.
Gençlere durumu izah ettim. Bu mekanda sadece kahve içilir diye. Onlar da hem mırıldandılar ama yine de çıkıp gittiler. Bu kez de biz diyaloga başladık.
- Muallim gel yapayım gavelerimizi hem içelim hem da ağnat ba başga ne deyişti bu memlekette ben yokken da dövecekler bizi bicez gün,
- Değişmeyen ne kaldı ki Arif dayı, herşey tepetalak,ne dağ kaldı ne deniz.
- Ya ya burası bile deyişti. Esgiden buraşdan bakardım senttilaryonu görürdüm denizi görürdüm şindi heryeri bina yaptılar. İnsannar da deyişti. Kimse kimseyi tanımaz. Aha görün bütün gün buraştayım 3-4 gişi ancak gelir. Esgiler de yok artık, bu gençlerle de annaşamayık. Bilmem napacam. Zaman zaman geldiğime geleceğime pişman olurum,
- O esgiden burdan çıkmayan efendiler vardı onnar da mı gelmiyor, geldiğini gördüler, duydular..
- Yarın ağnadırım sa onnarı. Ahh oğlum ahhh onnar!
- Tamam Arif dayı ben da gideyim da angoni bekler beni.
Diyerek bugünlük bu kadar deyip evin yolunu tuttum.