Kıbrıs’taki 15-20 Temmuz darbe ve istila haftası ile Türkiye’deki 15-20 Temmuz darbe ve OHAL ilanı birbirine karıştı.
Kıbrıs’ta 1974’te NATO’nun Türk ve Yunan ordularına gerçekleştirdiği 15-20 Temmuz operasyonundan sonra, 2016’nın 15 Temmuz’unda gerçekleşen darbe 20 Temmuz’da Erdoğan’ın ilan ettiği OHAL ile tamamlandı.
Kıbrıs Cumhuriyeti toprakları 20 Temmuz 1974’ten beridir Türkiye’nin işgali altındadır, Türkiye’de ise 20 Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL ile Erdoğan istibdadı resmileşmiştir.
20 Temmuz 1974’ten beridir Kıbrıs’ın kuzeyinde Kıbrıs Cumhuriyeti idaresi ortadan kalkmıştır.
20 Temmuz 2016’dan beridir Türkiye’de cumhuriyet kurumları ortadan kalkmıştır.
Kıbrıs’ta biz 1974’ten beridir emirname-kararname-tüzüklerle yönetiliriz.
Türkiye ise 20 Temmuz 2016’dan beridir KHK’larla yönetilir.
Türkiye’nin Kıbrıs’ın kuzeyinde kurduğu koloni düzeni sonucunda bizdeki camilerde de gece yarısı sela okunuyor. O zaman ‘‘Kıbrıs’taki Fethullah Gülen teşkilatlanmasını ne yaptınız?’’ diye soralım…
Türkiye basını ‘‘Kıbrıs’ta FETÖ operasyonu’’ diye haber geçtiğinde haberdar oluruz ülkemizde dönenlerden; burada cemaat okulu var mıydı, yurdu var mıydı, hiçbir fikrimiz yoktur. Var olduğunu varsayarız, çünkü ‘‘Türkiye’de olan herşey Kıbrıs’ta da olacak’’ diye emir buyurdu Ankara.
Ankara’nın dediğine itiraz edecek halimiz yok: Ankara’da olan herşey Kıbrıs’ta da vardır, diyorlarsa vardır…
O zaman soracağız: Nerede, ne kadar, ne vardır?
Rastgele bir kitapta Kıbrıs’ta Fethullah Gülen Cemaati-FETÖ üzerine bir bilgiye denk geldim…
Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’ı duymayanınız yoktur. Kırmızıkedi’den yayınlanan ‘‘GİZLİ BELGELERLE TÜRKİYE’NİN SIRLARI-MAHREM’’ kitabından, Türkiye’nin Kıbrıs’ta yürüttüğü YERLEŞİMCİ NÜFUS SÖMÜRGECİLİĞİnin Gülen Cemaati’nin sosyal tabanını oluşturduğunu olduğunu öğreniyoruz.
Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan (Barışlar) MAHREM kitabında Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) ajanlarına okuttuğu ders kitabında, Fethullah Gülen Cemaati’nin Kıbrıs’ın işgal bölgesinde 1974’ten sonra Türkiye’den taşınan yerleşimci nüfusun iskân edildiği köylerde faaliyet yürüttüğünü yazdığını aktarıyor. Yani MİT ajanlarına, Kıbrıs’ta Gülen Hareketi Türkiyeli yerleşimci nüfusun köylerindedir diyordu Ders Kitabı’nda.
Barışlar’ın MAHREM kitabında aktardığı MİT’in ajanlarına okuttuğu ders kitabının hikâyesini anlatayım önce:
14 Şubat 2011’de bir operasyonla Barışlar’ın içinde olduğu 14 sanık tutuklanır. Çoğunluğu gazetecidir, ortak özellikleri Cemaat’e karşı yazmaları. Meşhur ODATV kumpasıdır bu…
Barışlar’ın bilgisayarına sonradan virüs yoluyla yerleştirildiği ortaya çıkan notlar-belgeler yüklenir. Sanıklar içerisinde olan MİT Asya Bölgesi Başmüşaviri Kaşif Kozinoğlu mahkemede kendini savunamadan Silivri’de şüpheli bir şekilde ölür.
İşte gazetecilere kumpas kurup onları hapse atmak için bilgisayarlarına gizli belge sızdıran Cemaat, gizli belgeleri mahkeme tutanaklarına geçirince Barışlar da oturur kendilerine kumpas kurulmak için kullanılan bu belgeleri kitaplaştırır.
Bu belgeler içerisinde Kıbrıs’ı ilgilendiren iki konu var: Dinler arası diyalog ve MİT’in ders kitabı…
***
Geçmişte İsveç Büyükelçiliği’nin öncülüğünde yürütülen ‘dinler arası diyalog’ meselesini irdeleyen yazılar yazdım. Mesela 12 Ağustos 2019 tarihli yazımın başlığı ‘KARANLIĞA OKUNAN SELALAR’ idi. Yazıya şöyle giriyorum:
‘‘Geçen bayramdan beri kalemin ucunda…
Ha yazdım ha yazacağım derken mesele kartopu gibi büyüdü!
Senelerdir Hala Sultan Tekkesi’ne İsveç Büyükelçiliği projesi olarak otobüslerle insanlar taşınır…
Ne zaman liderler bir araya gelecek olsa İsveç Büyükelçiliği fırt der bir delikten çıkar toplum liderlerine paralel olarak imam ve papazları bir araya getirir…
İşgalcinin Din İşleri’nin başı ile Papaz karşılıklı sakal sıvazlar…
Hiçbir fırsatı kaçırmaz İsveç Büyükelçiliği papaz ve imamı buluşturmak için…
Geçen bayram tuttular gene Hala Sultan Tekkesi’nin yolunu İsveç Büyükelçiliği öncülüğünde. Projenin adı da “dinler arası diyalog”…
Dinler arası diyalog fabrikasından El KAİDE çıktı, El Nusra çıktı, IŞİD çıktı… Yankee ise “dinler arası diyalog” mühendisliğine devam ediyor. Kıbrıs’ta da bu işi İsveç Büyükelçiliği’ne yaptırıyorlar…
Çünkü ABD emperyalizmi bütün pis işlerini başka ülkelere yaptırır. Dinler arası diyalog da İsveç’ten sorulur’’…
Yazıyı yazma sebebim ise Kıbrıs’ın öncü öğretmenlerinden, Arif Hasan Tahsin’in dostu ve Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası’nın kurucularından Cahit Çavuşoğlu’nun hayatını kaybetmesiydi. Sendikacı Cahit öğretmenin selasını okumadı İsveç Büyükelçiliği’nin imamlarından biri…
-“Ben Müslümanların selasını okurum”a kadar vardırdı meseleyi, Cahit Çavuşoğlu’nun selasını okumadı.
-Kim?
-İsveç Büyükelçiliği’nin dinler arası diyalog imamlarından biri!
Yazıyı şöyle bitiriyorum:
‘‘Mesele dinin silah olarak kullanılmasıdır!
Mursi’nin namazını kılanlar Çavuşoğlu’nun selasını okumasınlar zaten. Bizim karanlığa okunan selalara ihtiyacımız yok…’’
İşte, Barışlar’ın kumpasla hapse atılmasına neden olan belgeler içerisinde bütün dünyada ve Kıbrıs’ta yürütülen ‘dinler arası diyalog’ projesi ile ilgili detaycıklar var.
O gün İsveç Büyükelçiliği’nin ‘dinler arası diyalog’ projesinde yer alan Din İşleri Dairesi Başkanı Talip Atalay bugün yerleşimcilerin faşist partisi YDP’den vekil.
Bu ‘dinler arası diyalog’ işinde toplumumuzu ilgilendiren, TBMM’de Erdoğan’ın AKP’sinden seçilmek için aday adayı olan ve FETÖ davalarında adı geçen, önce tutuklanıp sonra serbest kalan, Ankara’dan atanmış ‘‘KKTC Din İşleri Başkanı’’ Talip Atalay’ın sömürgeci bir yerleşimci olarak gerici Kıbrıs Kilisesi’nin Başpiskoposu Hrisostomos tarafından “Kıbrıs Müftüsü” olarak kabul görmesidir.
Birleşmiş Milletler’de ve uluslararası platformlarda Başpiskopos işbirlikçiliği ile yerleşimci bir imam “Kıbrıslı Türklerin Dini Lideri” olarak yer aldı ve Kıbrıslı Türkler ‘‘ruhani liderliği’’ olan kökten dinci bir toplum olarak gösterildi. Alın size dinler arası diyalog!..
Kıbrıs Türk liderliğinin makamları terk ederek altın tepside Rumlara hediye ettiği Kıbrıs Cumhuriyeti’nde ilkokul kitaplarında bile çocuklara bu Türkiyeli yerleşimci imam ‘Kıbrıslı Türklerin dini lideri’ olarak gösterildi. TC’nin yerleşimci sömürgeciliği ile Kıbrıs Kilisesi’nin gericiliği, ABD emperyalizminin ‘dinler arası diyalog’ pusulasıyla Kıbrıslı kimliğini zımparalamıştır.
Ey Kıbrıs Türk cemaatı!.. Siz kırsal kesim arsası dilenirken, bütün statüleriniz, bütün değerleriniz, kimliğinizin bütün hücreleri işgal edilmiş, imha edilmiş ve ‘yeni’leri ile değiştirilmiştir… ‘Dinler arası diyalog’ da yerleşimci sömürgeciliğinin ‘Kıbrıslı Türk kimliği’ni yutması için araç olarak kullanıldı. Kıbrıslının yerine geçti Ankara’nın atadığı imam…
Barışlar’ın kitabına dönelim… 24 Haziran 2004 tarihli MGK’ya sunulan MİT raporuna değiniliyor:
‘‘Raporun ‘Dinlerarası Diyalog Faaliyetleri’ başlıklı bölümünde, 19 Nisan 2004’te Washington’da yapılan Abant Platformu konu ediliyordu. Fethullah Gülen’in ‘İslam, Laiklik ve Demokrasi-Türk Tecrübesi’ konulu toplantıya gönderdiği kutlama mesajından bahseden MİT, Gülen’in yakın çevresine yaptığı değerlendirmeyi ise şöyle anlatıyordu: ‘Medya organlarında, anılan toplantının, gündemdeki BOP’un dinsel altyapısını oluşturmayı amaçladığı yönünde yoğun eleştiriler yapılmış olup bunun üzerine F. Gülen’in yakın çevresine yaptığı bir değerlendirmede ‘Türkiye’nin din anlayışının diğer ülkelere örnek olamayacağını, Türkiye’nin kendi şartlarından kaynaklanan nedenlerle model teşkil edemeyeceğini, her ülkenin kendi özel şartları olduğunu’ ifade ettiği, öğrenilmiştir’’…
Barışlar aktarmaya devam ediyor:
‘‘AKP döneminde hazırlanan raporda, ‘F. Gülen Cemaati’nin dinlerarası diyalog kapsamındaki girişimlerinin grubun etkinliğini artırma yönünde somut sonuçlar verdiğini’ değerlendiren MİT, tespitini şöyle örneklendiriyordu: Bu çerçevede; 01 Mayıs 2004 tarihinde Belçika/Gent şehrindeki Belford Kilisesi’nde, cemaat kontrolündeki ‘Belçika İslam Diyalog ve Bilgilendirme Merkezi’nin organizesiyle Kutlu Doğum Haftası nedeniyle düzenlenen mevlid programında Kuran-ı Kerim okunduğu, Protestan Kilisesi’nden bir başpapazın, ‘F. Gülen’in sözlerine atıfta bulunarak Hz. Muhammed’in doğum gününü kutlayan bir konuşma yaptığı, toplantıya ayrıca F. Gülen ve ‘Vatikan Dinlerarası Diyalog Sekreteryası’ Başkanı Thomas Michel’in de kutlama mesajları gönderdikleri öğrenilmiştir’’…
(Mahrem, s. 426)
Kıbrıs’ta da yapılan ve Ankara’dan atanmış yerleşimci imamın Kıbrıslı kimliğini soğurarak ‘Kıbrıs müftüsü’ adıyla Kıbrıslı Türkler adına katıldığı ‘dinler arası diyalog’ toplantılarının niteliğini MİT raporundan kısaca böyle aktarabiliriz.
***
Misal… ‘Bursa Bakış’ sitesinde 8.10.2015 tarihli, ‘‘Kıbrıs’ta dinler arası diyalog için zaman uygun’’ başlıklı haberde şöyle deniyor:
CİHAN – Birleşmiş Milletler İnanç ve Din Özgürlüğü Özel Raportörü Heiner Bielefeldt, Ortadoğu için model haline gelen Kıbrıs’taki dinler arası diyalogdaki gelişmenin daha da ileriye götürülmesi için zamanın uygun olduğunu belirtti.
Bielefeldt, bu amaçla dün Kıbrıs’ta, “İnsan Hakları İçin Kıbrıs Dinlerarası Platformu” adı altında yeni bir enstitünün kurulduğunu söyledi. Raportör Bielefeldt, Kıbrıs’ta gerçekleştirdiği toplantı ve temasları, ara bölgedeki Dayanışma Evi’nde bu akşam düzenlediği basın toplantısında anlattı. Toplantıda, Din İşleri Başkanı Talip Atalay ve İsveç Büyükelçiliği Dinler Arası Diyalog Koordinatörü Salphy Weideru ve Rum Ortodoks Kilisesi temsilcisi de hazır bulundu.
(…)
Kıbrıs’a daha önce gerçekleştirdiği ziyaretlerle kıyasladığında, dinler arası diyalogda çok önemli mesafe kastedildiği gözleminde bulunduğunu kaydeden Bielefeldt, İsveç Büyükelçiliği’nin bunda önemli katkısı olduğuna vurgu yaptı.
Heiner Bielefeldt, dinler arası diyalogun ve güven yaratıcı yaklaşımların önemine işaret ederek, dini temsilcilerin sadece kendi topluluklarına değil, tüm insanlığa karşı sorumluluğu bulunduğunu söyledi. Bielefeldt, adadaki fikir ayrılıklarıyla yanlış anlaşılmaların kurulan bu diyalogla giderilebileceğini kaydetti’’…
‘Detay Kıbrıs’ın 1.1.2016 tarihli ‘‘Kıbrıs’ta dinler arası diyalog’’ başlıklı haberinde ise şöyle deniyor:
‘‘İsveç Büyükelçilik rezidansında dün yer alan yemekli toplantı, elçilik bünyesinde sürdürülen “Kıbrıs Barış Sürecinde Dini Yol Ofisi” çalışmaları kapsamında gerçekleştirildi.
İsveç Büyükelçiliği’nden yapılan açıklamaya göre, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi ve BM Kıbrıs Barış Gücü Misyon (UNFICYP) Şefi Elizabeth Spehar yemeğin onur konuğuydu.
İsveç Büyükelçisi Anna Olsson Vrang ise insan haklarını uygulamak ve güvence altına almanın barış ve güven inşa etmenin anahtarı olduğunu dile getirdi. Dini liderlerin çabalarını desteklemeye devam edeceklerini ifade eden Vrang, UNFICYP’e de verimli iş birliği için teşekkür etti.
“Kıbrıs Barış Sürecinde Dini Yol Ofisi”nin bugüne kadarki çalışma ve başarılarının değerlendirildiği toplantıda adadaki ibadet yerlerinin durumu da ele alındı. Toplantıda adada dini özgürlüklere bir insan hakkı olarak bakmaya yönelik bilgi, anlayış ve saygı eksikliğinden dolayı ofis tarafından yürütülen işlerde zorluklarla karşılaşıldığı da vurgulandı’’…
***
Barışlar’ın MAHREM kitabında Kıbrıs’ı ilgilendiren ‘dinler arası diyalog’ konusu yanında, Gülen Cemaati’nin YERLEŞİMCİ NÜFUS SÖMÜRGECİLİĞİ kapsamında Kıbrıs’a taşınan nüfus içerisinde örgütlendiği detayı veriliyor bize.
MİT’in ajanlarına okuttuğu ders kitabı 183 sayfadan oluşuyor. FETÖ bu kitabı gazetecilere kumpas kurmak için ODATV’nin bilgisayarlarına yerleştiriyor, belge OCAK 1999 tarihini taşıyordu. Yani, Kıbrıs için bu söylenen de AKP iktidara gelmeden önceki dönemi kapsıyor…
Barışlar şöyle yazıyor: ‘‘Cemaat’in KKTC’de öncelikle Türkiye’den gidenlerin iskân edildiği köylerde faaliyet yürüttüğünün anlatıldığı kitapta, Cemaat’in çeşitli ülkelerde çıkardığı yayınlar da yer alıyordu’’…
Bu bilgi, YERLEŞİMCİ SÖMÜRGECİLİĞİ konusunda genel bilgilerimizi doğrular.
Gülen Cemaati Türkiye’den taşınan nüfusun İSKÂN EDİLDİĞİ KÖYLERDE FAALİYET YÜRÜTÜYOR diyor 1999 Ocak tarihli belgesinde MİT.
Kıbrıslılar içerisinde dini tarikatlar, cemaatler, selefi akımların tutunması imkânsızdır. Bunun nedeni Kıbrıslı Türklerin zannettikleri gibi ‘çok çağdaş’ olması değil; Kıbrıslıların yüzyıllar içerisinde geliştirdikleri sosyalleşme ağı TC sömürgeciliğinin Kıbrıs’a taşıdığı ilişkileri kusar. (Yazı aslında burada başlıyor, ama yerimiz bittiği için sonra devam ederiz.)
Burada sorulması gereken soru şudur:
1999 tarihli MİT belgesine yansıyan Kıbrıs’taki YERLEŞİMCİ NÜFUS içerisindeki Cemaat faaliyetleri hakkında 15 Temmuz 2016 darbesinden sonra ne yaptı FETÖ ile mücadele ettiğini söyleyenler?
(17 Temmuz 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)