Olayları yanyana koyarsak, ülke adını da gizlersek, kolayca komplo düşüncesine açık gelişmelerle karşılaşmamız kolay olur. Hele de K. Kıbrısta yaşanmış gibi sanıp, buranın gerçekleriyle yorumlarsak veya Türkiye gerçeği ile oraya oturtursak, çok kolay kurgu veya komplo düşünceleri geliştirmek kolaydır. Sözü geçen ülke, Japonya. K. Kıbrıstan elbet çok farklı. Fakat, japonyadaki gelişmeleri aynen alıp sanki burada veya Türkiyede yaşanmış gibi anlarsak, çok kolay banbaşka düşüncelerle Japonyada olanları saptırma kolaylığı oluşur. Sözü uzatmadan konuya girelim:
Cuma günü medyada alışılmamış bir haber yayıldı. Haberin alışılmaması oluş şekli değil de gerçekleştiği ülkeydi. Japonyada eski başbakan, partisi için probaganda yaparken öldürüldü. Bu Japonya için sürprizdi. Böylesi olaylara raslanmaz. Normal yaşamda dahi cinayet pek fazla gerçekleşmez. Örneğin bu olay başka ülkelerde özellikle baskının ve şidetin normalleştiği yerlerde olsa, pek de anormal karşılanmaz. Dahası, üzerinden birçok tahmin de yapılır. Japonyadaki cinayeti bir deniz askerinin gerçekleştiği bilgisi de geldi. Fakat, kamuoyu bunun siyasal cinayet olduğunu peşinden eklemedi.
Cuma günkü cinayet sonrası, Pazar günü de üst parlemento seçimleri yapıldı. Sonuç, katledilen eski başbakanın Liberal demokrat partisi oylarını ve sandalyelerini artırarak başarılı çıktı. Kualisyon ortağı da ayni şekilde gücünü artırarak çıktı. Cinayet olmasa pek de seçim haberi de yapılmama ihtimali vardı. Fakat, Cuma cinayet ve Pazar seçim olunca, ister istemez yanyana geliş dahi haber yapma fırsatını da artırır. Şinzoy katledilirken veya öldürülürken, partisi de peşinden çoğunluğu artırarak seçimden çıkıyor. Buraya kadar sorgulama olsa da yine de normal karşılayalım. Hat ta cinayet nedeniyle oluşan duygusalığın Liberal partinin lehine işlediğini de normal davranış şekliyle açıklayalım. Ama, bazı ince başka noktalar da var:
Japonya son dönemde kendini değiştirecek tartışmalar yaşıyor. Bunun da başını çeken Liberal parti ve ortaklarıdır. Tam da ABD taleplerine ve Çin kuşatmasına yönelik siyasetin de yoğunlaştığı döneme çakışması da tesadüf değil sorusunu artırıyor. Japonya ikinci paylaşım savaşını kaybeden ülkelerden biridir. Acı mirası da atom bonbasının burada denenmesiyle oldukça hala hissedilen ağır sonuçları da yaşamaya devam etmektedir. Son dönemde özellikle Pasefik strateji ve Çin kuşatılma hareketinin pratiğe dökülmesi Japonyaya da dalgaları taşıdı. Zaten militaris özellikleri olan siyasetçileri de taşıyan ülke bunu fırsat olarak kulanmaya giriştiler. Japonyanın önce askeri varlığı konusu delindi. Sonra ülkenin dış ülkelere asker gönderme sürecine sokuldu. Şimdi de Japonyada nükler silah sahibi olma, ordunun güçlendirilmesi ve dış müdahale etme hamleleri tartışılmaya konuldu. Özellikle Çin karşıtı itifakta askeri yapı olarak yer alma düşünceler ısıtılıyor. Liberal parti de bunları savunuyor. Askeri güçlenme ve nükler silah durumu artık gündemdedir. BU düşünceler de olunca
Şizonu öldürülmesi ile de artan oy hesabı elbet komplo düşüncelerine de kolayca yer açar. Emperyalist veya faşist kurallarda bu yaygındır. İstihbarat politik hareketlerde de olur. Katliyamla güvenlik duyguları saydamlaştırılır. Bunlar oy kullanımına dek taşınır. Böylelikle normal zamanda oluşacak tepkilerin azalmasını da sağlar. Nitekim, Japonya Çin tehtidi ile güçlü olma ikileminde militarist yapı adımları atmaya başladı. Konulan silahsız ve barışçıl görünümlü koşuldan, Çine karşı bir itifak askeri dönüşüm koşuluu adım adım gerçekleşiyor. Hele de şimdiden Japonyanın da dahil olacağı Natonun Pasefiğe gelişleme seslendirilmeleri de duyuluyor. Tıpkı zamanında Almanyadaki gelişmeler gibi. Bu nedenle, Şinzoyun cinayeti, ardından üst parlemento seçimlerindeki oy artışı ve talep edilen yeni askeri seçenekler, dileyene kurgu kurma veya komplo geliştirme fırsatı da oluşturur. Cinayet, Natonun Japonyayı kapzayacak gelişme ve seçim başarısı. Bunların üstüne Japonya devletinin militarist bölgesel güç olma fırsatı da katılınca, Amerikan Nato yayılmacılığının küresel geneleştirme süreciyle birlikte yeni önemli bir yarılmanın da oluşmasına ateşleme getirecektir.
Japon eski başbakan normal giden ve ülkede pek görülmeyen bir sonla hayata gözlerini yumar. Anormal Japonya gelişmesi ayni şekilde devletin hem iç hem de uluslararası alanda militarisleşme tartışmasının da olduğu süreçle çakışması oldukça tehlikeli buluşmadır. Bu oyla birlikte parlementoda olma şansını da verince, bu yaşananlar Japonya için ilerde çok sorgulanacak durumlardır. Hele de cinahyeti işleyenin daha baştan “siyasal neden yok” demesi de şimdilik lyluturuldu. Kim bilir ilerde başka durumlar çıkar mı bilmem. Ama, Pazar günü yapılan üst parlemento seçimiyle de Japonya son sistem krizinde Asya ayağında Amerikan yelpazesinde aktif olarak yerini alacağı işaretlerini artık aldık. Hele de net şekilde G. Kore ile Japonyanın Nato üyeliği de tartışılıp, çin kuşatımasıyla özdeşleştirilirse…
Kısaca, bazen çakışan gelişmeler istenmese de nirçok soruyu birlikte taşımaya başlar. Önemli siyasal karar arifesinde hele de seçim öncesi olunca, yeni stratejileşme kuralı netleşince, buluşan gelişmeler tesadüf olsa da düşündürücüdür. Şans veya planlanan ikilemlerde gidilip gelinir. Ama, cinayet tipelrine alışmayan hele de siyasal eksende anormal olanın normal olması ile beklenen politik denge bozulmaları olunca, bu birilerinin işine yarar. Japon başbakanı önce seçimlere sonra hedeflere katledilerek resmen su taşıdı. Cinayeti işleyen hernekadar siyasal değildir dese de sonuçta şimdiden resmi yenileşen politikalara Amerikan hırsına çok iyi yaradı. Bu ülke de Japonya. Her türlü elektroniğini kulanıp hayran olduğumuz ülke yarın önemli silahlarıyla da kuşanırsak hiç şaşmam. Eski başbakan Şinyzoy başbakanlığı sağlık nedeniyle brakırken, Cuma günü de cinayetle de hayhata gözlerini yumuyor. Ama, galiba değişen temelde Japonya olmaya başladı.