Kimine göre altıncı kimine göre de “ben dahil” yedinci kişi Türkiyeye sokulmadı. Son dönede başlayan Kıbrıs kimlikli kişilerin Türkiyeye sokulmaması devam ediyor. Şimdi de Sol parti başkanı Apdulah Kormazhan Ankaradan geri çevrildi. Neden hep klasik bulmacalı neden: “ulusal güvenliğe aykırı”. Bu durum aslında en başta eğer makamcılarımız bağımsız olup kendi yurttaşlarına sahip çıksaydı. Epey gürültü çıkarılırdı. En azından Türkiye yetkililerine bu uygulamayı sorarlardı. Nedenlerini öğrenirler. Kimlerin de olduğu bilgisini kamuoylarına sunarlardı. Bir anlamda insanına sahip çıkılırdı. Fakat, hep tekrarladığımız gerçeklik burada da yeniden tekrarlanıyordu. K. Kıbrıs Türkiye gerçeğpi bu konuda da kendini hisetirdi. Birileri inanmasa da veya susada farketmez. Yarın onların da başına gelmeyeceğini kimse garanti etmez. Hele de biraz bütünsel düşününce, durum daha iyi anlaşılır. Örneğin konuyu deşmesi gereken dışişleri koltuğunda oturanın bu göreve nasıl geldiği, veya saraydan başbakanlığa nasıl koltuğa oturtulduğu gelişmeleri akla gelince, böylesi normal davranışşı görmenin de hayalin ötesinde olduğu kesindir. Brakın sorguyu, soru sormayı, olayla alakalı demeç dahi vermediler. Bu uygulamayan uğrayan insanına bir geçmişolsun dahi demediler. Bu gerçeklik, K. Kıbrısın nerelere geldiğinin acı ama oldukça ders verici durumudur
Son dönemde önemli gelişmeler yaşanıyor. Hem Tğrkiye K. Kıbrıs Türkiye ilişkilerinde hem de Türkiyede rejim değişimi ile yaklaşan seçimler sürecinde epey değişik yeni olgularla karşılaşıyoruz. Sanırım, Pazartesi günü ortak resim okuma birlikteliği de yaşandı. K. Kıbrıstan Ankaraya giden Sol Hareket lideri Ankaraya sokulmadan geri gönderilir. Bir anlamda sınır dışının başlangıç vershyonu gibiydi. Ayni anda Hataya gitmek isteyen Zafer Partisi başkanını da velilik sokmama çabasına girdi. Oluşan tepkiler sonunda Özdağ Hataya girer. Ama Kormazhan Ankaraya giremez. Ayni resmin iki olayı anlatmaya girişilmeden kısa anlatıyı aktarmaya yetiyordu. Apdulahın sokulmama durumu kimine göre altıncı kimine göre de yedinci kişi oluyor. Tabi arada olup da bilgi verilmeyen varsa, bilmem. Tıpkı hava alanında sorgulanan bazı akademisyenlerin bunu söylemediği gerçeği yaşanılanı gibi. Elbet, olayın oluşu kadar, kamuoyundaki yankısı da önemlidir. Türkiye muhalif medyası dahi bu haberi vermedi. K. Kıbrısla alakalı Türkiye sokmama tutumlarına pek ses gelmiyor. Buda işin başka bir anormalliğidir. K. Kıbrısta ise belirli çevreler dışında da fazla ses getirmedi. Buda devamının artarak değişik yöntemlerle yenilerinin geliştirilmesine de daha kolay zemin hazırlanmaktadır. Hele de hala anamuhalefet lideri olayın nedenini hükümetden sorup Türkiyeye açılım yapamaması da konunun nerelere sıkıştırıldığının öteki hayat dersi olmaya adaydır. Halbuki konu Ankarada son olarak gerçekleştirildi. Öğrenilmesi için de tıpkı ötekiler gibi de buradaki TC elçiliği atres olarak verildi. Tabi ki tıpkı ötekiler gibi de bilgi alınamadı.
Uygulanan bir tavır nedeni soyut ve psikolojik harp teknikli olursa, bilginiz olmadığı için nedeni de net olmayınca, daha kolay korku saçılır. Kimisi kaçınmak için “herhalde bazı işler yaptılar da sokmadı” derken, bir kesim de korkuyla görmezlikten gelip kendi kendine kuşkularla da korkmaya, endişe duyma moduna gelir. Zaten, bilinmezlik ile gelen tehlike ikilemi korkuya ve boyun eymeği gayet güzel dizayin eder. Son gelişmelerdeki bilinmezlik ile seçilen kişilerin değişik özellikleri, önemli kesimi susma veya endişelenmeğe itmeğe adaydır. Kolay kurtulma düşüncesi ise “herhalde birşeyler yaptı veya yapmasaydı” ile kaçışlar oluşudur.
Son dönemlerde Türkiyede olan rejim değişimi K. KIbrısa da yansıtıldı. Bunu son hükümet oynunda, UBP kurultayında net şekilde yaşadık. Yine yapılan protokol içeriklerinde de geleceğin mesajı verildi. Bu arada önce TC kökenlilerle başlayan hava alanında ki uygulamalar, Kıbruslı kimlikçi kesime de taşındı. Pek ses çıkmadı. Sadece konuyala yanışanları etkiledi. Hele koltukçular tıs demedi. Bu devam yoluna girilmesine yaradı. Sonuçta yediye dek gelinen sayıya ulaştı. KOltukcular normal ülkelerde olacak olan yurttaşının neden sokulmama hamleleri dahi hiç gerçekleşmedi. Tepki veya soru sorma olmadı. Sadece koltuklarda yandaşlama danslara devam ediliyordu. Hele de koltuktakilerin nasıl koltuğa oturtulduğu bilgileri akla gelince, bunlardan neden beklenemeyecek tutum sorusu da yanıt buluyor. Tüm bunlar bir gerçeği yok etmiyor: Artık Tğrkiyeye gideceklerin her an hava alanından geri çevrilme tehlikesi mevcutdur. Hem de haberi olmadan ve gerekçeği net öğrenememe durumlarıyla da yaşayarak gerçekleşecektir. Bilgi vermek zaten olanın da sorgulanmasını getirecek. Onun için bilgi verilmeden, harp psikolojik etkenlerle neden sunarak, korku ile çaresizliği tatırarak mesaj vermenin rejimlerin baş vurdukları önemli tekniklerden biridir. Nasıl ki bazen işe alınmama gibi veya muhbirlerle çalışmanın suçlama tekniklerinde “Rumcudur, bizden değildir” sözlerininprim yaptığı gibi, birçok suçlamanın büyüsü de ulusal güvenlik veya çıkar kelimeleri de kulanılma primini taşımaktadır.
Sonunda geri döndürülmeler çoğaldı. Devamı da geleceği kesin. Öğrenme atresi olan Elçilikten ses yok. Vatandaşı adına koltukta oturduğunu, eşit egemenlik nutku atatnlar ise olayla hiç uzaktan yakından ilgilenme durumunda değiler. Böylelikle sadece mesajlarla, biz istediğimizi yaparız. Hesap vermez, ama suçlarız. Bu durumların hala Türkiyede başta insan haklarınörgütlerinde konu olmaması ise başka bir faciyadır. Hemen hatırlatayım: yetmişler başında yine Kıbrıslı bazı öğrenciler Türkiyeden sınır dışı edildi. Makariyos bunu kınadı. Bizimkiler ise sustu. Böylesi yakın tarihli bir yaşanmışlık da var.
Kısaca, yeni bir kişi daha Türkiyeye sokulmadı. Yapılan protokolere bunlar kondumu, bilmem. Ama Ayşegül ile Soylunun gizli ek belgeelrinden hep söz edildi. Bunu protokola koysalar da bizim kiler hiç söylemez. Belli olan, Türkiye K. Kıbrıs ekseninde şimdi de Türkiyeye sokulmama pratiğinin geliştiğidir. Yeni bir siyasal dalganın içine doğru sürükleniyoruz. Hani derdim ya: Türkiyeye olan bağınlılık gerçeğimiz nedeniyle, orada olan gelişmeleri mutlaka doğru okumalıyız. Brakın okumayı, bizi ilgilendirmez yanıtıyla hep karşılaştık. Ozaman, son gelişmelerde de Türkiyeyi görmeden, salt hükümete veriştirmek le iş anlaşılmaz. Doğru tavır konulmaz. Bunu hala öğrenemediysek, daha çok konuyla karşılaşmamız da kolaydır. Hele de protokolerle de bunlar sağlama alınırsa, işimiz zor. Bakalım, şimdi sıra kimde.