yaklaşımlarÖzkan YıkıcıPazartesi sendromu, sert geçiyor! - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Pazartesi sendromu, sert geçiyor! – Özkan Yıkıcı

333 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Sonunda yorucu, ağır yeni hamlelerle geçen hafta sonu, yeniden  normal yaşama dönüşle, Pazartesi gününe geldi. Pazartesi gününden kimisi beklentilre takılıyor. Dondurulan hafta sonu son hamlelerle, pazartesiye nelerin ateşleneceği olgusu beklenti şekliyle oluştu. Fakat, ağır sendrom yaşananları, tatil gibi yaşayan kamuoyuna tümünü Pazartesine taşıyamadı. Örneğin Türkiyeye sokulmayan beşinci kişinin neden sokulmadığı  devamlılığı gelmedi. Paket ise adeta beklenen zaman içinde, birkesimin hazırlanıp algı operasyonuna geçme zamanı bulduğu anlaşılıyor. Muhalif eksen ise dalgalı. Net olan, paketi uygulayacak kesimin hala olayın ne olduğunu bilmemesi. Tek umutları “para gelsin” ile yandaşı yanında tutmadır. Hele de kuruluştan olan bazı ilişkilere dek yaşananların sanal medyadaki dolaşımına rağmen yine de pişkinlik hiç bitmiyordu. Nede olsa koltuğa oturulduydu. Hızla meclise gönderilen 3  yasa ile epey önce imzalanan paketin açıklanması nereye sorusunun yanıtıdır. Kimse bu açıdan bakmamaya çalışıyor. Herkes nerede ise çizilen çizgi içinde kalma veya belki bize dokunmaz umuduyla tersten yorum yapmaya devam  ediliyor. Belli ki konuyu kamuoyuna sürmek  için zaman iyi kulanıldı. Bunun en iyi örneği de bazı gazetecilerin yazdığı veya medyada takiyecilikle söyledikleriyle anlıyoruz. Muhalifler ise hala net analiz yapmış değildir.

Son adı ne olursa olsun, açıklanan “paket” veya hızla yasalaşması istenen 3  yasa, gelecekteki hedeflerin direk nkanıtlanmasıdır. Bu yeni değil. Ama,konuşamamaya daha daa konuşamama yasası getirlmesi de yeni sistemleşmenin ne içerikte olacağının örneğidir. Nedense onca sayısı kaçırılan ünüversite veya ikibine varan örgütler konuyla alakalı hiç yardımcı olmuyor. Sistemin yeniden üretilme konusunda adeta sıranın kendilerine gelmeme noktasında hala duruyorlar. Buda gerçeklerin konuşulmamasının en net olgusudur. Üstelik yargılanmaya başlanan muhalif TDP başkanı davasının başlaması, Türkiyeye beşinci kişinin girmesine engel olunup nedeni açıklanmadığı ayni Pazartesi sendromundan söz ediyoruz. Demek ki resmi idoloji için işler yolunda. Son belgelerle de ilhak adımları kurumsumlaştırılarak fırsat beklenme süreci devam edecektir. Boşuna değil ekonomik mali paket dneilirken, müftülüğün yönetimdeki yeri yükseltilmesi, daha kolay yurtaş yapma gelişimi, buradaki koltukçuların derecesi memurlarla eşitlenip onların çözüm bulma noktasına getirilmesi gibi olgular, yerel işbirlikçilerin nedenli hiçeleştirildiği ve vitrinlik makyaj dışında pek de güç elerine verilmeyeceği anlaşılıyor. Çıkrılacak 3 faşist yasayla, ifade etmekten tutun yayın ilkelerine dek otoriter rejim kuralları yasalaştırılarak, kamuoyu adeta kuşatılacaktır. Herhalde yeni müdahaleli Jet sgandalı Adapas olayını örtme makamcısı ilk ziyaretini yeni açılacak ceza evine yapması tesadüf değildir.

Seksenlerden beri benim temel tezimdi. K. Kıbrısı Türkiye ilhak etme hedeflidir. Nasıl ki elilerden beri Türkiyeyi adaya getirip taksim tezi geliştirildi, sonra 74 yılında fiylen oluşturulduğu gibi; 74 sonrası daha ilk adımla nifus taşınarak, ganimet ekonomisi kurumsallaştırılarak gelecek olası şekliyle ilhak üzerinden hazırlandı. Ayni şekilde doksanlarda buraya elektrik santrali kurulurken, tüm elektrik konusunda uzman olan kişilerin “bu santral hantaldır ve buraya uymaz” demelerine rağmen kuruldu. Şimdi de bu santrali kurdurtan Türkiyenin yeni projesine göre hedefler sıralanırken, geçmiş suç yine K. Kıbrıslı ahaliye kesilerek haklılık zemini hazırlanmaya çalışılınıyor.

Önemli noktayı artık belirtmek lazım: ilgili ekonomik paket birçok ülkede uygulandı. Türkiye dahi. Türjiyede de uygulanan ve günümüzde başarısızlığı ayuka çıkaan yapı, neden K. kIbrısa dayatılıyor sorusunu  yerinde sorup yanıtını da gerçeklerle vermek önemlidir. Örneğin, Türkiyede de elektirkte önemli özeleştirmeler oldu: peki sonuç? Bu kıyas dahi yapılmıyor. Daha tuhafı, sanki iki taraaf masaya oturup bu paket hazırlandı imajıyla onuşulur. Halbuki kime sorsanız imzalayan makamcının dahi içeriğini görmeden atığı inancı yaygındır. Makamcıların kendi alanlarında istenenleri de hala bilmediği de kesin. Bu nedenle ne açıklamalar net mede karşı çıkışların önemli kısmı direk istenen  ekonomik siyasal gerçeklerle alakalıdır. Hele de işbirlikçiler, acaba korkusu ile gerçeklerle yüzleşmeme adına nasıl kıvrak,korku içinde konuştuklarını kelimelerden dahi anlamak mümkündür. İşbirlikjci güdük burjuvalarımızın hala dış sermaye el koyma hareketini görmüyorlarsa, tıpkı mütahitler başkanının jet sgandalıyla gelen kesimi bilip de sinmesi gibi acı ama keskin doğrularla bizi karşılamaktadır.

Zaten adı ekonomik ve mali paket denmesine rağmen, eğitimdeki dinselleşme, müftülük  yetkisinin makamlara dek yükseltilmesi gibi kurallarla denilen çağdaş laikliğin de yerlerde sürüleceği kesin. Ekonomik olmayan bir ppaketle siyasal yeniden bazı denklemler kuracağı kesin. En önemli uyarıları seksende yaparken, beni dıştalayan bizim arkadaşlar dahi olamaz derken, şimdi oluyor. Birçok olumsuzluğa göz yumarak ama bunları yeri geldiğinde tehtitle kulanıp ayar yapılma süreçleri, herkes geçiştirdi. Şimdi tüm yanlışları işbirlikçilerle yaptıran Türkiye, buradaki işbirlikçi “takiyeli gazeteci gib” kesimlere söyletip, “biz becemremedik. Suçlu bizik, onun için bu yeni pakete fırsat verin” diyecek derecede işler ısıtılıyor. Bu tehlike giderek yaygınlaştı. Neden Ünal, Tahsin, Sunat, Erhan ve sayre sorularla, nelerin yaptırılacağı paketden yasalara varan pratikler ikileminde çok kolay anlarız. Direnemeyecek, ama çıkar uğruna her kılığa girmenin vebalidir. Ersin Tatarı seçtirmek için yapılanları da yanyana koyarsak, son yılların serüvenleri yeni  bir hamleyle yoluna devam ediyor. Soru, buna karşı olanlar, güü kurtrma veya genel gerçeklerle yeni değişimle sistemin tekrardan değiştirilme hedefli prokramlarda buluşup buluşulmayacağıdır. Görüldüğü gibi, son günlerdeki geniş kuşatma hareketine karşın, hazırlıksız veya sistem içinde kalınca, tepki dahi verilemeyecek duruma gelinir. Ne diyor bazı dostlar: rüzgar sert esiyor. Kesiyor. Biz rüzgar yok desek de o  bizi süpürüp ordan oraya savurur.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin