Demokratik yolla seçilmiş gibi yapılan ve hükümet kurma çalışmaları sonucunda başarılı olmuş gibi görünen ama aslında bazıları dışında nedeni anlaşılamayan niyetlere bağlı olarak hükümeti kurma yolunda tekleyen meclisimizde milletvekilleri milletvekilliğini kaybetme seçime zorlanma tehdidi ile karşı karşıya kaldılar.
Birçok milletvekili seçmeninin onayını yeteri kadar almışsa da başka vekillerin başarısızlıklarına veya kötü olabilecek niyetlerine bağlı olarak yenilenecek seçimlerde tekrar ve hatta kendi ile ilgisi olmayan hükümet kurma dalaveralarına bağlı oyunlar yüzünden milletvekilliğini kaybedecektir.
Bazılarına göre hükümet olmak bir siyasi partiden aday olmak ve milletvekili seçilmeyi başaranlardan yeterli sayıda destek almak şarttır. Bir partiden olmazsa birden çok partiden çoğunluk olacak sayıda milletvekili elde etmek ve hükümet olmak şarttır. Yoksa muhalefette, kimseye sözünü geçiremeyen, beklemeye alınmış, bir vekil olarak beklemede kalırsın.
Bizde muhalefet boşuna zaman yitiren, kızağa alınmış ve halka bekleme sabrını aşılayan bazı milletvekilleridir. Yalnız hepsi de bilir ki demokrasi seçimlerle değer bulan ve belli siyasetlere bağlı tutarlı bir politikalar sistemi sol, sosyalist, komünist, liberal, kapitalist, nomenglaturalı ve oligarklı uygulamalar ifade eder. Seçilenlerin yeniden seçilme dalaveralarından bin beter tehlikeli oyunlar Türkiye ile ilişkileri de tehdit eden mecralar ve halkı ne anlaması gerektiği hakkında yalnızca devletin hangi kesimlere destek olacağının daha iyi olacağını belirten politikalardan ibaret siyaset olarak ortada durur.
Ancak halkın önünde demokratik bir çaba görünür. Onun için halkın istediği ve onayladığı politikalar sonuçta uygulanıyormuş gibi tiyatro gösterilir. Halk yutarsa demokrasinin de beş paralık değeri kalmaz.
Bugün durum eskisinden de beterdir. Çünkü halk seçime katılmış ve mecliste iradesini oranlarla belirlemiştir. Başarısızlığı kesin olan bir parti olarak UBP’yi göstermiş ve oyunu azaltmıştı. Seçimlerde memnuniyetsizliğini seçime katılmayanların artışı da belirttiği için UBP’nin payı da onun hanesine yazılmalıdır. O zaman da halk iradesi mecliste çoğunluk sağlamaz. Erken seçime gidilirse de bir demokrasi suçu daha işlenmiş olur ve “UBP’siz hükümet kurulamıyor” iddiası seçimlere adalet iddialarını önler, milletvekili seçilip de seçimin tekrarıyla kapı önüne bırakılanlarda buna eklenince halkın mecliste temsili diye bir nosyon kalmaz.
Bugün mecliste iş çok olmalı, yasaların egemenliğine ters uygulamalara karşı acze düşen uygulamaları yasalarda tekrarlanamayacak şekilde nasıl mevzuattan “anayasaya aykırı” kararı için Anayasa Mahkemesi’ne havale edeceklerini milletvekilleri arayıp bulup uygulamalıdırlar.
Anayasa’ya aykırıdır ama bir oybirliği ile karar alırsak kim ne yapabilir diyenlere ders olacak adımlar atılmadan gün geçirmemek koşuldur. Unutulmamalıdır ki konu halkı iradesini temsil edecek bir meclis ortaya çıkaracak olan seçimlerdir.
Hani “büyük Türk ULUSUNUN İRADESİDİR UĞRUNDA ÖLMEYE HAZIRIZ” dedirtiriz ya o irade konudur.
Elektrik enerjisi masrafı halka yüklenirken vergi geliri gibi kamunun bütçesinde muamele görür. Siyaset; enerji, okul ücreti, benzin ve diğer yakıtlar ve TC yardımlarının üzerinden ve de katma değer vergilerinden geçinir. Yani halkın iradesi ile meclisteki dalavereleri çevirip de merkez bankasındaki paraları tasarruf yetkisi aianiar atamalarla birbirlerini desteklerler. Bugünkü gazetelere göre arsa fiyatları yabancıların taleplerine göre oluşur. Yani ülkemiz dönüm dönüm parsellenip satılıyor ve fiyatları da yabancılar belirliyor.
Rejim kapitalist olduğuna göre bir dönüm arazinin arz ve taleple oluşan fiyatı, bir daha doğaya kazandırılamayacak kadar inşaata açılarak çevre felaketlerine neden olabilecek uygulamalar artık yabancı müşterilere kaldı ve belediye başkanları yabancıların sözcüsü olup yerleşim planlarının ihlallerini önlemeye çalışanları ezip geçen belediye başkanları Lapta gibi sahilleri yağmalandı diye üzüleceğine övünmeye başladı.
Seçimle gelenler halkı temsil ederler ama kaçta kaçını temsil ederler? Orantıya bakıp karar vermeliyiz diyen hesabı yapsın ve çoğunluğun oyu diye yetinmesin. Mebusların boykotta azalan oyunu da hesaplayıp teraziye vurursak mecliste alınan kararlar milli irade ile ilgisizdir. Önce boykota uğrayan oy sonra oylamaya katılmayanlar ve sonra onların tek tek bölgelerde aldıkları oyları yazıp milli iradenin nerede ne kadar tecelli ettiğine bakarsak işin yüz ağartıcı olmadığı ve özellikle yasa ihlallerine dokunmayanların milli iradeyi çoktan şoka soktuklarını anlarız.
Zaten milli irade ile ilgisi olsa kendi meclisinden geçen yasanın paspas diye kullanılmasına izin verip de ilk seçimde tepe taklak olmayı umursamasa dahi utancına katlanmak Kıbrıslı Türki şeref ve haysiyet yoksunu olduğunu düşünmeye başlamalı ve ona göre başımızın çaresine bakmalıyız.
Hala ne iş yaptığı belli olmayan üst kademelere sayısı infial yaratan oranda ataması yapılan memurlara yasanın emri gereği yapması zorunlu olan işleri listeleyip ilgililere dağıtmayanı, o işleri yapması gerektiğini bildiği halde ihmal edip zavallı muhtaçlara devlet yardımının ulaşmamasından sorumlu olanlara müdahale etmeyenlere ceza vermeyen amirleri bu halkı temsil edenlerin kararı saymak ve demokrasimiz dolayısıyla halkın iradesinin tecellisi saymak ayıptır.
Son seçimler basında boyuna teşhir edilmiştir. Halkı ve seçmenin iradesini temsil etmeyen bir meclisin oluştuğu ve meclisteki sayıların parça parça oylarla çoğunluk oluşturamadığını ve milli diye sayılacak bir iradenin tecelli etmediğini ve milli demenin millet tarafından yapılmış sayılabilecek bir iş veya karar kastedilir ki öyle bir şey yoktur. Kıbrıslı Türklerin anayasın ihlal eden bir kararı alan meclise onay verdiğini kabul etmek veya anayasaya aykırı olduğuna kuşku duyulmayacak kadar aşikar olan bir kararı oy çoğunluğu veya oy birliği ile alırsak yanlış olmaz diyeni kendisine ters düşmandı diye alkışladığını düşünmek olacak iş değildir.
Dalaverelerle halkın susması sağlanmakta ve milli irade diye yutturulan tezgahlarla yandaş çıkarları siyasi ve açık görevler adı altında soygunculuğu demokrasi diye yutturuyorlar. Amma kimse yutmuyor. Yandaş kayırmaları ve görev tanımı olmayan işlere ödeneklerle vurguncu desteği seçimin yerine geçmiş, meclis ona göre hukuka kulak asmayacak kadar denetimden kopmuş ve bilfiil suç organına dönmüş bulunuyor.
Böyle bir hale düşmüş meclisin ciddi bir yargı denetimi ile hesaba çekilecek mebusları artık ele alınmalıdır. Amma yetmez yasal görevlerini yapmayıp yasal ihlalleri denetlemeyen üst kademe memurlara da hesap sorulmasını sağlamak gerekir yoksa seçim kazanmak da olanaksızlaşacaktır. Tarihte örnekleri çoktur.
Bu arada demokrasi de işlemelidir. Unutmamalıyız ki demokrasi yoluyla eline yasama yetkisini paylaşma görevi alan milletvekilleri işbaşındadır ve onlara kimse emir veremez.
Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.