İklim krizleri adeta karabansalaşıp yoluna devam ediyor. Savaşlar ise yöresel gibi görünse de resmen emperyalist hegemonya şeklinde tırmanmaya devam ediyor. Ukrayna savaşından kuzey Irakta olanlar, değişik ülkelerdeki Afrika iç savaşları, hepsinin geneline bakıldığında Pazar sorunu ile hegemonik hedeflerin de olduğuna ulaşacaksınız. Elbet, hem savaş hem de iklim gibi önemli doğa sorunları duyulunca, akla bazı sosyal muhalefet hareketleri gelir. Uygulanan resmi siyasetlere karşın, gerçeklik arayışlı Yeşiler veya Barış hareketlerinin tepkileri de beklenmesi normaldır. Savaşa karşı çıkmak, iklim bozulmasına dikat yönelterek karşı muhalif seçenekleri sunacak muhalifler olarak da merakla bekleniyor. Bunların yokluğu ise sistem içi muhalif eksiklikle, tek yönlü algı operasyonlarının hakim olmasını da getirir. Bunları neden tekrardan hatırlatıyorum: son Ukrayna savaşı veya iklim bozulma sonuçları dünyayı sarmalarken, bir dönem alışılan sistemsel muhalif eksendeki Yeşiler veya Barış örgütlerini pek görmüyoruz. Görmeme bir yana, karşı cepede yer aldıklarına da tanık oluyoruz. En kafa karıştırması gereken durum, kualisyonlarda olan Yeşilerin, savaşı tetikleyen politik tutuma geçmesidir. Başka şekli ise bir dönem önemli ilkeleri olan Nükler karşıtlık yerine, nükler enerjiyi savunacak konuma gelmeleridir.
Barış hareketleri ise iyice cılızlaştı. Cılazlaşıp yine de gerçekleri değil de teslim olmanın, kafa karışıklıkların da sinyallerini görmekteğiz. Bunu Türkiyeden Almanyaya benzer sonuçlarla karşımıza gelinmektedir. Daha kötüsü, savaşı besleyen, iklim bozulma konusunda net görüşü olmayan Yeşiler veya Barış hareketlerine raslıyoruz. Örnek, Alman yeşileri, Ukraynaya gidip silah ticareti ve savaşı savunuyorlar. Almanyayın silahlanmasını ve Ukraynaya silah gönderilmesini teşvik ediyorlar. Fransız Yeşileri ise resmen Nükler enerji geçişini “temiz enerji” diyerek savunuorlar. Genel Avrupa ve Ortadoğu ülkelerinde barış adına pek de sokakta protesto eylemlerine de raslamıyoruz. Bu dönüşümler,bir anlamda,savaş politikasının yayılması, iklimleri bozan uygulamaların da artıp, karşılıksız kalınmasına neden oluşturmaktadır. Dahası, tek eksenli medya tutsaklık algılarına esir düşülmesinie dek gelinmektedir.
Seksenlerde yayılan gerek çevreci yeşiler hareketleri, genel ise barış eylemli örgütlenmeler, kapitalist yapıda yeni sosyal muhalefet ekseni olarak yükseldi. Sosyalizmin yenilmesi, sosyaldemokratların sermayenin liberal eksenine oturmasıyla, bu hareketlerin dinamikleri, sittem içinde oldukça etkiliydi. Çevre sorunları, savaşa karşı olma,Avrupada nükler füzelerin yerleştirilmesine direnme eylemleri, kitlesel muhalif destek bulmalarına dek yaradı. Fakat, benim gibi düşünen bazı sosyalistlerin de uyarısı vardı. Çoğu Yeşiler veya Barışçılar hareketlerinin yönetim ekseninde sosyalizmi terkedip sağa doğru kayan militanlardan oluşuyordu. Sistemle bağdaşmak ve muhalefet yapma ikilemi, bu eylemlerin sosyal muhalif olup sistemi değiştirmeyecek kesimler olarak yükseldi. Bunun tehlikesi de egemen bloka yaklaştıkça, seçenek siyasal alana konulmadığı için de teslim olup sistemleşmeye dek gidilme tehlikesi vardı. Bu doksanlarda yavaş yavaş belirtilerini de verdi. En radikal yeşil Alman hareketinin kualisyon ortağı olmlması sonucu, belrtiğim öngörü kanıtlandıı. Solun etkisizleşmesi,sorunlara sınıfsal bakışın erozyona uğramasıyla zayıflaması, yeşiler ve barış örgütlerini de ya teslim veya etkisiz ikilemine dek taşıdı. Sanırım, bunun acı örneklerini son Ukrayna savaşı ile Avrupa yeşil ve barış hareketlerindeki ya teslim olup resmi görüşü savunma veya savaşa karşı çıkamama cılızlaşmasında yaşyoruz.
Birikiminiz olması, bilgileri iyice yoğurma yeteneğiniz sonucu öngörüleriniz de daha sağlam yapmma koşulları oluşturur. Bu gerçekliği seksenler Yeşil hareketler için öngörülerimizin ne yazık ki haklı çıkma sonucuyla yeniden kanıtlandı. Barış hareketlrinin soyut muhaliflik yetinnmesi ise siyasal seçeneksizlikler nedeniyle artık kitlesel muhalif özünü de kaybettiler. Bunu en yakın K. Kıbrıs ile türkiyede yakalamak kolaydır. aAlmanya ve Fransa pratiği de buna gelişmiş kapitalist ülke örnekleri bakımından, ibretliktir. Yeşilerin Ukraynalı faşistlerle birlikteki pozları, nükler enerjiyi savunulacak aşamaya gelinmesi, Barış hareketlrinin son dönem nerede ise sıfırlanması yanında, karşı çıkma görüşlerinin de net olmaması, sermayenin dilediği gibi oynama sahnesine sahip çıkmasını getirdi.
Seksenlerde başlayan ve aslında sosyalizmin gerilemesiyle onu savunanların sosyal muhalefet mevzisinde düşmeleriyle başlandı. Dünya bankası siyasal boşluklu bu gelişmeleri yakalama adına doksanların sonundaa, fonlarıyla, projelendirmelerle ayni çizgide yapılanışa geçildi. Böylelikle çevreciler ve barışçıllar Dünya fonlu merkezzli yeni sermaye siyasal sivil toplum oluşturucluk da gelişletildi. Sİyasetden boşlatılan, parayla projelendirilenler sonuçta sermaye uzlaşıcı örgütler olarak piyasaya geldiler. Zaten siyasal boşlukta olan yeşil ve barışçıl hareketler de sistemin birer yörügesinin alt yapısı haline geldiler. Siyasal seçeneği olmayan,kualisyon ortaklı yapılandırıldılar. Bazı yerlerde sosyaldemokrat liberal siyasal partiler olarak yerini de aldı. Tüm bunların en net göstergesi ise emperyalizmin savaş ile sermaye içi çelişkilerdeki roluyla da tamamlandı. En iyi örneklerden olarak sunulan Yeni Zelandanın Ukrayna savaşındaki savaş eksenli duruşu bunun acı kanıtıdır.
Kısaca, sistemin gelişmesi siyasal yetersiz yyapıları ya yok eder veya kendine dönüştürür. Günümüzde savaşların yeşileri terkisine barış hareketlerini de etkisiz kılıyorsa, bunun tarihsel nedenleriyle birlikte düşünmek şart. Kitlesel desteği, sosyalmuhalefet olma derecelerinden düşen örgütler, güçlü olanın etkileriyle savrulmaları da gayet basitdir. Yetersiz siyasal seçenekler olunca, sosyal muhalefet hareketlerinin dinamik olarak değişim yönünde durmaları güçtür. Son yıllar, birçok sosyal muhalif tepkilrin, yok oluşu veya en aacısı, faşizme kayışı tarihsel derslerin ne önemlilerinden birisidir.