Dünyamızın Emperyalist sistemle birlikte okumayı öğrenince, işler daha kolay anlaşılır hale gelecektir. Kapitalizmin uluslararsılaşması ve yeni sömürgecilik le birçok devletin bağımlı dönemle yaşamaları gerçeği, her an karşımıza geleceğini de kavrarız. Birçok ülkede olaylar olur. Bunları çoğu defa duymayız. Daha acısını söyleyecem: biliyorum ki kimileri de kızacak. Eskiden daha az teknolojik olanak ve ieletişim ağı olmasına rağmen, ülkelerde dünya ile alaka daha fazlaydı. Özellikle de siyasal yönle. İsterseniz, eski nesil ile o dönemin konularını konuşun. Akılda kalanlar dahi sizi düşündürtecektir. Şimdilerde hiç duyulmayan gelişmeleri, nedense o dönemde duyulma gerçeği oluyordu. Daha duyarlı ve siyasal seçenekler gerçeği, insanları da daha duyarlı kıldı. Elsalvadordan tutun yeni Zelandaya dek ülkelerdeki gelişmeler haber yapılıp insanla buluşturma gerçekleşiyordu. Örneğin, BRT dâhi Güyana, Sürinam ve benzer ülkelerdeki seçimleri dahi haberleştirirxddi. Oysa şimdiki örneğin sabahleyin BRT haberlerini dinleyin, Ersin Tatarın nerede ise “tuvalet” halini haber yapacak ken, yakın dünyadaki önemli gelişmenin izine raslamazsınız.
Böylesi basit bir kıyas da yaptım. Çünkü, gerek yayın gerçeği gerek se siyasal koşullar ile seçeneklerin olması insanları dahan öğrenmeye yönlendiriyordu. Şimdi brakın dünyayı, bakanların adını dahi bilen insan sayısı tartışmalıdır… Halbuki oluşan bütünleşme ile emperyalist gerçeklik, ülkelerdeki gelişmelerin evrensel yönünün de olduğunu hep gösteriyor. Değişim ile sarsılan denge dünyaya denk yansıma olasılığı hep mevcutdur. Biz haberleri yapmasak da öğrenmesek de olgu değişmez. İşte, Tunus ülkesi de kendine “Arap Baharı veya Ortadoğu yeni dönem” dene süreçte, Tunus oldukça önemlidir. Her Tunus kıpırdanışı veya güçler denklem değişimi bize dek uzanan derslerle doludur. Bunun da nedeni Emperyalizme bağımlı ülke kadar, Ortadoğu projeli siyasal gerçeklik de bunu daha anlaşılır hale getiriyor.
Son gelişme ile Tunus cunta lideri Sayitinin meclisi fes etme tutumu, türkiyede dahi etkisi olacaktır ki Errdoğan da Tunus liderini açık dil ile suçladı. Sonra, devamını getiremedi. Çünkü, Ortadoğu ülkesi gerçeği kadar, yeni dış poletik hamleler nedeniyle şimdilik tepkisini sürdürmeme duruşuna taşıdı.
Neydi Erdoğanı tepkiye çeken tutumm: Tunusta fes edilip kapatılan meclis başkanı Ganubi idi. Ganubi, Tunustaki siyasal islam hareketinin lideriydi. Dahası. Tunustaki Müslüman kardeşler lideri kadar, Ortadoğu projesindeki siyasal islamın önemli öğretici kişisiydi de. Herhalde, konuyu biraz anladınjız. Devamına gelelim: Ganubi de Tunusa döneerken, ülkedeki karışıklıklar sonucu oluştu. 2011 yılındaki karışıklıklar nedeniyle ingilterede yaşayan Ganubi de fırsatı deyerlendirme adına ülkesine döner. Çıkan gizli belgede ise Ganubinin Tıpkı Erdoğan gibi sadece Erdoğan ABD ile Ganubi ise ingiltereyle anlaşarak bu yola girdiği anlaşılıyordu. Türkiyede siaysal islam tam da devlet içinde gücünü artırıp Kemalistleri ötelerken, Tunus karışıklıkları da Ganubiyi ülkeye getirtip, orada yasal çalışma yapma koşullarını oluşturuyordu.
Tunusta karışıklık sonrası oluşan yeni koşullarda, Ganubi hep öncü rol alanlardan birisiydi. Özllikle solun parçalı hali buna olanak sağlıyordu. Bir de cihatçı İslamcılar gidrek yoğunlaştı. Dipteki Libya olayından Suriye ve ırak müdahalelerinde Tunuslu cihatçıların katılması ülkeye kötü dönüşü de sağladı. Tunusta hep üç tipli devlet mücadelelleri oluyordu: İslamcılar, ulusalcılar ve sosyalistler… Liberalerin ise fazla gücü yoktu. Bu denklem hep sarsıcıydı. Son cumhurbaşkanı seçiminde de adeta denklem yeniden çizildi. Öyle çizildi ki başkan olan Seyite Ganubi taraftarları dahi oy verdi. Yine de devlet içi mücadele durmadı. Sonuçta, Sayiti resmen orduyu da yanına alıp darbe yaptı. Önce hükümeti tertipledi. Sonra yargıyı da diskalife ediverdi. En son halka meclisle oluştu. Meclisi direk fes etti. Meclis başkanı ise Ganubiydi. Ganubi parçalı siyaset nedeniyle siyasal İslamcılar hep birinci parti olarak çıkıyordu. Hükümet darbesinde pek ses çıkmadı. Yargı operasyonunda da olmadı. Ama, meclise sıra gelince, son kalenin gitmesi ve diktatörce yeniden Tunusun geleceği olunca, Tunus yeniden dünya gündemine dek gelen tartışmalarıı da getirdi. Erdoğan siyasal islamın Tunusta hem de siyasal desteğine rağmen kaybetmesine elbet içermesi normaldı. Ancak, Tunus sosyalistleri ise devlet içi mücadele nedeniyle sınıfsal çıkışlı tepki koydular. Darbeyle tasfiye ve İslamcı cihatlaşma gerçeklerine karşı çıktılar. Seçenek derecelerinin yüksek olmamalarına karşın, Tunustaki solun demokratik örgütlerde ve başta sendikalarda gücü oldukça etkindir.
Ulusalcılar ise darbeyle de olsa devleti ele geçirme nedeniyle bu hamleleri alkışladılar. Demokrasinin başarısı olarak sundular. Benzerinin türkiyedeki Kemalistlerde olduğunu da görmek kolaydır. Ancak, devlet içi mücadelelerde mutlaka direk yeni sömürge efendielrin de etkisini görmemek mümkün değildir. Fransa ve ABD yanında ingilterenin ta baştan Ganubiyle yaptığı anlaşma bu süreçteki rolleri de işaret ediyor. Siyasal islamı bir dönem iktidar gücü olarak kulandıkalrı Türkiyeden Tunusa yakalamak mkolaydır. Tıpkı ulusal devletçilerdeki gibi. Herhalde şimdiki Tunus Sayidisini ingiltereye karşı olduğunu veya Fransaya direneceğini söyleyecek değiliz. Ama, Tunustaki değişen denklem, başta Libyada mutlaka kendini hisetirecektir. Çünkü, Tunustaki siyasal islamın Türkiyedekiler gibi Libyada bir bölgeyi tutukları da bilinmektedir. Tabi Libyayı konuşup ordaki gelişmeleri biliyuorsak.
Kısaca; Tunusta hem de başkan olmasına şöyle veya böyle yardımcı da olan siyasal islam tasfiye ediliyor. Devlet içi kurumlardan sildirtilmek isteniyor. Bu hareketler, darbelerle de gerçekleşiyor. Erdoğan ise yeni yandaşını da kaybedince elbet öfkelenmesi de normal. Bir zaman emperyalist devletlerin Ortadoğu modeli diye parlatığı siyasal İslamcılar, şimdi teker teker kaybediyor. Erdoğan ise yeniden kendini ayakta tutacak manevralar peşindedir. Bakalım bu Ortadoğu hareketi bize neleri yaşatacak?