İngiltere Kıbrıslıları çok ilgilendimesi gereken llkedir. Eski kalsik sömürge efendisi, yeni sömürge kurallarını uygulayan devlet ve adamızda Natonun da kulandığı egemen üstlere sahip olan yerden söz ediyoruz. Özellikle ingilterede Kıbrıs Türk kökenli epey nifus var. İdiyalara göre buradakinden fazladır. Sterlin, piyasada kulandığımız başlıca paralardan birisidir. İngiltereye gitmek, okumak da isteklerden bazılarıdır. Daha saysam, mnakaleyi doldururum. Bundolayıdır ki ingilteredeki gelişmeler, uyguladığı uluslararası politikalarını takip etmek önemlidir. Hele de Kıbrıs konusunda çaktırmadan da olsa en net sözü geçen ülkelerden birisidir. Unutmadan, “çünkü çoğunluk deyerlendirme yaparken hep göz ardı ediyor” İngiltere AB üyelikten ayrıldı. Bir anlamda Kıbrısın AB içi bakışın dışşındadır. Seçeneklerini de ona göre şekillenmek istemesi de gayet münasiptir.
Konusunu özetlediğim İngiltere Kıbrıs ekseni sonrası, gelelim esas duruma: son günlerde Consonla birlikte İngiltere daha net dünya sahnesinde görünmeye başladı. Bir anlamda, ingilteredeki iç aşmazları dış şovla yıkama ihdiyacından da dolayıdır. Ukrayna krizinde direk açıklama yapıp, gönlülerle faşistlerinn Ukraynaya gitmelerini teşvik ediyor. Yetmedi,Conson direk Kiyefe gidip Zelenskiyle dans yapıp probagandasını kusuyordu. Bunlar pek alışılan açıkn ibgiliz davranışları değildi. Başka gelişmelerde de İngiltere adını duyuruor. Örneğin, Türkiyedeki Adana iline çöp gönderen önemli ülkelerden birisi de ingilteredir. Buna dahalarını eklememiz kolaydır.n Belli ki Boris COnson özellikle de Koronanın ilk dönemindeki fiyasgo tutumlarını berhava etme adına hamleler yapmayı net olarak seçiyor. Çünkü, hala Pandemi dönemi yasakları Borisin kafasını ağrıtmaya, istifa etmesini isteyenlerin konuşmalarına devam etmelerini, saptırma ihdiyacı da oluştu gibidir.
Bu gelişmeler olurken, aslında düşündürücü kadar resmen sömürgesel çirkin insan bakışının da tanı Kapitalist mantığın en normal insana bakış düşüncesidir. Bu arada Boris hala korona salgınındaki kurallara uymama tartışması içindedir. Bunları da örtme, yabancı düşmanlığını da kulanıp, dilediğini başka ülkeye göndrerek kendince rahatlama politikası piskolojisini halka kabullendiriyor. Benzer anlaşmayı irlandaya da teklif yaptığı bilgileri geliyor.
Kıbrıslıları da gönderir mi, bilmem. Eğer işine kendince yaramaz sa veya ırkçılık artışıyla tehlikeye girerse, neden göndermesin: Biz genelikle ingilterenin bu yüzüne dikat etmeyiz. Ama, avantalaştırmayı da beceriyoruz. Böylesi paradoksumuz da ünlüdür. Şimdi Ruanda uygulaması pratiğe geçince, orada sorunlar olsa da pek duyan olmaz. Nede olsa orası Afrika. Ruandada soykırımı dahi günler sonra yüzbinlere rakam gelince duyduk. Şimdi, ingiltre hem de kaçak olarak giren veya yakalanan insanları alacak da Ruandaya gönderecek. Ruandanın adını ve yerini sorsanız dahi pek bilene de raslamazsanız şaşırmayız. Böylesi Afrikanın ortasının altında kalan ülke. Boris bir anlamda kendi ırkçılığı ile kapitalizmini birleştirerek, İngiliz ahalisine de moral vererek, kendinin de iktidarını devam etirme peşinde. Doğrusu, şimdiye dek yaptığı manevralar da bu yönü tuturdu. Koronadan tutun savaşa direk katılma işdahı hep kendini yüceltme noktasını da gerçekleştirdi.
Dünyada anti kapitalist hareketlerin zayıfladığı, sömürgeciliğin gayet normal bakışla kabullenildiği, savaşlara karşı barış hareketlerinin cılızlaştığı koşulalrda Conson, Baydın, Modi, Urban ve Erdoğanın kazanması da hiç anormal olamaz. Hele de Tatar gibi işbirlikçi terhcihi, Tahsine koltuğu açtırma dayatmaları da boşuna değil. Tatar dediğimiz için ekleyelim: şu meşur İngiliz yargısı durumu ne oldu ki normalleştirildi? Pol Grin olayını da hatırlatsak! Şimdi Ruanda yeni bir İngiltere pratiği yazmaya başlıyor. Anlaşma ve yasal zemin le. Peki siz İngiltere derken kendinizi Ruanda çölerinde bulunca neye uğrarsınız?ğı olacağımız anlaşma gerçekleştirildi. Boris COnson ingiltereye kaçak girenleri Ruandaya gönderme anlaşmasını yaptı. Ruandaya yüzyirmibin sterlin senede vermeği de kabulendi. Bir anlamda zamanında AB ile Türkiye arasındaki Suriyeliler anlaşmasının yeni versyonu olarak karşımıza çıktı. Dünyada pek eleştirel ses de gelmedi. İngiltereye şu veya bu nedenle girmeğe çalışan insanlar, ekonomik, iklimsel bozulma veya savaşlar nedeniyle daha iyi yaşam için giderken, İngiltere bunları Afrika çölerinde Ruandaya yerleştirip bir anlamda kendi bakışının da nedenli tehlikeli olduğunu da gösteriyordu….
Ruanda ise Orta Afrikanın alt yerinde lolan ülkedir. Kısa zaman önce asrın en büyük soykırımını yaşadı. Bu yıkım ayni zamanda Ruandayı Fransız etkisinden ibngiltere yeni sömürge haline gelmesine de neden oldu. Yoksul ve ekonomik durumu da pek iyi değildir. Dahası, Ruandadan dahi kaçan insanlar Avrupaya gitmeye çalışıyor.
Böylesi bir ülke para karşılığında ilgili ülkeye giden ve kaçak simgeleştirilen insanları ülkesine kabul etmeği imzalıyor. Üstelik, karşılığında da para alarak kendince kazançlı olmayı umuyor. İngiltere tarihi sömürgeciliğin ve günümüz ekonomik genel yapının uygulayıcısı olması sonucu, sömürerek kazandığı zenginliği şimdi de gelen insanları başka yere göndererek para karşılığı vermeği imzalıyor. Kapitalizmin acımasız vahşi sömürgeleşmenin bir yeni net uygulanan gerçeğidir. İngiltereye şu veya bu şekilde gitmek isteyenler, daha iyi yaşam umuduyla gidiyor. İngiltere ise bunlardan “kurtulma” adına da başka ülkeye para vererek ona yönlendiriyor. Düşünün, siz İngiltere umuduyla herşeyinizi satıp giderken, İngiltere sizi daha da kötü olan Rundaya para karşılığı vermektedir.