Herhalde aklınızda kaldı: birkaç gün önce hava alanında dahi bizim makamcılar, Ankaraya giderken, küslükleri de malum halde sergileniyordu. Önceden başlayan küstüm tutumu belli ki Analarına gidilmesine dek sürüyordu. Öyle sürüyordu ki zam bindirmede sorun olmazken, göstermelik zam indirmede mali makamcı üstekini dinlemeyip indirme yapmıyordu. Üsteki de kendini “başbakan zannedip” onu görevden almak istedi. Tabi ki alamadı. Tıpkı kabinesini kurarken atadığı makamcıalrın birisini yeniden görevden alıp kendi istemediği şahsı atamaası gibi. Ama, bu yolculuk önemliydi. Gidilecek ve imza çakılacak, belki para verilip de şovları da yandaşlara kıyaklaştırarak sunacaklardı. Taabi ki istekelri de eler havada kabulleneceklerdi. Ama, giderken dahi küsmeler, onların orada ortak davranamayacakları gerçeği kadar, Fuat beyyin ne düşüneceği de önemliydi…. Tabi ki bizim ahalinin bir kısmını da bir merak aldı gidiyordu! Çünkü, bilmedikleri paketin içinde acaba kendileri de varmı?
Gezi sürdü. Kulaklar açıktı. Krevatlı muhalefet ise yıldızlar meyhane havasıyla da atıp tutuyordu. Net Türkiye gerçeğine rağnmen hala hükümetcilik oynayıp sırasını işdahla bekliyor haldeydi. Derken, kısa zaman sesiz sene gibi geçti ve gidenler geldi. Bu defa yine bildik kelime fetişizimle hayal satmaya başladılar: “ayakları üzerinde durma, reforumlar yapma, yarınların devletini yüceltme” sözleri bilmece raporu gibi okundu. Çünkü, içerik denmiyordu. Teslimiyeytin şartları hala duyulmuyordu. Belli olan içilen ilaç oldukça sert geliyordu. Sızdırtma için malum medyacılara görev düşüyordu. Çaktırmadan, ama kendilerini de büyülterek, başarılıymış gibi de algılatıp paketin bazı madeleri yavaş yavaş açıklamaya başladılar. İş sistem ve kendini ona koyup bağırmada liderliğe oynayan Takeci gazeteci de bu bu tılsımlı ilişkileri kulanıp açıklamaya başladı. Teslimiyet havası ile çerdekilere veriştirme ezberini iyi okuyordu. Ama, sesi cırtlaktı. Söyledikleri ise özellikle örnekleştirdikleri ise bir kandırmaca medya örbneği idi. Bİ bir tuhaflığını söyleyelim:
Telefon dayresine de dokunluyor. Klasik Türkiye özel kamu tipli bir konuma getirilecek. Tekeci hemen buradaki çürümüşlüğü bağırmaya başladı. Türkiyeden gelecek paraları ve buradakiler e güvenmediğini söylüyordu. Yine ironinin teslimiyetini görüyordum. Gerçekten yeniden bazı uyarılara ihtiyaç var. Çünkü, madem konu paket, bunu hazırlayıp imzalatan Türkiye de olunce neden ordaki örneklerle sınamıyoruz. Örnek, iş telefon olunca, saayın Takeci de bu öneriyi göklere çıkarıp, onu izleyenler de ona yağı yakarken, birileri de Türkiyedeki deneyimi niye yazıp veya sormuyor? Telekom özeleştirilmesinin Türkiyedeki gerçekerlini neden belirtmiyorlar. Şu Hariri hikayesi ile başlayan ve geriye borçlar brakılan senelerin harikasını da örnekleştirmiyor?
Tekrar edelim: hala gerçeklerle konuşmak imkansız. Bize öyle bir cendereye konulduk ki hala net Türkiyenin dayatığı pakete dahi “Hükümet” veya bazı kesimler denilip ötelendiriliyor. Oysa paketin bir ilkesi de “kurumsal ilişki” dneiliyor. Birileri hemen dramatize decek gibidir. Ama, Kurumsal ilişki denilen, bizim makamcılar buradaki Elçilikle muhatap olacaklar. Sizin sömürgesel resminizi net olarak çekiyorlar. Gözlerinizin içine sokuyorlar. Hala birileri çıkacak da “hükümet beceriksiz” demeye de devam edecektir.
Madalyonun öteki yüzü de var: paketi dayatan Türkiye, buradaki koltuğa oturacak kişiyi de belirliyor. Peki, bizden birileri de çıkıp, Türkiye bize bunları önerirken, orada neler oluyor. Önerdiklerinin oradaki gerçeği ne, diye soruyormu. Elbet dokunulmaz mayın alanına girmiş gibi olursunuz. Türkiyenin dayatığı yine belediyeler reforumu konuşulurken, oradaki uygulamasından da birikim sağlanıyormu? Neden İstanbul büyük belediyesine kredi çekme dahi izni verilmemesi gibi muhalif belediyelere yaptıklarının kaçı burada yayınlandı. Hele de kayum hikayesindeki kirli birikime ne demeli? Bunları konuşmazsak, neyin istendiğini de anlayamayız. yİne son dönemde özellikle ceza evlerinden gelen işkence ve ölüm haberlerinin de bir değeri yok. Ama, olsun, paket imzalandı, ayakları üzerinde durullacak. Ne güzel.
Protokol imzalandı. İçeriği yavaş yavaş açıklanacak. Ama yalan rüzgarı çoktan esmeye başladı. Paketi yapan Türkiye. Dayatan da onlar. Her içeriğin kendisini Türkiyede bulmak kolay. Ama, onlar krizler içinde. Onları ayakları üstünde değil yerlerde süründürüyor. Fakat, küsmece oynaayıp makamcısını dahi görevden alamayaan K. Kıbrısta harikalar yaratılacak. En paradoksal örneklerden birisi elektrik kurumunda oluyor. Hedef net. Kötü koşullarda da bunu algılaştırıp kulanan Takeci gazetecimiz de görevde. Ama birileri çalışan azaltılması ötekisi de artılırması deniliyor. Ama yüksek seslerimiz hala “hükümet aklını başına alsın” diyor. Hele kurum müdürünün yargı yolları oldukça önemli. Sayıştay raporuna rağmen göreve atanıyor. Sonra da direnmelerini bekliyoruz.
Özetlemek gerekirse: hala K. KIbrısın sömrügeleştirildiği. İlhaklaşma adımlarıyla da fırsat kolandığı siyasal gerçeğinin kurumsallaşmasıyla yaşıyoruz. Son paket de Maraş daahi var. Ama, birisi bir laf deyip hemen federasyon veya uluslararası hukuk dersek nereye geldiğimizi de anlamama direnişi olarak kutlamamız da gayet normaldır! Yeni paket geldi. Daha içerik tümüyle bilinmiyor. Probagandası ise başladı. Bereket tatil hafta sonuna geldik. Beyinler donacak. Yeni benzin zamı ile normal. Oda bütçe kapatma esrumanı olarak çalınacak. Tatar ise küliğe aşkıyla yanıp, atıp tutacak. Dokunan ise bağıracak. Bağıracak da kime bağıracağını da bilmeyecek. Heddefi şaşırtıp pusula arayacak. Ama sömürgeclik kkoşullarını da seslendirmemömeye devam. Sonra da umut denecek. Haydi hayırlısı.