Yıl 2018. Sıcak günlerden biriydi. Mağusada arkadaşla terminalde sohbet ediyorduk. Acıktık: paket meyek çağırdık. Gelen paketçi yabancıydı. Ben onu Pakistanlılara benzetim. Sordum ve yanılmadığımı da anladım. Peşinden sorduğum sorulara da yanıt verdi. Yine yanılmadım. Pakistanlı öğrenci olup boş zamanlarında ya taşaronda veya paket servisinde çalışıyordu. Tam da sohbetle samimileşme oluşurken de ona can alıcı soruyu sordum: O günlerde Pakistanda seçimler gerçekleştirildi. Genelikle kazanan klasik Pakistan partielri değil de Ümran Han kriket şapiyonunun kazanması dünyada ilginç bulunduydu. Pakistanlıya “Üman han Pakistanda ne yapacak” dedim. Pakistanlı tam da dönmek istediği andan dönüp, beni yanıtlamaya başladı: “Ümranhan iyi bir insan. Ancak, Pakistanın şartları çok fena. Ordu bir yanda yargı öte yanda, güçlenen taliban tipi dinciler de tarikatlar oldukça güçlendirildi. Mafyalar, yolsuzluklar aldı başını gidiyor” diyordu. Ben ona “ya dış güçler” diye merakla sordum: hemen kledi: “Bir yanda Amerika Pakistanı yerlebir yaptı. Öte yandan Pakistan Çin ile iyi ilişkileri var. Ama, Ümran hanın niyeti iyi, fakat ona fırsat verecekler mi bilmem” dedi. Daha fazla bekletmeme adına konuşmayı kestim. Fakat, Pakistanlı bana dönüp: “Sen bunları nerden biliyorsun? Ben epey zaman buradayım,fakat böyle ülkemle alakalı pek soruyla karşılaşmadım. Hele de son seçimleri, Talabanı, Budoları ve dört darbe geçirdiğimizi söyleyene hiç birlikte raslamadım” söyledi. Sonra ustasını merakta brakmama adına hızla motora atlayıp, ayni şekilde Terminalden uzaklaştı. Etrafta bu sohbedi dinleyen bir ihdiyar: “seni tanımam, ama hatırlarsan Kıbrısta bizi destekleyen nadirü ülkelerden birisi de pakistandı” diye sordu. Fakat, acıkıp ve konuşmayı sürdürmeme ikileminde konudan uzaklaşmayı kendimce uygun buldum…….
Aradan dört yıla yakın zaman geçti. Haftasonu Korkusuz gazetesinde Hüsnü Mahali uyarıcı deyerindeki makalesini yazdı. Ben de okudum. Mahali, Pakistanda önemli gelişmelerin olacağını özetliyordu. Özellikle Pakistan başbakanı Ümran Hanın Amerikaya Çin yakınındaki sınırda askeri üst kurmasına izin vermemesi, Son krizlerde tarafsız kalıp Çin ve Rusya karşıtı olmaması, Rusyaya gidip Putinle resim çekmesi, B.M. oylamasında Rusyaya karşı anbargolarda tarafsız kalışı ve ABD nin bölgede oluşturmak istediği kuşatma harektine BAE birlikte itifaka girmemesi, Hanın her an darbe veya deşik saldırılara uğrama olasılığından söz ediyordu.
Nitekim daha makale gündemden düşmeden, Pakistanda siyuasiyasal kriz haberi yayılmaya başladı. Ümran Hanla itifakta olan HP ayrılıyor, kendi partisinden de önemli sayıda vekil istifa ediyordu. Han bunun üzerine parlementoyu fes edip doksan gün içinde erken seçime gidilmesi hamlesini yaptı. Han, bu kararı açıklarken de direk aBD yi suçlayarak ona karşı hamleler yaptığını belirtiyordu.
Pakistan bu tür siyasal krizlere alıştı. Dört darbe yaşadı. Budo gibi önemli sosyaldemokrat başbakanı cunta astı. Yine Pakistan bize hiç yabancı değildir. Sokaklarımız epey Pakistanlı işçi veya öğrenciyle doludur. Kıbrıs sorununda genelikle Türkiyenin yanında yer aldı. Pakistan ayrıca AMerikanın yeni sömürgesi, Çinle iyi ilişkileri olan Rusya bakımından iyi dost olan ülkedir. Bu denklem ülkenin başına hep belalar getirdi. İngiltere sömürgeciliğinin acı mirasıyla gelişen, Amerikan Yeni sömürgecilik kısgacıyla epey darmadağınlaştırılan, Afkanistan stratejisinde Emperyalizmin cihatçı merkezi olup hem eğitilen, hem de savaşlara katırılan milislerin de mrkezi oldu. Nitekim, Türkiyenin Suriye politiaksında, konuyu iyi bilen siyasetçiler hep Pakistanlaşma korkusunu açıklyorlardı. Öyle ki Pakistanın nasıl bazı topraklarının talabanlaştığı,mezjepsel ayrımların nerel mal olduu yaşananı epey derslerle doluydu. ABD hep gerici kesimlerle ve orduyla itifaklarla ülkeye müdahale ediyordu. Pakistanda Kuvetler ayrımı da denklemin en can alıcı noktasıdır. Ordunun epey gücü var. Yargının da kısslanmayacak derecede etkisi bulunuyor. İsstihbarat ağında Pakistandan israile, Amerikadan öteki bazı örgütlerle ilişkileri oluştu. Hem iç hem de dış müdahalelere açık kurumsal yapıya getirildi. Buna bir de dış ilişkilerdeki denklem eklenince, Pakistan hiç rahat görmedi. Bir yanda nükler silah sahibi ülke,öte yanda ortaçağ gericiliğinde açlıkla boğuşan insanların birlikte olduğu devlet haline sokuldu. Bir de İngiltere sömürgecilikten kalma Hindistan sorunu ve Keşmir eklenince, tanm bir barut fıçısının üstünde olan devlet desek ağırlık bakımından eksik kalacak derecededir.
Son dönemde dinsel siyasal eksenden gelmeyen ve tam Amerikancı olmalyan Han, başbakan oldu. Birçok hamle yapmak istedi. Dış politikada denge kurmaya çalıştı. Çinin Kuşak projesine de destek verdi. Amerikanın Çini kuşatma hareketindeki askeri üst prokramına karşı çıktı. Bunlar olurken de Pakistandaki aslında Emperyalizmin yetiştirdiği,ama yerine göre bölgesel de olan islami örgütler de kışkırtıcılıkta hem içhem dış alanda rol almaya devam ediordu. Afkanistanla olan sorunlar, Hindistana karşı eylemler gerçekleştirilmesi ülkenin denetimini oldukça zorlaştırıyordu. Bu arada yine cihatçıların özllikle Şiğilere karşı yaptıkları sabotajlar da işin tuzu biberi oluordu. Bunlar yaşanırken, Han ile ABD kotlarının da tutmaması krizleri derinleştiriyordu. Özellikle Çine karşı itifaklar ve Rusyaya boykot konulmadaki çekimserlik Hanın geleceğini hep tehlikeler içine çektiyordu. Zaten, uyarıyordu da.
Sonuççta hafta sonu oluşan siyasal kriz açığa çıktı. Şimdi, ordunun tutumu ve yargının kararları Hanın geleceği bakımından oldukça önemlidir. Yeri geldiğnde Amerikanın direk orduyu kulanıp darbe yaptığı örnekler de bolca var.
Pakistan içimizde. Sokakta öğrencisinden işçisine bolca Pakistanlı var. Pakistanda da sözde temsilciliğimiz var. Tahsin bey geçenlerde Pakistana da gidiverdi. eEn ilginci, oradaki “temsilcilik için de” 7 münhal açıldı.Ama,medyamız pek de oradaki krizi haber dahi yapmadı. Halbuki Pakistanda olanlar, hem evrensel hem de ülkesel olarak sarsıntılara adaydır. Hüsnü dahi daha yazarken, tahminlerinin kısa zamanda gerçekleşmesine şaşırdı. Süreç böyesine bazen çabuk gelişmektedir.