Yılın günleri aktı. Yeniden takvimsel bir sene sonrası 8 Mart tarihine ulaştık. Emekçi Kadınlar günü tekrardan hatırlandı. Bir senede de unutulan, kimisi de fırsatla çıkara çevrilmeğe çalışılan kadın olgusu tekrardan konuşulma haline döktürüldü. Emekçi kadınların tarihsel sınıf mücadelesiyle kazandığı, yaşamın gelişmesindeki sınıfsal mücadele ile sosyal muhalefet dinamiklerin zorlayarak kazanılan gün, şimdi önemli sermaye kesiminin resmen saptırtarak, emekçi ifadesini sildirterek, tüketim rantına çevirmeğe çalışıyorlar. Belirli kesimler Emekçi ifadeli kadın gününü yaşatmaya çalışıp daha ileriye getirmeğe uğraşırken, sermaye eksenli rejim kesimi de bu günü anlamsızlaştırma, tüketim karına dönüştürme ile cinsel renkli kulanım haline sokmaya çalışıyorlar. Ne yazık ki ikili tehlikeler de bu taşlandırmayı hızlandırıyor. Kapitalist krizlerle oluşan yoksuluktan göç etmelere dek kadının da direk etkilendiği genel koşullar halinde artmaktadır. Öte yandan Emperyalis gerçekle güçlenen gericilik de kadına başka bir tehlikeyle azilerek, cinsel kulanılarak ve köleleştirerek ortaçağa karanlık geleceğe doğru taşımaya çalışılmaktadır. Özellikle Ortadoğuda köleleştirmeler öylesine insafsız oldu ki kadınları satma, seks kölesi haleni getirmek normal oldu…
Bugün 8 Mart. Emekçi kdınlar günüdür. Tarihsel gerçekliğin bir yeniden yaratılan gerçeği gibidir. Dikat ediniz, emekçi veya başka sınıfsal veya ezilen günler hep sosyalist eksendeki sınıf mücadelesi sonucu kazanıldı. Hiçbiri Burjuvazinin hediyesi şeklinde olmadı. Emekçi Kadınlar günü de bu örneklerden birisidir. Bunun sonucu da yükselen sınıfsal mücadele veya tırmanan sosyal muhalefete bağlı olarak bu günlerin de anlamı daha anlamlı oluyor. Tam aksi ise gericiliğin güçlenmesi, egemen sınıfların hakimiyet artışı sonucu da kazanılan tüm haklar gibi Kadın hakları da gerilemektedir. Tam da günümüz dünya resmi de bunun aynasıdır.
Günümüz kadın konusunda birbirinin iki ters gelişmeyle yaşamda karşılık buluyor. Birincisi, yukarda da belirtiğim gibi, gericiliğin yükselmesi, otoriter yapıların artışı ile sermayenin kar hırsı sonucu kadına bakışda oldukça gerilemeler oldu ve olmaya devam edilmektedir. Türkiyedeki örnekler gibi “İstanbul sözleşmesinden çıkılması, katliyam ve cinayetlerin artışı, tecavüzlerin nerede ise normalleşmesi, seks köleliğin yoğunlaşması” gibi durumlar, gerilemenin önemli basit sonuçlarıdır. Genel savaşlar sonrası Suriyeli ve özellikle Ezidi kadınlara yapılanlar ise savaşla sermayenin gericlik yönetem kesimlerin neleri gerçekleşip, dünyanın susma tutumlarının öteki aynasıdır.
Ayni tırmanış ne yazık bizde de gelişti. Cinayetler, tecavüzler ve köleleştirerek ikinci vatandaş yapma inanç hamleleri kadın konusunda kültürleşme yerleşkeli önemli tehlikelerdir. Genel kapitalist sistemde artık ister siyasal ister kriminal tutumlar, kadın olmanın cinsiyet farkıyla iyice ayrıştırma kurallarının yagınlaştığına tanik olduk. Tehlikeli yönü, bunun kanıtsanır hale gelmesidir…
Tersinden olan öteki gelişme ise şu: son dönemde sokaklarda kadın direnişleri oldukç yükseliyor. Talepler hem kadın hem de ezilen kesimin siyasal mesajlarını içermektedir. Hem kadına yönelik hem de genel baskı rejimlerine karşı direnişler kadınlarda daha yoğun ortaya çıkmaya başladı. Latin Amerikadan Türkiyeye bu gelişmeleri iyice anlamak kolaylaştı. İnsan hakları ile kadın baağdaşlık sonucu, sosyal muhalefet ile sınıfsal direnişte kadınlar öne çıkmaya başladı. Burjuva eksende hediye veya kota peşinde olan kadın örgütlerine raslarken, tersinden de sokakta sistemi sorgulayan, değişim isteyen kadın hareketleri de polis jopuyla karşılaşmaktadırlar. Birileri hediye, altın ve unvan alıp sistemle kucaklaşırken, önemli bazı kesimler, baskıya karşı sokakta direnerek jop ve hapisle dahi susturulamayan tarihi yeni sayfayı yazıyorlar.
Bunedenle birçok direnişte kadınların etkinliği artı. Sınıfsal sosyal taleplerde kadınların direnci sesi daha yüksek duyulmaya çalışınıldı. Sermaye kadın günü emekten soyutlayıp tüketici kara çevirmeğe çalışırken, buna uygun hareketler oluştururken, emekçi kadınların köleliği yıkma adına sokaktaki direnişi de joplamaktadır. Şimdilik Kuzey Kıbrısta siyasal şidete faazla baş vurulmuyor. Ama ayrışma ile tüketim kültürüyle rantlaştırma ayuka çıktı. Seks köleliği yasak olmasına rağmen sektörleştirildi. Birçok ülkeden kadınlar getirilerek köleleştirme haline sokuldu. Bu ne yazık gayet normal karşılanmaktadır. Bu konu 8 Mart gününde dahi pek duyrulmak istenmiyor.***
Bir yeni 8 Mart günü daha yaşanacak. Türkiye tipi olan yerlerde hem resmi yağ çekip tüketim rantına koymak isteyenler olurken, ayni kesimlr kadın gününde kadına şideti de kulanmaktan geri kalmayacaktır. Kadın gününde sistemin iki yüzlülüğü kadar, konuyla ilgili bakıştaki farklılığı daa yaşayacağız. Bu günün yaşanmasında direnenler ve anlamına göre yaşataanlar kazandıkça daha ileriye gidilecektir. Bunu silikleştirmek isteyenlerin gelişimi ise kadınların daha köleleştirme ile şidete uğramasının da artışına işaret olacaktır.