Türkiyede 12 Mart darbesi üzerinden 51 yıl geçti. O günde doğan kişiler şimdi yaşlılık çağına doğru gelmekte olduğu gerçeği vardır. Önemi çok olsa da geçen zamandaki bilelrek yaratılan havıza kaybı nedeniyle, 12 Mart darbesi pek fazla hatırlanmıyor. Halbuki Türkiyede bu darbeyle hem daha Natocu olma, Yeşil Kuşak için gelişmelerin derinleşmesi Kongurrgerila eylemlerinin içeleşerek yaygınlaşması gibi uygulaamalar kurumsallaştırıldı. Feytulahcılığın artık direk yaşamda eğitim ile yer bulup yerleşmesiyle yasal konumda yaşatılmaı dönüşümlerinin gerçekleşme siyasetlerinin yerleşmeye başlandığı hareketin de kendisidir. Türkiye aslında 12 Mart muhturası darbesiyle şu gerçekle de karşılaşmanın sonucuna geldi: sosyal uyanış ekonomik yapının önüne geçip gömlek dar gelmekteydi. Siyasal bir ayar gerekiyordu. Bunun daha gerçeği, sol hareketelrin budanıp sağ eksenin güçlendirilmesi gerçeklerinden hareket edildi. Nitekim, 12 Mart darbesi sonrası faşist sivil hareket kütleseleştirilip örneğin öğrenci yurtlarından ünüversitelerine dek yerleştirildiler. Ayni şekilde dinci gerici kesim de MSP partisiyle önemli güç kazandı. Hat ta darbe sonrası Kemalist CHP ile kualisyon kurdurtulup meşrulaştırdırlmakla kalmayıp, dinderslerni de zorunlu hale getirdiler….
Buna benzer uygulamalarla devlet daha batıcı olurken, yeşil kuşak hamlesi geliştirilirken, örgütlenmede devlet ile kontur hareketleri kurumsallaşıp baskılanmalara katılırken, MHP ve MSP düzeyinde ırkçılık vedinci gericilik güçlendirilip kitleselleştirilirken, yeni bir siyasal yapıyla darbe sonrası karşılanılıyordu. Sol budanıp ezilmek isterken, demokratik haklar geriletilip yerine sermay lehine yasalar çıkarıp,derin devletyapıları yayılmasıyla darbe önceki daha demokratik yapı da geriletilmiş oluyordu. En çok bedeli de devrimcilre ödetip idamlar, katliyamlar ve işkence ölümnleriyle bunun resmen tarihsel öyküleri yazıldı. Bundandır ki 12 Mart darbesi pek hatırlatılmak istenmez. Hem de bununla beslenip günümüdzde iktidar olanlar hiç hatırlamak niyetinde değiler. Katledilen Mahirler, asılan Denizler ve işkencedeki Kaypakkaya direnişleri 12 Martın devrimci sayfalarına acılarla kazdırtığı ve destanlaşan gerçeklerdir.
Eklediğim son noktayı yeniden belirteyim: 12 Mart Feytulah hareketinin de kitlesel açılımlı eğitim kurumsallaştırma örgütlenmesini de yasalaştırdı. MSP siyasal direk ayağı olurken, Akıncılar vurucu gücü haalindeyken, feytılah Gülen de eğitim yapısıyla sivileşme yönüyle yenin Emperyalist bağımlı ayağın tamamlayıcı kitlesel uzun vadeli projesi haline geldi. Bu pek söylenmez. Nitekim, Feyytulah Anti komonist hareketin temsilcilerinden iken, 12 Mart da hapse sokulup bazı solcu ve aydınların harekete kazanılmasında önemli rol oldu. Feytulahın o dönemki sözleri önemliydi, “Bunlar satılmış değil, ateşli vatanseverlikle doludurlar. Bunlar kazanılmalıdır” dedi. Nitekim, bazı aydınlık ağırlıklı kişilerin daha sonra Feytulahcı olması tesadüf değildi….
Türkiyedeki 12 Mart darbesi Kıbrısa da direk yansıdı. Ozamanlar daha ada ikiye ayırlmadı. Hala tüm olumsuzluklara karşın Cumhuriyet geçerliydi. Nitekim, bazı solculara karşı yapılanlara Makariyos tepki koyup kınadı. Yine de Türkiyede okuyan öğrenciler bu süreçten etkilendiler. Buraya gelenlerin etkisiyle de CTP sola kaydı. Ancak, yine de darbe nedeniyle okulu brakana,Türkiyede işkence görene dek tanıklıkla yaşayanlar oldu. Ne tesadüf ki 12 Mart darbesinde Siyasaal fakültesini yarım brakan ve solculuktan tahsilini bitirmeyen kişi de benim seksenlerde işe girmemem için imza vermeyen bakan ollması da herhalde acı tesadüflerden birisidir. Yine, 12 Mart darbesinin bazı izleri de Kıbrısta görüldü. Bazı sancaktarlar Cem Karaca ile Seldanın plaklarını yasaklamaya dek giriştiler. Belirli öğrenciler okulu bbraktılar. Burdaki rejimin işsizlik brakılmalarına dek uygulamalar oldu. Ancak, cTP içi düzenleme sonucundan başkaa bir yeni sol bağımsız hareketi burada oluşturulamadı. Bunu 74 sonrası dönemde de görmeğe başlayacaktık.
Yine de Kıbrıs konusunda Ant dergilerinde olduğu gibi resmi görüşler dışında Türkiyedeki bazı dergierde Kıbrısla alakalı soldan bakan yazıların da yazılması, tarihi belge olarak önemlidir. 12 Mart, Türkiyede daha karanlık için yapılann askeri müdahale ile başlayan önemli gerici hareketdir. Bunu doğru okumak şart. Okurken de unutmamak, günümüze dek getirmek çok önemlidir. Çünkü hem batılılaşma, hem gericileşme, hem baskılarla birlikte kontur hareketlerin hızlanmasının üst yeni yapısınan sıçramadır. Nitekim yansıyış da KInrısta Türk kesiminde DOkdOktor Küçüğün yenmesine, Berberoğlunun engelenmesine dek gidildi. Öğretmen hareketine karşı da baskılarınn artması dönemiyle çakışıyor. Bayraktarlığın daha sert kurallar uygulamasına da tanık oluyoruz. Zaten adamızdaki hareket de Özel Harp dayresinin etkisi tartışılmazdı. 12 Mart darbesiyle Türkiyede de daha da güçlenmesi, burada Doktor Küçüğün dahi tasfiyesine dek gidildi. Öğretmen sendikasının baskılanmalara uğramasına da yardımcı olundu. Denktaş Baayraktarlık birlikteliği daha da yaygınlaştı. Tasfiyeler egemen blok içinde de hissedilir hale geldi. Bunlarda 12 Mart darbesi sonrası Türkiyenin direk katgısı olduğu da kesin.
Kısaca: 12 Mart darbesinin üzerinden 51 yıl geçti. İsenen çizgide ilerlendi. Devrimciler katledilirken, demokratik haklar da birer birer elden gitti. Resjimin siyasal sivil ayağı yetmediği yerde 12 Eylül darbesiyle de hem sol ezilip, hem de Neoliebralizme geçiş sıçramasına da kanla, baskıyla geçilmeğe devam edildi. Sonuçta, Günümüz Türkiyeye dek gelindi. Yansıyışı ise aynen K. Kıbrıstaki gelişmelerle de buraya geldi. Müdahalelerle nereye dek gelindiği, son Falyalı cinayetinden kabinedeki koltuk tasfiyelerine dek bizde de gerçekleşti. Bunların önemli ayaklarından birisi ilk önemli hamlesi 12 Mart darbesi olmaktadır. Bundandır ki unutmamak, anlatmak ve gereken dersleri almak için haızalarımızı canlı tutup konuşmalıyız.