Mehmet ömer, Kıbrıslı devrimci sosyalist bir gençti. Türkiyede öğrenimde bulunurken, anti faşist mücadeleye de katıldı. Bunun sonucu, 6 Mart 1976 yılında istanbulda katledildi. Ardından birçok tamamlanmammış sorunun yanıtı hala sürüyor. Özellikle İstanbul emniyet müdürünün tavrı, bazı ek bilgiler, Ömerin öyle tesadüf veya raslantıyla yerde bulunma sonucu öldürülmediği daha baştan net anlaşıldı. Hele de Türkiye medyasındaki bazı probaganda algı haberleri, olayın oldukça planlandığını da gösterdi. Örbeğin, bazı Türkiyeli gazeteler, yayınladıkları resimlerle Mehmet Ömer ile polislerin pazarlıklarını sunuyorlardı. Mehmet Ömerin masgeli resmi ise tartışmalı birçok soruyu ve kuşkuları da birlikte yükkselti. Resmi siyaset tavır ile özellikle Türkiye solunun dahi bu konuyu konuşması, olayın öyle basit veya sağ sol aldatmaca propagandasıyla sınırlı olmadığı anlaşılıyor. Bazı ek bilgiler ise konunun Türkiye Kıbrıs eksenli olma olasılığına da işaret ediliyor. Ancak, konu sorgu olarak geliştirilmedi. Fayiler net olmadı. Emniyet tavrı ise oldukça konunun gizli yerlere gidildiğini göstermeğe yetiyordu. Fakat, sosyalist hareketlerin örgütsel yenilmelerinden sonra, konu da gündemden düştü. Hele Kıbrısta konu adeta sağ eksenli imgelerle aktarılma noktasına dek taşındı.
Mehmet Ömerin katlidilmesinin önemli farklılığı, 74 sonrası Türkiyede öldürülen öğrencilerden farklı, daha katledilirken, oldukça siyasal soruları artıran bilgiler ile konuyu örtme tavırlarının üst siyasal eksene dek uzamasından dolayıdır. Öteki katledilen öğrencilerden farklı olarak, Ömer, resmen, bilrek yapıldığı anlayışı daha ağır basmaktadır. Bu farklılık oldukça önemlidir….
Ben bu anma yazısını özellikle bazı artık ayuka çıkan günümüz yanlışlarına biraz da dikati çekmek için yazıyorum. Özellikle KIbrısta katledilen ilerici aydınlar ve sosyalistlere ısrarla mücadele etikleri düşünce ile alakalı değil de günümüz resmi siyasal gelinen aşama imgelerinin konulmasının artık ipin ucunu kaçırdığı nedeniyle de uyarılar yapma ihdiyacından dolayıdır. Nitekim en son geçenlerde Deniz Gezmişin doğum gününde bizim bazı kesimler sıkılmadan Deniz Gezmişi “demokrasi şehidi” olarak vurguladılar. Herhalde Deniz Gezmiş bunları duysa çıldırırdı. Çünkü hepimiz geçişte biliriz ki demokrasi kelimesinin anlamının soyut ve yetersiz olduğu bilimsel analizlerle tekrarlanıyordu. Hat ta sosyalist ve sağ tartışmalarında dahi demokrasinin sınıfsal gerçeği ve kime göre demokrasi tartışmalarıyla bu çizgi çoktan aşıldı. Fakat, günümüzde öyle bir yere geldik ki sanki tüm sosyalistler, bağımsız Kıbrıs isteyenleri demokrasi sepetine doldurup sistemle uyuşturuldu. Kimse kusura bakmasın, bu insanlar zamanında demokrasi denme yerine yeni sistem veya bağımsız Kıbrıs istiyordu. Biz sosyalistliklerini, devrimciliklerini, bağımsız Kıbrıs düşüncelerini boşaltıp, demokrasi kelimesiyle sağa teslim etmeyi çok kolay başardık. Oysa Mehmet Ömer veya öteki özellikle 58 74 sonrası katledilenlerin tümü sosyalist olup bağımsız Kıbrıs taleplerini savunan kişilerdi. Demokrasi ifadesinin yetersiz olduğunu ve sistemin değiştirilmesi gerektiği çizgisindeydliler.
Peki bu sonuca nasıl geldik: CTP sistemle uyuşma sürecinde geçmişindeki savundukalrını da ret ederek devam ediyordu. Öteki sol da benzer gerilemelerle adadaki tıkanmanın da aşmazıyla sağ teslimiyete kaydı. Kayarken da önce kendini ret ediyordu. Bakmayın arada Natoya hayır denilmesini; geçmişi ret ederken, sistemle uyumlu simgeler konuldu. Demokrasi ifadesi de bunlardan birisidir. Geçmişten koparken, geçmişle alakalı birçok yaşanan da günümüze konuldu. Öyle konuldu ki eskiden bu mücadeleyi verenlerin tam da karşı olduğu, yetersiz gördüğü simgeleri şimdi onları anma adına konuldu. CTP kendi geldiği çizgiyle yeniden geçmişi yazarken, öteki sol da darmadağın halde bunları hiç eleştirmedi. Böylelikle eski sömürgeciliğe karşı, anti faşist, ilericiler ve devrimciler şimdi ayni sepete konulup demokrasi deniliyor. Bu geneleştirilerek Deniz Gezmişten tutun Çeguveraya dek demokrasi için denilen ifadelerle anlatılmaya çalışılınıyor. Çünkü, bulundukları siyasal partilerin düşünce şekli bu noktaya geldiği için, aynen böyle yazılıyordu.
Bir eski dostun cenazesinde Mehmedali efendi de konuşur. Konuşmasında, ilgili kişiyi Demokrasi için mücadele eden insan olarak da anlatır. Çevreden bazı insanlar ise yavaşça “bu kişi demokrasi için mi mücadele ediyordu” soruları soruluyordu. Halbuki ilgili kişi şu veya bu şekilde kendini devrimci sosyalist anlandırıyordu. Bir bakımdan CTP egemen elit buluşmasının geçmişi imkarın kanıtları olarak siyasal yoruma eklenmesi gerekiyor.
Mehmet Ömer katledildi. Hala neden sorusuna somut yanıt yok. Sistem bu tür cinayetlerin açığa ıkmasını istemiyor. İlgili katliyamlarda siyasal duruşların önemi imkar edilemezdir. Geçmişte yaşanan yeniden yaşanamaz. Onu değiştirmek de mümkün değildir. Boş kavramlarla teslim olmakla da gerçek değişmez. Yarın adamızda yükselecek bağımsızlık ve devrimci sosyalist hareketlilikle şimdilik demokrasi kulanımı da doğru dürüş yeniden yerine oturacaktır. Mehmet Ömer devrimci soysyalisti. Öldürülmesinin de nedeni buydu. Öteki katledilenler de düşünceleri sonucu oldu. Herhalde faşist olsalar ayni sonuca ulaşamazlardı. Tesadüfen de olsa sosyalist konumda bulunmanın senpati duysa da faşizmin far gözetmediği günlerde bu ielriciler katleidildi. Her birinin öyküsü var. Ama, Mehmet Ömerin herkesin o dönem anladığı gibi resmi eksenli kontur hareketlerinin planlamasıyla katledildi. Garip olan, o dönemde şüpelenen bazı işbirlikçilerin, şimdi konunun tanığı gibi konuşturulmalarıdır. Buda başka bir faciya.
Kısaca, Mehmet Ömer her hatılanışta, sosyalist ve örülen emperyalist faşist yapının neleri yapacağı gerçeklerinin yeniden hatırlanmasıdır. Bunlara en azından yaptıkları mücadeleleri nedeniyle saygı duyalım. Hiç olmazsa, bizler onların mücadele düşüncelerini gericileştirip güncel çıkara koymayalım. Çünkü, geçmişte olanların birikim, dersler gibi olgularına çok ihtiyaç duyuyoruz. Biz önce kendimiz ret edersek, ötekilerin anlamaları da imkansız olmaktadır. Denize ve ötekilerine dek demokrasi ifadesini korsanız, sistemi değiştirme sosylist devrimciliklerini küçümseme, ret etmek olduğunu artık anlayalım.
Seksenlerin belirli zamanına dek eylemlerde ortak söyllenen marşlar vardı. Bu marşlardan birisi de “Hey Devrimci” idi. Bu marşın ikinci bölümünde “Özer Elmas, Mehmet Ömer, devrim için öldüler” sözleri eklendi. Şimdi ise tüm bunlar silinip üstüne demokrasi eklenince, gelinen siyasal noktasının acı itirafı olmaktadır. Herkes en azından yeniden yaşanmasa da yetmişlerdeki mücadele sistemi değiştirmek, Elilerdeki ise bağımsız sosyalist Kıbrıs hedefliydi. Sömürge kurallarına indirgeyip demokrasi deselerdi, onlara kimse dokunmayacaktı. Sömürgeciliğin,faşizmin yaratığı siyasal gerçeklerin birer katledilen neferleri olarak, onları kendi gerçekleriyle de anmak bizim görevimiz olmalıdır. Mehmet Ömer de katledilme şekli dahi faşizmin, emperyalizmin nasıl acımasız olup uygulandığının sonucudur. Mehmeti anarken, kendi mücadele gerçekleriyle andığımızda anlamı olacaktır.söylemeyelim” hastalığı bizi nerelere getirdiğini hala anlamadıysak, artık kazananmamanın kuralını da farketmeğiz.