Nedense, tarih üzerine konu edilince, ben bana yapılan önemli uyarılara da uyup, Kıbrısla alakalı bazı ek sonuçlara da varırım. Hele de günümüzdeki doğu komşumuz Suriyeden Karadenizin Ukrayna coğrafyasına dek uzayan savaş koşullu gerçekleri de izlerken, ister istemez aklıma geçmişle alakalı önemli benzer konular da gelir. Bu arada örneğin 59 Küba devriminin Kıbrısta hala hiç dikate alınmaması veya 61 yılında Kıbrısın bloksuzlara girmesiyle hemen sonrasında yeniden direk kontur hareketlerle provakasyonların başlanması birliktelikleri hala sorgulanmaması acıdır. Bu konuda benim epey makalem olduğunu da ekleyerek, konumuzun Küba Türkiye denklemine gelelim.***
Kübada 1959 devrimiyle birlikte özellikle ABD adasal paranoya siyasetine düştü. Adalar üzerinden siyaset geliştirirken, dibindeki Küba devriminin olmasını da kabullenmezdi. Bunu pratikte de gösterdi. Bu arada ayni tarihin ekim ayında Türkiye ABD ile yaptığı ve teknik anlaşma ifadesini kulandığı, meclise de sunmadığı anlaşma vardı. Bunun en önemli madesi, ABD Türkiyeye Nato adına nükler başlıklı füzeler yerleştiriyordu. Bu gelişme olurken, Sovyet sınırında düşürülen casus ABD uçağının incirli üstünden havalanması ise yeni kirizin de tetikçisi oldu…
Atmışların başında bu defa Amerikan casus uçakları Kübada nükler başlıklı füzelerin ranpalarını tesbit eder. ABD sert tutum gösterir. Sovyetlerde ise Türkiye kartını ortaya kor. Amerikan şahinleri ısrarla savaşı işaret ediyordu. Con Kenedi ise sıkışmaktaydı. Kruşçef ise Türkiyedeki benzer füzelerin çekilmesini öneriyordu. İlginçtir; ozaman Türkiye başbakanı İnönü de füzelerin çekilmesine karşıydı. Amerikancıdan Amerikancı kesildi. Bu tartışmada Kenedi kardeşi Robert Kenedi ki adalet bakanıydı gizlice Sovyet meslektaşıyla görüştürür. Krufçeve resmen Türkiyedeki füzelerin çekileceğini, ancak açıklanmaması gibi bir konuyu gizleme önerisi yapar. Bu arada Başkan Kenedi de Türkiyeye Füzelerin çekilmesine karşın, yeni silah sistemi önerisi yapar. İnönü de kabulenir.
Sonuçta, dünya nükler silah üçüncü dünya savaşının eşiğinden döner. Ama, bazı bilgielr de gizlenir. Bunlar daha sonra açığa çıkar. Fakat, Türkiye de özellikle Kemalist kesimler İnönü tutumuna pek deyinmek istemez. Hat ta Türkiyede nükler başlıklı sihal konumlandığını epey zaman kamuoyu bilmiyordu. Zaten, muhalefet dahi pek haberi yoktu. Çünkü meclisten geçirilmedi.
Küba ise Amerikan hırsının histerik saldırısının bedelini hala ödüyor. Kriz sonrası Kenedi şahinleri yatıştırmak isterken, Kübaya anbargolar koydu. Bunlar hala devam ediyor. Hani denilir ya uluslararası hukuk, insan hakları ilkeleri, Kübada hepsi mezara ta baştan konuldu. Küba ismiyle birçok ada yönetimine de kuşku paranoyasıyla yaklaşıldı. Hala yarım asrı geçen zamana karşın, ABD Kübaya karşı anbargo yaptırımlarını kabul etmedi. Bunu en son Pandemi döneminde Kübanın ilaç alımına yeknolojik ihdiyacını gidermesine koyduğu yasaklarla da anımsatırdı. Hem de B.M. oylamasında ezici çoğunlukla kaldırılma kararına rağmen…
Peki Kenediler ne oldu? Başkan Con Kenedi bir yıl sonra öldürüldü. Kardeşi Robert Kenedi ise seçim probagandası döneminde vuruldu. Seçimi kazanacağı ve Viyetnam savaşı gibi savaşları bitireceğini savunurken, vuruldu. Böylelikle Con Kenedi cinayeti aaydınlanmaz, Robertin ki ise sadece tetikçi cezalandırılarak, bu tarihi dönemde bilinmezlik hikayesi oluştu. Önemi şu: kocaman ABD lideri dahi kktledilirken, aydınlatılmaması sonucu, sistemdeki devlet oluşumunun önemli bir net örnekleşme şeklidir.
Peki Türkiye, konuyu dahi konuşmadı. Hat ta çoğu TC yetkilisi savaş dönemindeki uçurumdan dönme sürecinin farkında değil. Tarihcinin çoğu olayı sadece ABD Küba Sövyet üçkeniyle sınırlı yazıyorlar. Halbuki bu tarih yaşandı. Nerelere gelindiği ve gizli görüşmeler yanında Küba türkiye denklemli ikilem bize bazı acı dersler vermesi gerekir.
Aynen, Kıbrıs yakın tarihi de böyledir. hİçbir süreci uluslararası koşullarla birlikte pek yorumlanmaz. Hat ta resmi idolojinin veya sistemin istediği şekliyle anlatımaktadır. Direk yaşadığımız günleri dahi bize eksik ve günün çıkarına göre öğretmek de kültürleşmenin oluşmasına neden oldu. Şimdilerde Kıbrıs hem Amerikanın aklanması hem ingilterenin silinmesi ile öteki müdahale eden güçleri başka gözle gömemiz sağlanıp sömürgesel hegemonyanın da savunulup korunmasını sağladılar.
Ukraynayı izlerken, aklıma bu nedenle Küba Türkiye denklemi geldi. Dileyen dilediğini anlar.